CHP Krizi ve Okurlar

21 Ağustos 2014 Perşembe

Şu gerçeği teslim etmek lazım: Bu ülkede iktidar partisi ne denli eleştiriye kapalıysa ana muhalefet de o denli kapalı!
Lider kadrosundan filan söz etmiyorum…
CHP’nin “encamı” üzerinde sıkıysa “provokatif”/“radikal kabul edilen” bir şey söyleyin…
CHP’yi -her şartta!- savunanlar tarafından derhal kılıçlar çekiliyor. Zülfiyare dokunan bir şeyler söylemeye, yerel seçimdi, genel seçimdi, referandumdu, Cumhurbaşkanlığı seçimiydi… şuydu buydu derken kritik randevular öncesinde biz zaten kendiliğimizden “Sırası değil! Şu sandık sınavı hele geçsin de” diyerek yanaşmıyoruz.
Gönüllü otosansür” uyguluyoruz…
Kendi adıma en azından ben bunu yapıyorum…
Ana muhalefet oylarının gideceği başka yer yok çünkü.
Düşünen, akıl yürüten, ana muhalefetteki eksiklikleri, yapılmayanları gören seçmenlerin, CHP’den başka halihazırda gidebileceği elle tutulur başka bir adres yok.
Kör kör parmağım gözüne bu nedenle çoğu kez, çok şeyi görmezden geliyoruz.
Cesur ve açık sözlü eleştiriden” bu derece muaf olma/muaf tutulma hali; çaresizliğimizi CHP’nin istismar etmesine ve giderek rehavete kapılmasına yol açıyor.

Köprüden önce son çıkış
Biz sözümüzü sakınmakla CHP’ye iyilik değil, sonuçta kötülük yapmış oluyoruz. “Nerden baksan iyi, kötü muhalefettir. Ne dese, ne yapsa yeridir! Bundan fazlasını istersek mevcuttan da olabiliriz!” mantığı ve her durumda partiyi bağrımıza basmak baskısıyla, “çıtayı” bilinçli biçimde “düşük” tutuyoruz. Riski göze alıp -Gezi’de ve Soma’da olduğu gibi- iktidara “Yetti be!” diyoruz da ana muhalefete aynı enerjiyle hodri meydan rest çekemiyoruz.
Bu kısırdöngünün kaçınılmaz sonucu, “laf ebeliğiyle yetinen” bir muhalefetin Türkiye’ye kendini dayatması oluyor.
Onu söyleme, bunu söyleme, söyleyeceksen şimdi söyleme diye diye… “Ekmek için Ekmeleddin” dramına geldik…
Önümüzde bundan böyle “köprüden önce son çıkış” denebilecek 2015 Haziran seçimleri var…
CHP silkinip kendisine çeki düzen verecekse şimdi verecek. Ne konuşulacak, ne söylenecekse o nedenle şimdi söylenmesi lazım.
Geçen cumartesi bu düşünceyle Paris-Sorbonne Üniversitesi mezunu 27 yaşındaki genç okurum Utkan Tumar’ın bu köşede görüşlerine yer verdim.
Özetle “CHP Türkiye’nin doğusunda yok. Ben ve benim gibi alternatifsizlik yüzünden bu partiye oy veren seçmenlerini de ciddiye almıyor. Bu durumda partinin varlığı sorgulanır. Tabanını, vekillerini ciddiye almadan AKP’ye her ortamda müteşekkirliğinden bahseden bir adayı, aday gösteren CHP bence öldü. Sol ideolojinin yeni bir vücutta hayat bulması için bundan uygun zaman bulunmamaktadır. AKP iniş trendine geçmiştir... CHP yeni bir genel başkan seçmemeli, kapanmalı. Ortada kendi tabanı ile küsen bir CHP varken yeni bir isim ve yeni yüzler ile ortanın solu ideolojisini benimseyen yeni bir parti kurulmalı”, görüşünü ifade etmekteydi.(“CHP Öldü mü?” Sağnak, 16 Ağustos)
Utkan haksız mı?” sorusuyla bitirdiğim yazının ardından, posta kutum doldu taştı.
CHP’nin akla ziyan kararları, tercihleri, hantallığı, beceriksizliğine öfkelenmek yerine “Yetti be!” noktasındaki bu “genç CHP seçmenine” şiddetle celallenen okurlar, genç arkadaşın isyanını “Sağnak”a taşımak cüretini gösterdiğim için bana da çok kızmıştı.

‘İşçi Partisi’ne gidin!’
Aralarında “Utkan’ın elini tutup İşçi Partisi’ne götürün. Sonra da beraberce üye olun ve CHP’yi rahat bırakın. CHP’nin bu ulusalcılardan çektiği nedir ya? Sülük gibi yapıştınız partiye, gidin işte istenmiyorsunuz!” diyecek kertede sınır tanımayanlar denli, “Her daim en favori yazarımdınız. Aslında hâlâ da öylesiniz ama Sorbonne mezunu okura nasıl bu kadar paye verdiniz? CHP de kapısına kilidi vurunca gidecek bakalım hangi ‘kapımız’ kalacak?” diyerek sitemle düş kırıklığını dile getirenler vardı.

Bu da bir ‘monşer’ saplantısı
Utkan’a itiraz edenlerin çoğu bariz biçimde “Sorbonne mezunu” referansından “kıl kapmış”…
Sorbon mezunuymuş. Allah Allah!” diye sözüm ona “küçümseyen” okurdan “Okuduğu okul olarak eğitimli biri olarak görmeye çalışsam da ülkesinin siyasi gerçeklerinin cahili olması nedeniyle evet, Utkan haksız” diyerek kestirip atanlara baktığımda kendime “Demek ki yalnız AKP seçmeninde değil, CHP seçmeninde de köklü bir ‘monşer’ tepkisi var! RTE’nin kategorik ‘monşer’ aşağılamasından bunun ne farkı var ki?” diye düşünmeden edemedim.
Sorbonne mezunu olmak utanılması, sıkılınması gereken bir “özellik”/“suç” mudur?
Sorbonne”luluk durumuna anladığım kadarıyla “Eski köye yeni âdet getiren istemezük” kontenjanından ve “Eğer Sorbonne’dansa, nasılsa Türkiye’yi anlamaz!” ön kabulüyle itiraz ediliyor.
İyi güzel de “Türkiye’yi çok bilenlerin elinde olan CHP, neden bu halde o zaman?
Demek Sorbonne’da okumamak illa derin Türkiye’yi anlamak ve ana muhalefeti şahlandırmaya yetmiyor.
Bu arada tabii “Utkan haklı” diyenler de var…
Onlara da gelecek yazıda yer vereceğim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları