Bir Atatürk devrimcisinin ölümü

17 Mayıs 2015 Pazar

Zafer Dershaneleri’nin ve Zafer Koleji’nin kurucusu, biyoloji öğretmeni Ali Demir’i geçen çarşamba günü ölümsüzlüğe uğurladık.
O amansız hastalığa yakalandığını öğrendiğimde bir an enerjisinin ve heyecanlarının zedelenmiş olabileceğini düşünüp büyük bir hüzne kapılmıştım. Ancak demir parmaklıkların ardında, arada cam bölme de olsa, özel bir izinle ziyaretime geldiğinde gördüm ki neredeyse tam tersi olmuş. Hani işi çok aceleymiş de bir an önce tamamlamak isteyen ama mükemmellik arayan insanlar olur ya, işte öyle telaş içindeydi.
Özgürlüğe kavuştuktan sonra sıklıkla kucaklaştık. Ülkenin sorunlarından birini kapatıp ötekini açtık. Kanser gırtlağına dayanmış, boğazına düğümlenmişti. Ama onun başlıca kaygısı hâlâ, “Atatürkçü nesiller nasıl yetişir” sorusuna yanıt aramaktı. Bir de AKP iktidarının sandığa gömüldüğünü görmek.
Son görüşlerimden birinde yataktaydı. Uzatmak istemediği sağlık konularını hemen kesip konuyu seçimlere getirdi. Gazetecilik diliyle söylemek gerekirse tek sütun halinde kalmış bedenini zorlanarak yukarı çekti, gözlerini dört açıp “Bana bak” dedi. İki elini de güçlü bir makineli tüfek kullanır gibi titreterek seslendi:
“Bu kez de CHP’yi iktidara taşımazsanız, hepinizi tarayacağım!”

***

Ali Demir, 12 Eylül öncesinde hem öğretmenlik hem de TÖB-DER hareketi içinde mücadele önderliği yapıyordu. 12 Eylül’den sonra o dönemin darbe koşulları içinde öğretmenlikten koparılınca Zafer Dershanesi’ni kurdu. Hızla büyüttü. Atatürkçülüğünden, mücadeleci kimliğinden hiç ödün vermeden Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı.
2002’de ODTÜ mezunu oğlunu trafik kazasında kaybedince, bedenindeki ve ruhundaki en büyük yarayı aldı. Bu yara hiç kapanmadı ama oğlunun hayallerini de gerçekleştirme gücünü ona verdi.
Geçen yıl Zafer Koleji’ni açmaya hazırlanırken iki kez inşaatı gezdirdi. O laboratuvarları anlatışı, 1500 kişilik çok amaçlı salonu bir ucundan öteki ucuna koşarcasına yürüyüp burada neler yapacağını hayal edişi hâlâ gözümün önünde.

***

Ali Demir’in en büyük özelliği ise ödünsüz Atatürkçülüğüydü. Sadece bu düşünceyi benimsemekle kalmamıştı, Atatürk’ü ve onun fikirlerini yaymak için her şeyi yapmıştı.
Binlerce “Nutuk” bastırmış, her yere göndermişti. En son Ankara kitap fuarında Cumhuriyet standını birlikte paylaştık. Standın önünden geçen herkese Nutuk armağan ediyordu. İlk sayfasına da güzel bir imza atıyordu.
Son aylarda en büyük hayali, dünya ölçeğinde kabul görecek bir Atatürk filminin çekilmesini sağlamaktı. Kimlerin senaryo yazacağını listeliyor, hangi sanatçıların rol alabileceği konusunda bizlerden yardım istiyordu.
Ali Demir gibi ödünsüz Atatürkçüleri tanımayanlar, bu topraklarda Mustafa Kemal’lerin hiç tükenmeyeceğini bilmezler ve bunu söyleyenleri anlamakta zorlanırlar.
Yazının girişinde Ali Demir için toprağa verildi demedik, ölümsüzlüğe uğurladığımızı söyledik. O yetiştirdiği öğrencilerde, kurduğu dostluklarda Mustafa Kemal sevgisini başlıca ölçüt alan bir kişiydi. Bu sözümüzü ete kemiğe büründürecek o kadar çok örnek var ki...
Halsiz düşmüş bedenine karşın dipdiri ruhuyla son nefesine dek bunca yaptıklarının üzerine bir de “üniversite nasıl kurulur” arayışı içindeydi.
Başta eşi Müzeyyen Hanım olmak üzere tüm Ali Demir ailesinin başlıca görevleri, onun eserlerini yaşatmak ve hayallerini gerçekleştirmek olmalı.
Atatürkçülerin, yurtseverlerin, bilimin ve aydınlık bir Türkiye mücadelesi veren herkesin başı sağolsun...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları