Batı Kopyacılığı...

15 Ekim 2014 Çarşamba

Bu siyasi heyetin kafası bir amorf ki sormayın. “Eyyy Batı!..” diyerek Batı’nın demokrasi ikazlarını işittikleri anda irrasyonel her türlü zırvayla saldırırlar. Mesele polisiye uygulamalar oldu mu, bülbül gibi Batı’dan örnekler şakımaya başlarlar. İşte, şimdi Ortadoğu’da yaratılmasına katkıda bulundukları bataklık giderek Türkiye’ye yayılırken, toplumsal çalkantıları dindirmek için buldukları da bu topraklarda pek aşina olduğumuz yöntemlerin “Batı sosuyla” yasal kılıfına sokulmuşu... Kendilerini “yerli” diye pazarlayan bu zihniyet, “suimisal emsal olmaz” deyişimizle alakadar olacak değil ya...
Milletin ensesinde 12 senedir “boza pişirenler” her sıkıştıklarında mütemadiyen içini boşaltarak “demokrasi demokrasi” nidaları atıp durdular. Şimdi de kalkmışlar Batı’da “istisnai” addedilen “demokrasiyi kısıtlayıcı” yöntemleri ballandıra ballandıra referanslar veriyorlar.
Bu retorik önce ABD’yle başladı. 11 Eylül saldırıları sonrası neocon Bush yönetiminin ceberutluğuyla kıyaslanır da zihinlerinin arka planındaki “neocon Türklük” sergilenir diye midir artık bilinmez, şimdi de Almanya örneğinden destek almaya kalkışıyorlar. Yoksa uygulamaları eyaletten eyalete değişen federal Amerika Birleşik Devletleri’nin Missouri eyaletinin St. Louis kentinde, geçen yaz siyahilere yönelen ırkçı beyaz polis şiddetinin estiği Ferguson Mahallesi vakasında, Obama’nın çıkıp valiye “Dur” demiş olması yahut “polise ağır silah alımlarına son verilmesi için” soruşturma açtırması akıllarına gelmemiştir elbet.
Almanya’da muhafazakâr Hıristiyan Demokrat iktidarın 2008’de “Hitler dönemi uygulamaları! Gestapo devleti geri geliyor!” yolunda şiddetli tepkilere yol açan, gizli servis ile polis güçleri arasında farkı sona erdireceği eleştirileri getirilerek iki yıl boyunca tartışılan Federal Polis Teşkilatı’na geniş yetkiler veren yasayı bizimkiler bir yerlerden okumuş olsalar gerek! “Terör zanlılarını” ilkesel olarak hâkim kararıyla sıkı elektronik takip, dinleme ve izleme; çok önemli şüpheler bulunması halinde de hâkim iznine de mahal bırakmadan evlerini basabilmeyi içeren ve özü itibarıyla Batı’nın kendi yarattığı demokrasinin ilkelerini ayaklar altına alan bu yasayı anlaşılan pek beğenmişler.
Yüzyılların demokrasi kültürünün bulunduğu topraklarda “uygulamada kısıtlayıcılık” mefhumu vardır. Bu mefhumdan ne anladıkları pek şüpheli olan bizim emniyetçilerin ise bu yasaya ihtiyacının olmadığı deneyimle sabit tabii ki. Twitter ve Facebook’tan hesapların talep edilmesinden tutun da, TİB’in yasallığı pek şaibeli dinlemelerine kadar pek çok vakaya tanıklık ettik son dönemde. İzlenmediğini, dinlenmediğini düşünen kaldı mı ki! Sonra, polisin, her türlü demokratik hak talepleriyle barışçı gösteri yapanları susturmanın yolu olarak takır takır genç ve çocuk da öldürebildiği, siyasilerin ise “Ben emir verdim” diyerek o çocukları “terörist” ilan edip, annelerini “yuhalatabildiği” bir ülkede yeni yasaya ne hacet! Olacağı cinayetlerin artarak devamını “yasal kılıfına” sokmaktan ibaret... Üstüne bir de “Batı sosu” koydun mu, yeme de yanında yat!
Tabii “Batı kopyacısı” İhvancı zihniyet pek kurnaz. En çok da “yasal” olmayı seviyorlar. Yasal olmaktan kasıt elbette, “güçler ayrılığını” ortadan kaldırdıktan sonra her türlü baskıyı “resmi” kılmak. Bir nevi Nazi devlet anlayışının kopyası. Kimilerinin “tedrisatında” olsa gerek. Nazi yargıçları da “keyfi kararlar” almamışlar, her zaman rezil yasalarını uygulamışlardır. Yasaların yetmediği yerlerde paramiliter güçleri devreye girmiştir.
İşin bir de “yandaş” kısmı var ki, o da içler acısı. Geçen yıl Hamburg’da polis merkezini basan anarşistler vakasında polise özel yetkiler vererek birkaç mahallede sıkıyönetimin devreye sokulması karşısında “İşte Almanların gerçek yüzü” diye höykürenlerden, Almanya’dan esinlenen polisiye önlemlerimiz için yeni yeni övgü yazıları bekliyoruz...
Ha bir de unutmadan... Bu yazıyı yazmak için işe gelirken otomobilimi belirsiz bir sebeple durduran trafik polisini görünce bir an “ellerim direksiyona” yapışıverdi. Neocon Bush’u ve dünyamıza bıraktığı mirası anımsadım! Hemen elimi direksiyondan çektim! İşte bir kısım zevatın anlamadığı da bu. İstedikleri faşizan yasalar geçse de, güçler ayrılığı yok edilse de, paramiliter lümpenler sokağa salınsa da, polisler “Yaşasın IŞİD” sloganı atabilir olsa da... Ben demiyorum tarih diyor: Hiçbir diktatörlüğe kalmaz bu dünya...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları