Anayasayı ihlal edenler - Prof. Dr. Doğan SOYASLAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Anayasayı ihlal edenler - Prof. Dr. Doğan SOYASLAN

15.01.2024 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sanık hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan tutuklu olarak yargılanır ve dosya Yargıtay aşamasında iken milletvekili seçilir. Temsil etme hakkının ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurur. Hak ihlali konusunda karar verilmeden birkaç gün önce Yargıtay mahkûmiyeti onaylar. Hüküm kesinleşir. Anayasa Mahkemesi temsil etme hakkının ihlal edildiğine, milletvekilinin tahliyesine ve tutuksuz yargılanmasına karar verir. Dosyayı CMK 311 uyarınca gereğini yapması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderir. 13. Ağır Ceza Mahkemesi hak ihlali kararının dosyanın Yargıtay’da iken verilmesi gerekçesiyle dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderir. Oysa yapılacak iş, yargılanmanın yenilenmesi hükümleri uyarınca milletvekili sanığın serbest bırakılması ve yargılamanın sürdürülmesi idi. 

AYM’YE BAŞVURULAR

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay’ın üzerinde bir temyiz mahkemesi olmadığı, Anayasa Mahkemesi’nin anayasanın 14. maddesini ihlal ettiği, hak ihlali kararının uygulanmasının olası olmadığı, hükmün kesinleştiği, Anayasa Mahkemesi’nin anayasayı ihlal ettiği (manevi cebirle ihlal) gerekçeleriyle suç duyurusunda bulunulmasına karar verir. Böylelikle Yargıtay, anayasanın sadece maddi (fiziksel) cebir ve şiddetle değil; manevi cebirle, diğer bir deyişle anayasanın temel ilkelerine uyulmayarak da ihlal edilebileceğini kabul etmiş bulunmaktadır. 

Milletvekilinin avukatları Anayasa Mahkemesi’ne tekrar başvurmuşlar, Anayasa Mahkemesi yeniden hak ihlali kararı vermiş, dosyayı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiş, adı geçen mahkeme dosyayı Yargıtay 3. Ağır Ceza Dairesi’ne göndermiştir. Daire önceki kararına atıf yaparak Anayasa Mahkemesi kararının hukuki değeri olmadığını belirtmiş, milletvekili avukatları üçüncü kez Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. 

Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri ve 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri TCK’nin 309. maddesinde ifade edilen anayasayı ihlal suçunu işlemektedirler. Anayasanın 153. maddesine göre “Anayasa Mahkemesi kararları kesindir...”... “Anayasa Mahkemesi kararları, ...  yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını... bağlar” ( md.153/1, 6).

İNSAN HAKLARI

Anayasa Mahkemesi kararları, diğer mahkeme kararlarının üstündedir. Çünkü genel olarak anayasayı ve insan haklarını, hukukun genel ilkelerini yorumlayan ve koruyan bir mahkemedir. “Diğer mahkemelerle Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” (md. 158/3)

Tüm kurumlar ve kişiler Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun karar vermek ve davranmak zorundadırlar. Aslında her gerçek kişi ve kurum anayasaya ve hukukun temel ilkelerine uymak zorundadır. Ancak anayasaya uygunluk konusunda son sözü söylemek yetkisi Anayasa Mahkemesi’ne aittir. Anayasa Mahkemesi kararlarının tüm kurumları bağlayıcılığı yorumu gerektirmeyecek derecede açıktır. Bunu hukuk fakültesi 1. sınıf öğrencileri bile bilir. 

Olayda Anayasa Mahkemesi son sözü söylemiştir. Her kurumun hukuk devletini korumakla görevli AYM’nin kararlarına uymak yükümlülüğü vardır (md. 153). Uygun davranmayan kurum ve kişiler, 153. maddede belirtilen temel ilkeyi ve hukuk devletine ilişkin 2. maddeyi ihlal etmiş olurlar. Anayasanın temel ilkelerinin ihlali sebebiyle, görevi kötüye kullanma suçunun da ötesinde, anayasayı ihlal suçunu işlerler. 

Anayasa Mahkemeleri demokratik yoldan iktidara gelerek diktatörleşmiş kişilerden hukuk düzenini ve toplumu korumak üzere Avrupa’da II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuşlardır. 1925-1926 yıllarında Mussolini’ye yetkilerini devreden parlamenterler savaşın sonunda anayasayı ihlalden cezalandırılmışlardır. 

Ceza Kanunu’nun 309. maddesine göre; “(1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.”

Yargıtay Dairesi ve mahkeme kararlarında cebir ve şiddetin bulunmadığı, bu nedenle anayasayı ihlal suçunun gerçekleşmeyeceğini düşünen yorumcular olabilir. Maddede kast edilen iki tür cebir şiddettir. Birincisi fiziki zorlamadır. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü gibi. Diğeri kamu görevlilerinin görev olarak yaptıkları işlemlerin re’sen (ve gerekiyorsa zor kullanılarak) yerine getirilmesinin içinde barındırdığı kamu gücüdür. Bu güce manevi cebir denir. 

‘HUKUKA BAĞLI DEVLET’

Kamu görevlileri işlemleri hukuka uygun yapmak, kamu gücünü hukuka uygun kullanmak zorundadır. Aksi halde kamu gücünü hukuksuz kullanarak manevi cebirle anayasayı ihlal etmiş olurlar. Hukuka bağlı devlet bunu gerektirir. Aksi halde Talat Aydemir misali, silah zoruyla rejimi yıkmak isteyenler cezalandırılırken yaptıkları işlemlerle anayasanın içini sessizce boşaltanlar ve böylece hukuk devletini fiilen ortadan kaldıranlar cezasız kalırlar. Halbuki gizlice anayasayı uygulanmaz hale getirmek fiili içinde daha ağır bir kötülüğü barındırır.  

Ordu mensubu üç-beş general hâkimleri tehdit eder, AYM’nin kararının uygulanmasını engeller ise darbe teşebbüsü olacak, hâkimler kendiliklerinden kararı uygulamazlar ise suç teşkil etmeyecektir. Böyle bir düşünceyi kabul etmek mümkün değildir. Devlet kendisinin sessizce yıkılmasına rıza gösteremez. Bu kendi kendisini esasen gayri meşru ve yok sayması anlamına gelir. 

Nitekim  AYM hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay, anayasayı ihlalin manevi cebirle de gerçekleşebileceğini kabul etmiş bulunmaktadır. Ayrıca 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı soruşturmalarda manevi cebiri de değerlendirmiştir. 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay dairesi üyeleri anayasayı manevi cebirle ihlal etmektedirler. 

PROF. DR. DOĞAN SOYASLAN

Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025