Kadri Gürsel

Rejim PKK’yi neden saklıyor?

10 Haziran 2016 Cuma

Organize lümpenler, çete profili veren kriminal tipler, tescilli suç örgütü liderleri ve sair varoş faşistleri, ihtiyaç doğmuş olmalı ki “sokak gücü” kategorisinde rejime aza kaydedildiler. Vezneciler’deki terör saldırısında öldürülen polislerin Fatih Camii’nde yapılan cenaze töreninde bu sergerdelerden üçü beşi yine sahne aldı. Ana muhalefet CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aleyhinde tezahüratta bulundular ve partinin çelengini parçaladılar. Bu arada bir saldırgan, Kılıçdaroğlu’nun ayaklarının dibine bir mermi fırlattı. Eylemin suç âlemindeki anlamı “ölüm tehdidi”ydi, failinin de terör kurbanı polislerden birinin dayısı olduğunu öğrendik. Lakin bu şehit cenazesi eylemine örgütlü biçimde mi katılmıştı, onu öğrenemedik.
Olayın ardından ise rejimin iki gazetesi, Kılıçdaroğlu’nun cenazede maruz kaldığı organize saldırganlığı halkın doğal tepkisi imiş gibi gösterip birinci sayfalarının manşetine çıkardı. Birinin başlığı “Kovuldu” idi, ötekininki de “Çelengini bile istemediler” şeklindeydi. Mermi fırlatma eyleminden ise hiç söz etmemişlerdi.
Rejim bütün bunları, gelmesi önlenemeyen şehit cenazeleri karşısındaki çaresizliğini gizlemek için yapıyor. CNNTürk’te iyi niyetle sarf ettiği bir cümledeki bazı ifadeleri bizzat Erdoğan tarafından cımbızlanan Kılıçdaroğlu hedef gösteriliyor ve cenaze töreni saldırganlıklarının sözde psikolojik altyapısı böylece hazırlanıyor.
Rejimin medyası başarılması son derece güç bir algı yönetimiyle görevlendirilmiş durumda.
Vezneciler’deki gibi terör saldırılarının gerçekte PKK tarafından düzenlenmediğine bilinçaltı mesaj teknikleri yoluyla AKP seçmenini inandırmak için adeta “gerçeküstücü” bir yayın siyaseti izliyorlar. Oyun planı şu: Madem PKK’nin şehirlerde terör eylemleri yapmasına engel olamıyoruz o halde sorunun adresi olarak başka yerleri gösterelim ki PKK tehdidiyle baş edemediğimiz anlaşılmasın...
Maksat bu olduğu için rejim basını, Vezneciler saldırısının ertesi günü, akla zeval çeşitlilik arz eden azmettirici hikâyelerini birinci sayfa manşet başlıklarında anlatıyordu.
Bunlardan biri, klasik tadındaydı: “Kumanda dışarıda. Terörün patronları emretti, taşeron vurdu.”
Ama şu başlığı atmak için de herhalde bir paranoid dinci fantezist olmak gerekiyordu:
Zerdüştler.”
Bir başka rejim gazetesinin manşet başlığı “Alman işi”ydi.
Nedeni ise alt başlıkta şöyle açıklanmıştı:
Türkiye böyle düşünüyor”...
Sayfanın ikinci manşeti de tamamlayıcı mahiyetteydi: “Doğan Medya’dan yine teröre destek.”
Ya işte böyle... Rejim mevkuteleri eskiden riyaset bürosundan “Alo!” denilerek koordine edilirlerdi; yedisi birden aynı başlığı atardı mesela. Ya riyasetle birlikte çaptan düştüler ya da bir bildiği olan baş yayın yücesi bunlara, “Herkes kafasına göre takılsın” dedi, onlar da işi gırgıra vurdular.
Ve muhteşem sonuç: Kılıçdaroğlu, Zerdüştler, Almanlar, dış kumanda, Doğan Medya... Ama asla PKK’nin kendisi değil.
Çünkü rejim, PKK’ye karşı iktidar hesabıyla başlattığı savaşı bugün ne siyasi ne de askeri tedbirlerle bitirebilecek durumda.
Savaş daha önce yapıldığı gibi PKK’yle anlaşılarak sonlandırılsa milliyetçi cenahta kıyamet kopar. Rejimin hangi seçim veya referandum takvimini gözeterek hedeflediğini kendisinin de tam olarak bilmediği MHP oyları kaçar, başkanlık suya düşer.
Terörün, kaynaklandığı sorunun bölgesini aşıp büyük şehirlere sirayet etmesini önleyemeyen bir rejim, seçmenini kandırmaya yeltenir, PKK’ye gözlerden saklamak için “Cambaza bak” der. “Kılıçdaroğlu” der, “Zerdüşt” der, “Alman işi” der.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İdlib’de yüzleşmek 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları