Krizden de beter

25 Eylül 2018 Salı

Krizin eşiğinden içeri adımımızı attığımızdan beri süren “var mı, yok mu?” tartışmasının bizatihi kendisi dahi, krizin varlığının göstergesidir.
Kriz olmasa toplum krizomaniye tutulmuş kerizler topluluğu mu ki illa kriz diye yakınsın...
Kriz yakıcıdır, yıkıcıdır, yoksulu yakar, daha yoksul kılar, kırılganı yıkar, ama yine de gerekli önlemleri alırsanız, öldürücü olmaz.
Olaya bu açıdan yaklaşınca, Türkiye’de ister ekonomide olsun, ister siyaset ya da yargı, hukuk, toplumsal yaşam ya da sporda olsun, durumun krizden daha beter olduğu çıkıyor ortaya. Çünkü söz konusu olan dönemsel geçici bir durum değil, yapısal bozukluklardır.
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Beş gündür bütün Türkiye’yi kahreden, İsmail Devrim’in acı öyküsü yeter!

***

İsmail Devrim’in öyküsü başlangıçta, diğer yurttaşlarımızınkilerden farklı değil, hatta gelişmiş bir bölgede yaşadığı, tornacılık gibi bir mesleğin sahibi olduğu için ortalama yurttaşa oranla daha da mutlu ve aydınlık görünüyor, ta ki Kocaeli Hereke Organize Sanayii Bölgesi’nde tornacılık yaparken geçirdiği motosiklet kazasına kadar.
Kaza sonucunda kolu ezildiği için işsiz kalan ve ekonomik sıkıntıya düşen İsmail Devrim’in, bu yıl Hereke Nuh Çimento Meslek Lisesi 1. sınıfına başlayan oğlu, okul yönetiminin belirlediği üniforma pantolonunu satın alamadığı için okula gittiğinde sınıfa sokulmuyor. Sınıfa sokulmadığı gibi bir de “bir gün okula gelmemiştir” kaydı düşülen oğlu M.D. eve döndüğünde durumu anlatıyor, olayın şokuyla kahrolan, “Eğer evlatlarıma bakamıyorsam neden yaşıyorum ki” diyen talihsiz baba, o gece herkes yattıktan sonra durumuna dayanamayarak intihar ediyor.
Olay ilk bakışta münferit gibi görünse de, gerçekte birçok benzeri olan bir dramdır.
Bugün, Türkiye’de birçok aile, çocuğunun okul kıyafetini almakta zorlanmakta veya alamamaktadır.
Bu eğitim yılında Bursa’nın köylerinden birinin ilkokul birinci sınıfına başlayan bir kız çocuğu için, yalnız okuldan verilen listede belirtilen kıyafetler, kasabanın nispeten ucuz fiyatlarıyla bile 360 lira tutmuştur.
360 lira deyip geçmeyin! Asgari ücretli için bu parayı bir araya getirmek bile sorun.
Bugün köy ilkokullarındaki öğrencilerin zorunlu masraflarıyla başa çıkabilmek bile başlı başına bir dert.
Artık bizim öğrencilik dönemimizdeki gibi, yoksulu da zengini de aynı kara önlük altında eşit kılan eşitlikçi uygulama yok. Artık markalar dönemi başladı, artık öğrenciler ayakkabı giymiyor, “marka” giyiyorlar. Artık öğrenciler birbirlerini mobil telefonlarının markaları, modelleri ve hünerleriyle eziyorlar.
Şimdi dönem, paran kadar konuş, paran kadar öğren, paran kadar oku, paran kadar yetiş dönemidir. Artık okulların değişen müfredatında yazılı olmasa bile yaşayarak en acı şekilde öğrenilen konu sınıf farkı, yoksulvarsıl ayırımıdır.
Kurala uymak bile varsıla özgü bir şeydir. Yoksul uyamaz.

***

Nitekim yaşamına son verdiğinde cebinden yalnız 20 lira çıkan İsmail Devrim’in oğlu M.D., babasının okulun istediği ceketi aldığı halde, pantolonu almaya gücü yetmediği için kurala uyamamış ve bu yüzden sınıfın kapısından geri çevrilmiştir.
Kocaeli Valiliği olayın nedeninin psikolojik olduğunu söylerken, krizin psikolojik olduğunu söyleyen fütursuz tuzu kurular kervanına katılmıştır.
Sayın Vali Bey, kendi işsiz olduğu için, 14 yaşındaki oğlunun herkesin önünde pantolonu uygun değil diye sınıf kapısından çevrilen bir babanın psikolojisinin nasıl olduğunu gerçekten anlayabilir mi?
Acaba istenen pantolonu temin edemeyen M.D’ yi okula almamak yerine, neden öğrencinin onurunu zedelemeyecek şekilde daha uygun davranılmadığını sormayı akıl edememiş midir Sayın Vali?
Biz “kriz var mı, yok mu?”yu tartışaduralım, 45’inde hayatına son veren İsmail Devrim, Balıkesir’den beri, kara toprak altından haykırıyor krizden de beter durumda olduğumuzu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları