‘Dünyanın bütün mizahçıları, birleşin!’

20 Nisan 2016 Çarşamba

Batılı demokrasilerde liderlerin mizaha bakışında hoşgörü sınırlarının genişliği ve esnekliği, esasen bir ilkeye, bir de sebebe dayanır. Sürekli izaha tenezzül de yoktur. İlke şudur: Seçilmiş liderler, mevkileri icabı, kendilerini hedef alacak her tür saldırıya göğüs germekle de mükellef olmalıdır. Bulundukları ve kişisel fayda sağladıkları mevki, bazılarının onları sevmesini, bazılarının nefret etmesini getirecektir. Demokrasilerde bu bir nevi “tabiat kanunudur”... Sebep şudur: Mizahçılara bulaşmamak da bir “tabiaat kanunudur”. Mizah kaçınılmaz olarak belli düzeylerde kışkırtma barındırır. Mizahçıların elinde en ince satir’den hakaretin sınırlarına ve hatta hakaretin kendisine (evet, aynen öyle) uzanan imkânlar vardır. Bunu kendi akılları, yürekleri ve vicdanları elverdiğince kullanırlar.

***

Misal Batılı liderler, toplumlarını yönetirken kendilerini seçmiş olsun/olmasın insanlarını mütemadiyen “kışkırtmak” üzerine “taktik- strateji” geliştirmedikleri gibi, mizahçıları “kışkırtmaktan” bilhassa kaçınırlar. Becerebilirlerse mizaha mizahla yanıt verirler, yahut susarlar. Onlarda “mizah adı altında hakaret” diye bir cümleye pek rastlamazsınız. Avrupa’da, Amerika’da mizahçılara binlerce dava yağdıranını kolay bulamazsınız.

***

Bizde tersi vuku bulduğundan bu haldeyiz. Almanya ile tetiklediğimiz mizah krizimiz ‘yaşlı kıta’ ile yetinmeyip Transatlantiği aştı! Karl Marx’ın namlı sözünden hareketle “Bütün dünyanın mizahçıları, birleşin!” noktasına geldik.
Bunun tek sebebi var: Almanya’da yayımlanan ve Türkiye’deki antidemokratik uygulamalar, polisin gazlamaları, kadınların dövülmesi gibi vakaları sergileyen sıradan bir video klibe tahammülsüzlük. İki kez Alman elçisinin çağrılıp sözlü nota verilmesi... Ve bundan esinlenen mizahçı Jan Böhmermann’ın “O videodaki eleştiridir, bakın ben size hakaret neymiş göstereyim” diyen kasti şiirinin Berlin’e baskı yapılarak davaya dönüştürülmesi.

***

Şimdi elimizde ne var: Dünyada Böhmermann’a sempati artıyor. Başta şiirini nahoş bulanlar bile “aslında çocuksu bir naiflik var” yorumu yapar oldu. Erdoğan’a saldırı ise mizah dünyasının trendi:
? Bir Hollanda kanalının eğlence programına kadar düşüldü. Kadın sunucu, “Putine, Merkele her kötü sözü söyleyeceğiz ama Türkiye lideri inciniyor diye söyleyemeyeceğiz, öyle mi” deyip Böhmermann’a benzer bel altı şiiri okuyuverdi.
? Britanya’da etkili muhafazakâr dergi The Spectator’ın köşe yazarı Douglas Murray, köşesinde Erdoğan’a en ağır hakaretlerin yer alması şartı koşarak beş mısralık şiir yarışması açtı.
? Danimarka’da Jjllands-Posten gazetesinden Flemming Rose Avrupalı mizahçılara “Bir mizahçıyı yargılamak kolay, herkes hakaret şiiri yazsın” çağrısı yaptı.
? ABD’nin en çok izlenen komedyeni John Oliver’e malolundu. “Almanya’daki ‘Majestelerine hakaret yasası’ bizde olsaydı, ‘maksimum güvenlikli hapishaneye tıkılırdım’” dedi; Erdoğan-Gollum benzerliği davasıyla “hakaret değil biyolojik gerçeklik” sözüyle alay etti; meşhur attan düşme videosunu, “İnsanlarda atın yaptığı gibi yumurtalıklarınıza çifte atma isteği doğuracak şeyleri yapmaktan kaçının” tavsiyesi eşliğinde sürekli yayımlayacağını ilan etti.

***

Tabii “Ağızları torba değil ki büzesin” sözü en çok mizahçılar için geçerli. Bizim açımızdan mevzu sorunlarımızın daha çok dünyaya yansımasına yaradı. Alın size bir demet başlık: “Gezi’de Erdoğan’a diktatör diyen öğrenciye 14 ay hapis verildi. İki kişi yolda sohbet ederken Erdoğan’ı eleştirdikleri duyulunca gözaltına alındı. ‘Diktatör müsveddesi’ dedi diye ana muhalefet liderinden 30 bin Avro tazminat istedi. Google’ın Erdoğan’ı hırsız ve katil diye tamamladığını yazan gazeteci 4 yıl hapisle yargılanıyor. Twitter’da Erdoğan’a hakaret iddiasıyla eski futbol yıldızı için 4 yıl hapis isteniyor. İzmir’de 40 yaşındaki adam, Erdoğan için karısını ihbar etti...” Otoriter eğilimleri ve biat kültürünü Batı’ya ihraç çabasıyla dünyaya maloluyoruz. Rastgele...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları