Yeter! Kadını rahat bırakın!

07 Şubat 2016 Pazar

Yeter! Düşün artık kadınların yakasından! Yeter! Konuşmadan önce bir durun hele, bir düşünün! Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun, aklınız, vicdanınız duysun!
Başbakan’ın yanında hiç mi aklıbaşında adam yok. Kimse ona kadının doğum yapması ya da yapmamasının kendi bireysel tercihi olduğunu anlatmamış mı? Doğurmanın mübarek dini bir görev olmadığını; vatani bir görev olmadığını söylememiş mi?
Davutoğlu, doğurmanın dini ve milli bir görev olduğuna inansa bile; şimdilik laik bir ülkenin başbakanı olduğunu hatırlaması; en azından anayasaya saygı adına susması gerekmez mi! Hitler’in kadınlara öngördüğü 3 K’sini (Küche, Kirche, Kinder - Mutfak, Kilise, Çocuklar) bilmez mi!
Kadın bedeni üzerinden yapılan bu çağdışı söylemlerdir kadına yönelik şiddetin artmasına neden olan!
Kadını birey olarak görmez, sadece doğurma makinesi olarak ve sadece aile içindeki yeriyle tanımlarsanız... O zaman siyasal, ekonomik ve toplumsal hayattan da dışlamanız; kadın emeğini de yok saymanız, istihdamdan da silmeniz doğaldır! O zaman gece şu saatte sokağa çıktı diye, ruj sürdü diye, gülümsedi diye öldürülmesine göz yummanıza da şaşmamak gerekir!
Başbakan’ın “Doğum yapan kadın hem mübarek görev, hem de vatani görev yapıyor” sözü, ayrımcılık uçurumunda, şiddet sarmalında debelenen memleketimin daha çok ayrımcılığa, daha çok şiddete savrulmasının hem nedeni hem de sürekli çoğalarak kendini üreten sonucudur.
Yok Başbakan’ın bu lafı etme nedeni; hukuktan mimariye, jinekolojiden güzel sanatlara, her alanın uzmanı olan Erdoğan’a daha çok yaranmak içinse, o daha da vahim!

Sevgiliye müzik hediye edin
14 Şubat Sevgililer Günü yaklaşıyor ya, şimdi yine “Seni seviyorum” demenin yolu daha çok tüketimden geçer diye kafamız ütülenecek...
Sevgiliye bence en güzel hediye mektuptur, sarılmaktır, öpücüktür, şiirdir... Bir de, müziktir... Üstelik içinde yaşadığımız şiddet ortamını yatıştırır...
Bana bunu dedirten birkaç gelişme oldu:
İKSV’nin İstanbul Müzik Festivali programı açıklandı: Program bu yıl çok etkileyici. Tiyatroyla ilişkisi elbet beni can evimden yakalayıverdi. Şimdiden sevgiliye, onun da seveceği bir seçki önerebilirsiniz...
Geçen hafta Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda izlediğim bir konser beni romantizmin doruklarında uçurdu: Dünyaca ünlü Maxim Vengerov, Ulucan Kardeşler ve Dostları konseri.
Ulucan Kardeşler’in her biri kendi alanında ustalaşmış Birsen (piyano), Özcan Ulucan (viyola), Ayşen Ulucan (keman). Onlara Richard Rozsa (çello), Ellen Jewett (keman) katılmış. Sadece Vengerov mucizesi değil, Fransız dâhi klarnetçi Romain Guyot’un da katılımıyla romantiklerin en romantiği: Brahms piyanolu beşli ve Brahms klarnetli beşliyi sundular. Müzik mi dinledim, şiir içinde mi yüzdüm anlayamadım...
CRR programını duyuramıyor diye yakınılır hep. Şimdi harika bir kitapçık hazırlamışlar, mart sonuna dek program belli: Klasikten caza, dünya müziklerinden yerliye, her türün en kalitesi...
Bir haftadır iki CD dinliyorum: Biri, Esen Kıvrak (keman), Olgu Kızılay (keman), Efdal Altun (viyola) ve Çağ Erçağ’dan (viyolonsel) oluşan Borusan Quartet’in yeni CD’si (Lila Müzik). Mozart’tan “Dissonance” ile Verdi’nin Mi minör Yaylı Çalgılar Dörlüsü’nü ustalıkla yorumluyorlar.
İkincisi: “Virtüöz Flüt: Bülent Evcil(A.K. Müzik) ... Adı üstünde virtüöz bir repertuvardan seçmeler. Piyanoda Phillip Moll eşlik ediyor. Gümüşlük Festivali’nde bu ikiliyi dinlediğimde “Tanrı Pan Gümüşlük’e gelmiş!” demekten kendimi alamamıştım... Şimdi “PAN” evimde...
Diyeceğim, sevgiliye müzik hediye edin: İster konser bileti, ister CD...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları