Sonsuza dek Leyla Gencer

Sonsuza dek Leyla Gencer

10.05.2023 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Tarih 10 Mayıs 2008... Milano’da La Scala Operası... O akşam müzik dünyasının mabedinde, “1984” operasının temsili var. Salon dolu. Temsil başlamadan önce Şef Lorin Maazel sahneye çıktı. Şu anonsu yaptı: “Bu akşamki temsilimizden önce hepinizi saygı duruşuna davet ediyorum. Çağımızın son divası Leyla Gencer’i kaybettik... Burası -La Scala- onun evi, yuvasıydı...”  

Yaşlı maestronun sahneden yaptığı anonsu, saygı duruşu izliyor. Sonra... Sonra, maestro sahneden orkestra çukuruna indi ve müzik...

Leyla Gencer: O; tepeden tırnağa, tutku, azim ve müzik aşkıyla yanıp tutuşan ve uzun bir süre dünya sahnelerini de tutuşturan bir diva. 

Müzik dünyasında bir “ekol”, bir okul, bir referans oluşturdu. Muhsin Ertuğrul’un deyişiyle “O bir öncü”.

İstanbul’dan yola çıkıp Milano’da taçlanan eşsiz serüveniyle muhteşem bir örnek oldu, idol oldu.

Türkiye gibi, zengin kültür birikiminde opera geleneği hiç ama hiç olmayan bir ülkeden yola çıktı ve opera geleneğinin, opera sanatının en derinlere kök saldığı, en popüler olduğu ülkede, İtalya’da taht kurdu! 

Kaybolmaya yüz tutmuş, o olmasaydı çoktan unutulmuş olacak birçok opera eserini, geçmişin tozlu karanlığından o bulup çıkardı ve opera repertuvarına kazandırdı.

Sadece muhteşem bir şancı değil aynı zamanda oyunculuk niteliği müthiş gelişmiş bir tiyatrocu. 

Çalışma azmi, araştırma gücü ve sonsuz enerjisiyle opera dünyasına katkıda bulunmuş bir diva. 

Kitaplarda, müzik ansiklopedilerinde “Donizetti Rönesansı”, “Rossini Rönesansı” maddelerinin yanına onun adı yazıldı. Lirik sopranodan dramatik koloratüre uzanan bir yelpazede 73 rolün kahramanı, yıldızı oldu.

DOĞU-BATI SENTEZİ 

İstanbul Konservatuvarı’na girdiğinde “Ya Scala’da söylerim ya da ölürüm” dediği hedef... Tutkusuyla, inancıyla, inadıyla, umuduyla, büyük korkusuyla ve elindeki tek gücü, sesiyle o mabetten içeri girdi ve 50 yıl boyunca orada zirveye yerleşti. Önce sahnedeydi, sonra sayısız öğrenci yetiştiren bir eğitimci olarak. La Scala: Opera dünyasının mabedi... Nice sanatçıyı doruklara taşımış, nice sanatçıyı yok etmiş bir labirent... 

Pek çok ülkeden sayısız ödüller, nişanlar aldı. Kentler ona “Altın Anahtar” teslim etti. Kimi ülkeler, her seferinde geri çevireceği “vatandaşlık” teklifinde bulundu. Ama o yaşamı boyunca “Ben Anadoluluyum” deyip tek pasaport sahibi oldu. Tek ülkenin yurttaşı oldu. 

Batı’nın kültürel birikimiyle, Doğulu köklerini ve geleneklerini bir arada harmanladı. O Batı’yla Doğu kültürlerinin bir senteziydi. 

Kişiliğinde dört mevsimi ve duygular dünyasının tüm renklerini taşıdı.

ATATÜRK’ÜN KIZI 

Ne mutlu bana ki onun yanında olmak, yakınında olmak, onunla çalışmak, ona ilişkin Türkiye’deki ilk kitabı yazma şansım oldu. “Tutkunun Romanı” kitabından sonra, yeryüzünün bu benzersiz “diva”sıyla ilişkimiz, anne-kız, abla-kardeş, iki dost ilişkisine dönüştü. Ona sevgim, saygım, hayranlığım her geçen gün daha da arttı. 

Komik bir kişiliği de vardı: Arada “Zeynepçiğim, sen beni meşhur edeceksin” diye takılırdı! Daha ciddi ortamlarda “Sayende ülkem beni hatırladı” derdi! 

Türkiye’de ne zaman haksız ya da yanlış bir şey olsa “Neden karşı koymuyorsunuz, neden direnmiyorsunuz, neden bir şeyler yapmıyorsunuz” diye çınlardı sesi!

Ankara’da bir protestoya katıldığında gazeteciler “Yoksa politikaya mı atılacaksınız” diye sormuşlardı. Leyla Gencer’in yanıtı çok netti: “Hayır efendim, vatandaşlık görevimi yapıyorum! Ama politikaya atılacak olsam ilk iş Atatürk Partisi kurardım.”

Sık sık tekrarlardı: “Ben Atatürk kızıyım, Cumhuriyet kızıyım!...” 

İtalya’da La Scala; Türkiye’de İKSV ve Leyla Gencer Şan Yarışması’nı sürdüren Borusan Sanat onun eviydi, yuvasıydı. 

İstanbul AKM yeniden hayata kazandırılırken mimarlarından yetkililere herkes vaat etmişti: “Evet Leyla Gencer Evi oraya çok yakışacak” diye. Hani? Hâlâ bekliyorum! Vasiyet etmişti, evini ülkesine bağışlamıştı. 

İyi ki varsınız Leyla Gencer. Sonsuza dek varsınız... 

Yazarın Son Yazıları

Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025
Günler geçerken...

Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.

Devamını Oku
17.07.2025
Hikmet Çetinkaya

Yaş almanın en kötü yanı eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız hepsi gidiyor.

Devamını Oku
13.07.2025