Umudun Yolcuları

10 Ağustos 2014 Pazar

İtikada dair kıssalar anlatmak moda ya; ben de hatırlatayım birini:
Nemrut, kendisine boyun eğmeyen Hz. İbrahim için meydanda devasa bir ateş yaktırmış. Öyle büyükmüş ki yangın; yalazı semaya varmış, dumanı yaylayı sarmış.
Karınca görmüş alevleri…
Telaşla göle koşup bir damla su almış ağzına; yola çıkmış.
Sormuşlar:
“Nereye?”
“İbrahim için ateş yakmışlar; söndürmeye su taşıyorum.”
“O bir damla su, ateşi söndürmez ki…”
“Olsun; hiç değilse safım belli olsun.”

***

Büyük seferberlik var günlerdir; yangın yerine doğru…
On binlerce karınca, avcunda oy pusulasıyla yollarda...
Kış boyu çalışıp yaz hayali kuranlar, yılda ancak 3-5 gün izni olanlar, bir haftalığına memleketine giden, sahile inen, yaylaya çıkanlar, ağzında bir damla suyla büyük yangını söndürmeye koşan karıncalar gibi, sesi kısılmış, umudu azalmış, yarını kararmış ülkeleri için, “Biz varız, buradayız” demeye, sandık başına gidiyor.
O damlaların birleşip çağlayana dönüşmesini, bacayı saran yangını söndürmesini ümit ediyor.
Ve uzandığı şezlongdan, “Neye yarar ki” diye dudak büken ağustosböceklerine, karıncanın dersini veriyor:
“Hiç değilse safım belli olsun.”

***

Tanıyorum o karıncaları…
Kadınları, ağız dolusu güler; ağız dolusu gülen kadınları sever erkekleri…
Evet, içerler tıksırasıya, ama göz dikmezler yetim hakkına...
Namaza durmasalar da, yalana, talana, harama uzak dururlar; oruç tutmasalar da, tutarlar mutlaka verdikleri sözü...
Arsızlıkları olmuştur belki; hırsızlıkları asla…
Çoğunun kapısında kırmızı bir çarpı vardır; köyünde bir yangın, sicilinde bir nakıs, mazisinde bir sürgün…
Alevidirler ya da Alevi dostu…
Zazadırlar veya Zazalarla komşu…
Hepimiz Ermeniyiz” diye yürürler, bir Ermeni vurulsa...
Biz de Gürcüyüz” derler, nerede bir Gürcü aşağılansa…
Her cadı avında, onlar illa cadının safında…
Lakin birbirlerinin kuyusunu kazmakta mahirdirler; bir araya gelmekten aciz…
Biraz da bu aczin eseridir derebeyimiz...

***

Pişkinler, yenik bir ordu gibi güneşlenedursun sahilde; bizim karıncalar ellerinde pusulalarla sandık başında bugün…
O sandık ki, sihirbazın emrinde bir illüzyon kutusu sanki:
Bölüyor insanları, kaybediyor içine atılan oyları…
Yangına su değil, odun taşıyanlar, sanki mühür değil icazet basıyor pusulaya:
“Vur”, “Ez”, “Böl”, “Küfret”, “Aşağıla”…
“Biz, sandık bizimdir sandık” diye ağlıyor karınca…
Kendisinin sandığı ülkenin elinden kayıp gittiğini, bir arada yaşama azmini kaybettiğini görmek, ağır geliyor.
Nefretle yetişenin, nefreti yetiştirmesini kederle izliyor.
Kalbi ve gururundan sonra ümidi de kırılıyor yavaş yavaş…
Ağır inanç kaybıyla can çekişiyor.

***

Buna rağmen, “Biz ölmedik daha” diye yola çıkıyor umudun yolcuları...
“Oy verme, koy ver” diyenlere inat, ümidin kırılmış kanatlarını sarmaya, yarın umudunu yaşatmaya gidiyor.
“Sana inat ayrışmayacağız, yılmayacağız, direneceğiz” diyerek Nemrud’a; su yetiştiriyor büyük yangına…
Kendisinin yaşam tarzını, komşusunun varolma hakkını, çocuklarının yarınını savunmaya koşuyor.
“Neye yarar ki” diye bağırıyor ardından, 21. asır ataletinin ilk mezunları:
“Safım belli olsun hiç olmazsa” diyor karınca:
“Bir damla su da ben dökeyim, karınca kararınca…”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları