Kıbrıs’ta mesele cesaret

14 Kasım 2016 Pazartesi

BM gözetiminde yeniden canlandırılan müzakere sürecinde, çözüm ve birleşme gayretleri açısından parametreler aynı. Kıbrıslı Rumların elinde “uluslararası tanınmışlık” ve “egemenlik” kozu var. Kıbrıslı Türklerin elinde ise “toprak” ve “garantiler”. Müzakerelerde “ilerlemeler” ve “iyimser iklime” karşın engeller eksik değil. Asıl umut ise Kıbrıs Türk tarafındaki “iradede”...
Hafta sonunu, Kıbrıslı Türk, Rum ve Yunanlı gazetecilerin bulunduğu bir ortamda kendimi güncelleyerek geçirdim. İzlenimim iki kurucu devletten oluşacak “Birleşik Kıbrıs”ta eşit statüde yaşamak isteyenler için “zoraki” yanları olsa da iyimserliğin canlı tutulmaya çalışıldığı.

***

Adadaki sürecin ardından 7 Kasım’da İsviçre/ Mont Pelerin’e taşınan ve “en önemli dönemeç” denilen müzakereler, beş günün ardından “ara verilmesi” kararıyla sonuçlandı. Rum lideri Nikos Anastasiadis, “Türk tarafının açılımları karşısında” adaya dönüp danışmalarda bulunmak istedi. Bu önemli. Süreç 20 Kasım’da Cenevre’de devam edecek.

***

Kıbrıslı Türkler ve Rumlar müzakereleri altı başlıkta yürütüyor. AB, mülkiyet, yönetim-güç paylaşımı, ekonomi, toprak ile güvenlik ve garantiler. İlk dördüne dair “uzlaşılar” sağlandığı bilgileri sızmıştı. Federal Birleşik Kıbrıs’ta idari sınırların temelini oluşturacak kriterlere sıra gelececekti. Şimdilik tutturulamadı. Asıl kilit, toprak ile güvenlik ve garantilerde düğümlü.
Toprak: Adada nüfusun yüzde 18’ini oluşturan Türk tarafının 2004 Annan Planı’ndaki gibi yüzde 29’a razı gelip gelmeyeceği kadar; Güzelyurt ve Maraş’ın Rum Kurucu Devleti’ne iadesini içeren bir harita çıkıp çıkmayacağı önemli. Rumlar, yeterli sayıda Rumun geri dönebilmesi için bu iki yerde ısrarlı. Ancak en son Türkiye’yi ziyaret eden KKTC Başbakanı Hüseyin Özgürgün’ün Erdoğan’la görüşmesine atfen 2008’deki “Güzelyurt asla verilemez” sözlerini tekrarlaması “hayal kırıklığı” yaratmış. Özgürgün’ün başbakan olarak iradesini beyan etmek yerine Erdoğan’ı ortaya atması sorunlu. Ama diğer yandan 2004’ten bu yana gelişen Güzelyurt ve Karpaz bölgeleri için yeni federal bölge olma önerileri de gündemde.

***

Garantiler: Kilit soru Türkiye, Yunanistan ve Britanya’nın dahil olduğu garantiler sisteminin yerini neyin alacağı. Rum tarafı adada makul ve mantıklı bir süreçte yabancı asker ve üçüncü bir gücün kalmamasında ısrarcı. Türk tarafı ilk kez 1960 anlaşmalarına dayalı garantörlük hakkından vazgeçme işareti veriyor, yerine Kıbrıslı Türkleri “koruyacak” öneriler istiyor. Adada “kalıcı bir üs” sahibi olup aşamalı olarak asker sayısını düşürmeye “açık” görünüyor.
Yani iki başlıkta “yumuşamalar” var. Ama sürecin ele alınışı mesele. Türk tarafı Türkiye, Yunanistan ve Britanya’nın bulunduğu 5’li zirveye gidip sonra toprak ve garantileri sonuçlandırmak istiyor. Rumlar önce toprak ve harita üzerinde “uzlaşma”, ardından garantiler için 5’li zirveye gitmeyi.. Mustafa Akıncı’nın harita konusunda olası açılımı süreci etkileyebilir.

***

2004’te Rumlar Annan Planı’na kocaman bir “Hayır” demişti. Türk hükümetinin desteğiyle Kıbrıslı Türkler kocaman bir “Evet”. Şimdi o vakitler “Evet” cephesinde olan Anastasiadis ve ömrünü çözüme adamış Mustafa Akıncı var. Akıncı’nın çözüm iradesi güçlü ama son sözün “Ankara’nın iki dudağının arasında olduğu” algısı aşılamıyor. Seneye seçim sınavından geçecek olan Anastasiadis’in ise Rum halkındaki isteksizlik ve muhalefetin direnişini kırması mümkün mü? Rum tarafındaki son anketlere bakılırsa öyle görünüyor. Dört yıldır anılan Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının hem çözümü finanse etmesi hem de teşvik edici olması denklemi etkileyebilecek mi?
Sorular yerli yerinde. Kötümserliğin eksik olmadığı ama iyimserliği canlı tutmaya yönelik iradenin de bulunduğu bir süreç bu. Zira bu kez de çözümsüzlük olursa işin Türkiye’nin KKTC’yi ilhakına varacağı kesin. Dolayısıyla çözüm isteyenlerin dilinden “Asıl gereken cesaret” cümlesi düşmüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları