Olaylar Ve Görüşler

Bilinmeyen bir demeci...

27 Aralık 2018 Perşembe

Büyük önderimiz Mustafa Kemal’in, ülkemizin tarihiyle bütünlenen, sıkıntılar, acılar, umutlar, sevinçlerle dolu bu yıllara ilişkin demeçlerinin, görüşmelerinin çoğu yayımlanmıştır. Ancak yine de çeşitli nedenlerle gözden kaçan, yerli ve yabancı yayın organlarında, anılarda, Mustafa Kemal’e ait, doğal olarak toplumsal tarihimize ilişkin görüşmelerini, demeçlerini, tartışmalarını, gözlemleriyle izlenimlerini içeren metinlerle bugün de karşılaşıyoruz.
Mustafa Kemal, adını belirleyemediğimiz, bir İngiliz gazeteciye, Mart 1920 başlarında, Ankara’da, evinde, okuyacağınız demeci verir. Demeç, İzmir’in en önemli gazetelerinden Ahenk’te, 19 Mart 1336 (1920) tarihinde, 2. sayfada yayımlanır. Demecin sonunda, İzmir’de Rumca çıkan Amaltheia gazetesinin adı vardır. Demecin Amaltheia’dan çevrilerek yayımlandığı anlaşılıyor.
Anadolu’nun işgal acılarını yaşadığı günlerde, 16 Mart 1920’de işgalci İngilizler, Osmanlı Meclisi’ni basarlar. İşte İstanbul’un işgalinin acıları içinde, Ahenk’te, Mustafa Kemal’in, bugüne değin bilinmeyen demeci yayınlanır. Sizlere, bu demeci, günümüz Türkçesiyle sunuyorum:

‘Türkiye Türklerindir!’
“Müttehid-i Matbûât (Gazetelerin Birliği-Birleşik Basın) (United Press) adlı İngiliz gazetesinin (Haber Ajansı’nın) muhabiri (habercisi), Mustafa Kemal Paşa’nın yanına giderek bir görüşme gerçekleştirmiştir. Mustafa Kemal, muhabire (gazeteciye) aşağıdaki demeci vermiştir:
Bolşeviklik, dinsel inanışımıza ve İslâmiyetin ilkelerine bütünüyle uygundur / çıkarınadır. Bağımsız yaşamamızı sağlayacak (üstlenecek) bir barış kabul ve teklif edilirse bugünkü ortam yatışacak ve barış olacaktır. Aksi takdirde yani vatanımızın tükenişine neden olacak bir uzlaşma / barış antlaşması imzalanırsa o vakit ne olacağını önceden belirlemek çok zor olacaktır.
Millet, ihtimal geçici bir süre için Bolşevikler ile ittifak eder. Fakat hiçbir zaman onların görüşlerini ve düşüncelerini kabul edemez. Dinsel buyruklar ve yurt sevgimiz buna engeldir.
Enver Paşa’nın, Türkistan, Azerbaycan, Dağıstan ve Hazar Denizi Tatarlarını birbirlerine bağlayıp birleştirerek bağımsız bir devlet kurmak düşüncesiyle Bolşeviklerle manevi (psikolojik) bir ortaklık içinde çalışmakta olduğu gerçektir.
Bununla beraber Enver Paşa’nın işbu girişimlerinin bizimle hiçbir ilgisi yoktur. Enver Paşa için yeryüzünde güvenilir bir yer kalmamıştır. Adı geçen (Enver Paşa), Lenin ve Troçki ile aynı yerdedir (konumdadır). İşbu Bolşevik başkanları, müttefiklerin (Sovyet yönetimine karşı ortak olanların) bir başarısı halinde şüphesiz idam olunacaklarına inanmış olduklarından direnişi sağlamak ve savunmak için eylemler ve uğraşlar içindedirler.
Enver Paşa ve arkadaşları; (Osmanlı Meclisi’nin) bakanlar kurulunun ve milletvekillerinin bilgisi olmadan bizi Almanya’nın ortağı sıfatıyla Dünya Savaşı’na sürüklediler, Meşrutiyet ile yönetilen bir memleketin (mecliste) görüşme yapılmadan savaşa sürüklenmesi onarılması olanaksız bir yanlıştı. Enver Paşa’nın diğer bir büyük yanlışı da ordularımızın Almanların çıkarlarıyla siyasetlerinin oyuncağı olmasına meydan vermesidir.
Biz Kuvayi Milliye, Talat, Enver ve diğerleri ile haberleştiğimiz suçuyla itham olunmaktayız. Fakat bu doğru değildir. Adı geçenlerin,1908’de başladıkları hayırlı işi (Meşrutiyet yönetimini), bizim tamamlayıp geliştirmek istediğimiz söylenebilir. Bunların düşünceleri ve amaçları çok güzel ve yüce idiyse de ne çâre ki partileri (İttihat ve Terakki Fırkası) sonunda çeşitli nedenlerden dolayı aşırı isteklere ve kişisel çıkarlara alet olmuştur.
Bizim kutsal amacımız, “Türkiye Türklerindir” ve bunda hakkımız pek açıktır.

Benim örgütlerim
Her tür ikiyüzlülüğü ve siyasal uyuşmazlıkları olabildiğince geçersiz kılmak en içten dileğimizdir. İsteklerimizin en başta geleni, ancak ülkemizi, milletimizi yükseltip geliştirecek asal araçları (yöntemleri) ortaya koyup en güzel biçimde uygulamaktır.
Eğer biz ve bizim yerimizdeki (konumumuzdaki) uluslar, diğer ulusların egemenliğine ve yönetimine tutsak edilirsek o vakit büyük mücadelenin duyurulan yüce amacından ve hak arayışından eser kalmaz. Benim örgütlerim parasız ortaya çıkmıştır. Askerlerim para karşılığında görevlerini yerine getirmiyorlar.Bizim yok olmamız ve cezalandırılmamız için kullanılan ve tüketilen bu kadar para ve işgücü, milletin emeli ve kararlı istekleri karşısında sonuçsuz kalmıştır. 
Bizim istediğimiz nedir?
Mütarekenin (Mondros Antlaşması) imzalandığı zamanda sınırlarımız içinde kalmış olan topraklarda Türk egemenliğinin kabulünü ve sağlanmasını, ekonomik yönden gelişmenin ve büyümenin fırsat ve yardımlarının (desteğinin) esirgenmemesini talep ediyoruz.” • Amaltheia

Efdal SEVİNÇLİ
Dokuz Eylül Üni. E. Öğr. Üye.

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları