Çoktan Seçmeli Hukuk!

08 Mayıs 2014 Perşembe

Bacon, “Hâkimlere Dair” başlıklı yazısında, “işkencelerin en kötüsü yasalarla yapılandır” der.
Bu söz, içinden geçtiğimiz hukuksuzluk sürecinin en çarpıcı tarifidir.
Öyle bir Türkiye’de yaşıyoruz ki, yürürlükteki yasalar hakkıyla uygulansa tartışılan adaletsizliklerin tümü sona erecek. Bu yapılmadığı için yeni yasalar yapılmasını istiyoruz!
Örneğin; Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 134. maddesinde, günümüzde en çok konuşulan dijital verilerin nasıl delil değeri taşıyacağı olabildiğince açık biçimde dile getirilmiş. Buna göre, bir kişiye ya da kuruma ait bilgisayara, CD’ye el konacağı zaman bire bir örneğini içeren imajının çıkarılması, bunun oradaki muhatap kişiye ya da avukatına verilmesi gerekiyor.
Soruşturmayı yürütenler bunu yaparsa, söz konusu dijital veride “suç unsurları” çıktığında kimse itiraz edemez. Çünkü bir örneği suçlanan kişide vardır. Böylece soruşturma da sağlıklı biçimde yürür.
Balyoz, Ergenekon, OdaTV, Askeri Casusluk, Poyrazköy, Kafes, KCK gibi kamuoyu önünde çok tartışılan davalardaki dijital verilerin büyük çoğunluğunda bu işlem yapılmamış.
Yasanın emredici hükmü yerine getirilmemişse ne olur?
Evrensel hukukun buna verdiği yanıt şu:
O verinin delil değeri yok olur.

***

Türkiye’de ise o veri, mahkeme kararlarının dayanağı olur. Sanıklar ve avukatları buna itiraz edince karşılığı da şu olur:
Efendim, yasanın o hükmüne uyulmamış, ama o sırada polislerin iş yoğunluğu dikkate alındığında bunun kabul edilebilir bir eksiklik olduğu görülecektir!
Eğer böyle bir gerekçe hukuki sayılabiliyorsa, Türkiye’de istediğiniz kadar masumu suçlu, istediğiniz kadar suçluyu da masum ilan edebilirsiniz.
Delillerin hukuki olması o kadar önemlidir ki, suçluluğu sabit olan kişiler bile hakkındaki delilin hukuki olmadığını ispatlaması durumunda serbest kalabilir. Evrensel hukuk, bir cinayet davasında yargılanan kişi hakkındaki kimi delillerin saklanmasını ya da çarpıtılmasını cinayetten daha ağır bir suç olarak görür.
Türkiye’de ise kime hangi yasanın uygulanacağı belli değil.
Demokrasimiz o kadar ilerledi ki, yasaların uygulanma şekli bile çoktan seçmeli!

***

Ortama göre şekil değiştiren çıkarcı birisine önemli bir karar alınca çevresindekiler, “en doğru karar şu görünüyor” diye öğütte bulunmuşlar. O da “haklısınız” demiş, “bence de en doğru karar bu ama, doğru şimdi lazım değil” demiş.
Türkiye’de sağduyu sahibi herkes bir dizi hukuksuzluk olduğunu görüyor, atılması gereken en doğru adımın ne olacağını da biliyor ama o doğrunun ne zaman lazım olacağına karar veremiyor!
Hukukun her an herkese lazım olabileceğini, kendisini en güçlü hissedenlerin bile hukuksuzluk karşısında çaresiz kalabileceğini bugünlerde yaşıyoruz. İktidar da kendisine yönelik olmadık kumpasların kurulmasından rahatsız. Ancak buna çare ararken hukuksuzluğun giderilmesini değil, kendi başına gelenin ortadan kaldırılmasını istiyor. Bir başka deyişle yasalar önünde eşitlik istenmiyor, yasaların kime nasıl uygulanacağına dair yeni düzenlemelerin yapılması düşünülüyor.
Bu iklimin yasama-yürütme-yargı güçlerinin tümünü sardığı bir ortamda Anayasa Mahkemesi (AYM) tünelin ucundaki ışık olarak görünüyor.
Dileyelim ki o ışık tünelden çıkışı sağlasın.
Eğer ışık değilse, başka bir tren demektir!
AYM önünde hukuk nöbeti tutanların ışığı arayışına tüm Türkiye’nin ortak olması gerekir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları