Kahraman gerilla

01 Eylül 2016 Perşembe

İşe bakın ki Kahraman’ın diline doladığı sakıncalı tişörtler üzerindeki “Che” portesinin adı bu: “Kahraman Gerilla/ Guerrillero Heroico.”
Hakkında kitaplar yazılan, sergiler düzenlenen “Kahraman Gerilla”nın öyküsü
20. yüzyılın kısa bir özeti gibi.
Dünyada en çok çoğaltılan fotoğraf mertebesindeki karenin karşı konulamayan çekimi Che’nin yalnız bir Latin Amerika devrimcisi olmasından değil, son yüzyılın 2. bölümüne yayılan büyük gelişmelerin mütemmim cüzüne dönüşmüş olmasından kaynaklanıyor.
Roman kıvamındaki fotoğrafın öyküsü, Korda isimli bir fotoğrafçının Küba devriminin başında, ta 1960 yılında, devrim şehitlerinin defnedildiği bir cenazede, genç Che’nin etkileyici bakışlarını yakalamasıyla başlıyor. Ama devrimin çalkantılı yıllarında fotoğraf Korda’nın bürosunda unutuluyor.
Sonra... 1967 yılında Giacomo Feltrinelli adında Küba devrimi dostu, multimilyarder bir İtalyan’ın yolu Havana’da Korda’nın stüdyosuna düşüyor...
Feltrinelli, Havana’dan önce gerçekte Bolivya’dan geçmiş. Kıstırılan Che’nin etrafındaki çemberi kırmak için Bolivya hükümetine fidye teklif etmiş. Che’nin “İki, üç, daha fazla Vietnam” sözleriyle gündem olduğu bu dönemde, aynı zamanda bir yayınevi sahibi olan Feltrinelli CIA ajanları tarafından derhal derdest edilip Bolivya’dan atılıyor.
Hüsranla sonuçlanan teşebbüsünün ardından bu ilginç kişilik soluğu Havana’da alıyor ve Che’nin ölümüyle akabinde değerlenen fotoğrafı Korda’dan temin ediyor.
Bizzat kendi adıyla anılan Feltrinelli Yayınevi’nin sahibi İtalya’ya dönüşünde resmi Che için hazırladığı bir kitabın kapağına yerleştiriyor. Resim, “Gerilla”nın ölümüyle çoğaltılıp sonra poster oluyor. ’68’de Avrupa üniversitelerinde hızla yayılan gösterilerde üniversite öğrencileri bu posteri kendilerine bayrak ediniyorlar. Bizde Meclis Başkanı’nın şimdi “eşkıya” dediği Küba devriminin lideri, düzene ve otoriteye karşı o güne dek görülmemiş olan ’68 başkaldırısının simgesine dönüşüyor.
’68’e giden bu yolda Che’yi efsaneleştiren o çok yoğun iklimi Avrupa ve Amerika’yı iyi tanıyan “El Pais”in kurucu gazetecisi Juan Luis Cebrian şu satırlarla anlatıyor:
“Marcuse’ün Sovyet Marksizmini eleştirdiği ve (komünizm kadar kapitalizme de eleştirel yaklaşan) Frankfurt ekolünün zirve yaptığı yıllardı. Hippi kültürü Beatles ve de Jimi Hendrix’in yırtıcı gitarının müziğiyle orta sınıfın evlerine giriyordu. Che’nin sembolü, yaşlı Sovyet devrimi liderliği denli CIA iktidarı ve dünyada eşitsizliklere itiraz eden, savaş yaşamamış genç kuşakların başkaldırışına; bu arıza ruh haline, samimi devrim arzularına karşılık geliyordu. (Küba’nın) Sanayi bakanı Che’nin aslen iktidarı temsil etmesine karşın iktidara sırtını çevirmiş olması da tam iktidar karşıtlığının ifadesi olmuş; enternasyonal proletarya ve vizyoner isyan ile olası bir ütopyanın somut sıfatına dönüşmüştü.”

Örtüye var Che’ye yok
Tişörtlerdeki “Kahraman Gerilla” portresinin analizini yapan bu satırlarda işte koca bir 20. yüzyıl tarihi var.
Yerli Kahraman... “Kahraman Gerilla”ya “eşkıya” dediğinde tüm bu dünya tarihini ıskalamış oluyor.
“Türkiye’yi cahiller yönetiyor” diyen Ortaylı’nın kulakları çınlasın...
Cehaletin yanında her dem artırılan baskılar ve istibdadın çıtası, müdahalelerini tişört baskılarına karışmaya dek koyultuyor.
TBMM Başkanı’nın sözleri ardından şimdi bir Che tişörtü giymeniz dahi “sakıncalı” görülmeniz için neden olabilir. En azından bu insanın aklına geliyor.
Özgürlük, Türkiye’de yalnızca kapanan kadınlara tanınan bir kavram oldu.
Konu özgürce bir Che tişörtü, rozeti seçmeye geldiğinde: “Olmaz. Köküm değil. Tarihim değil!” Türkiye’nin tarihi böylece modern dünya tarihinden kopartılıyor.
Türkiye’yi bu kerte koyu bir yalnızlığa itiyorlar. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları