Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Can... Erdem...
Can Dündar ile Erdem Gül, benim sadece yıllara uzanan, ortak bir mesleki tarihi paylaştığım arkadaşlarım değil. Onlar, iki “iyi” gazeteci. Can ve Erdem ile dostluğumuzun temeli de başka bir şeye dayanmıyor zaten: İyi gazetecilik.
Çünkü bilen bilir ya, evrensel ölçülerde hakkı verilerek yapılan gazeteciliğin, “iyi insan” olmaktan başka bir sonuç üretmesine, ne imkân vardır, ne de ihtimal.
Ve ister muhabir olsun, ister genel yayın yönetmeni, ister yazar...
İyi gazeteciliğin ilk yapı taşında, iradesini hiçbir güç odağına rehin bırakmamak vardır.
İyi gazeteci, ne mahçup edici suskunluğunu, “ekmek parası” diye maskeleyip esnaflaşmayı kabul eder, ne de “taksit” kabusuyla, iktidarla arayı bozmamak adına kötü bir devlet memuru kopyasına dönüşmeyi.
İradesini güç odaklarına rehin bırakmayan gazetecinin kutsalı tektir:
Bizden topladığı vergilerden oluşan katrilyonluk bütçeleri, orduları yöneten iktidarların sebep olduğu haksızlıkları, adaletsizlikleri, haber yazarak sorgulamak.
Can ile Erdem’e bugün reva görülen muamele; iradelerini, siyasi, dini ekonomik hiç bir iktidar odağına rehin bırakmamış, gücü kullananlarla ittifakı reddeden gazeteciliğin bedelidir.
Ve Can ile Erdem’e ödetilmek istenen bedel için kullanılan hukuk, baştan sakattır.
Herşeyden önce bir Cumhurbaşkanı, sadece şahsını ilgilendiren konularda şikayetçi olabilir. Aksi, “tarafsızlık” ilkesinin ihlalidir.
Can ile Erdem’i şikayet eden dilekçede “gerçeği yansıtmayan haber”den bahsediliyor.
Bu şikayet, bir haberi aynı anda hem “devlet sırrı”, hem de “gerçeği yansıtmıyor” diye tarif ederek baştan ölü kurulmuştur.
***
Can ile Erdem, gerçeği yansıtmayan devlet sırrı (!) niteliğinde olan haber aracılığıyla, “terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım” suçlamasıyla tutuklandılar.
Kastedilen de yeni adliye literatüründeki adıyla “FETÖ” olan Cemaat...
Hani o Cemaat’in, Cumhurbaşkanı’nın “Ne istediler de vermedik” dediği, yıllarca kol-kola mutlu-mesut yaşadıkları eski gayrı resmi koalisyon olduğunu bilmesek neyse...
“Bugün bütün hukuk dışılıkların faturasının kesildiği Cemaat, 17-25 Aralık’tan önce bir melekler ordusu muydu acaba” diye sormayacağız.
Ergenekon ve Balyoz davalarında onca hayatı çürüten sahte deliller, “ortaklık olmaksızın kendine yol bulabilir miydi” demeyeceğiz.
***
Bir insanı kuvvetli suç şüphesiyle özgürlüğünden ediyorsa iki koşuldan biri mutlaka olmalı: Delil karatma, firar etme.
Tutuklanmadan üç gün önce Fransa’dan gazetecilik ödülü alıp dönen Can mı kaçacaktı; yoksa haberi yazdığı Haziran ayından bu yana her gün 8’de işe gelip haftada üç gün televizyon programlarına katılan Erdem mi?
Ve hangi delili karartacaktı Can ile Erdem?
Ulaşır ulaşmaz haberini yazıp, manşetten yayımladıkları haber miydi acaba karartılacak delil?
Kaçma ve delil karartma ihtimalleri sıfırın altında olan Can ile Erdem’i tutuklanması kuvvetli suç şüphesinden dolayıymış.
Peki, tek kişilik Sulh Ceza Hâkimliği, bir suçun esasına girip karar verecekse, heyet halindeki Ağır Ceza Mahkemeleri neden var?
“Yargıya tekrar güven ve itibar kazandırmaktan sorumluyuz” görüşünü açıklamış HSYK başkanları bu tabloya ne diyor acaba?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Tanrıkulu'ndan Diyarbakır iddiası: Kayyım atanacak mı?
- Akşener'den oy bölme tartışmalarına cevap!
- YURTTAŞLAR KABİNEYE ATEŞ PÜSKÜRDÜ!
- Ekonomik kriz tiyatronun yolunu unutturdu
- Yerel seçime son 5 gün
- Akşener Özel'in o sözlerini hatırlattı
- İmamoğlu önceki dönemi anlattı
- Mart ayı 1. Dönem Çocuk Meclisi toplandı
- İmamoğlu eşi Dilek İmamoğlu ile Vefa Bozacısı'na gitti
- Özel İYİ Partili ve AKP'li adayları yerden yere vurdu
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye promosyonda yeni gelişme!
- Büyükşehirlerde başa baş seçim
- 'Tutulma öncesi yiyecek, su, yakıt stoklayın!'
- Bakliyat ve kuruyemiş devi iflas etti
- Erdoğan'dan 'emekli maaşı' açıklaması
- Murat Kurum'dan şaşırtan vaat!
- Özgür Özel'den 'anket' açıklaması!
- Kurum'un eşine: 'Onun eşine aşığım'
- Ali Koç'tan Ankara hamlesi!
- ‘İktidar yapsın, bugün çekeriz adayımızı’