"Beşiktaş değil, Arena yendi"

Spor yazarları Beşiktaş'ın Bursapor'u 3-2 yendiği maçı değerlendirirken oynanan futboldan ziyade taraftarın açılışını yaptığı Vodafone Arena'dan bahsetti.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.04.2016 - 10:14

 

Beşiktaş değil, Arena yendi (Uğur Meleke - Hürriyet)

Daha önce bir kez, 2007 Ekim’inde bir tribünün bir takımı yendiğine şahit olmuştum: O gün İnönü’de Liverpool’u Beşiktaşlı futbolcular değil tribünler yenmişti adeta. 9 yıl sonra dün ikinci kez şahit oldum bir takımın bir tribüne yenildiğine! Bu tribün, bu sezon 6 puan daha kazandırır Beşiktaş’a. Dün Vodafone Arena’da 22 futbolcu değil, 42 bin 22 kişi oynadı adeta! Beşiktaş Kulübü sadece bir stat değil, bir ruh inşa etmiş Dolmabahçe’ye. Taraftarın oyuna girebildiği yaşayan bir bina yapmış. Dün de Bursa’yı Beşiktaşlı futbolcular değil, tribünler yendi zaten. Doğrusu ben stat açılışı için Nisan’ın seçilmesine şüpheyle bakanlardandım, içeride sadece 3 maç kalmışken yeni sezonda da dört başı mamur bir açılış olabilirdi diye düşünmedim değil. Ama Beşiktaş’ın dünkü bütünleşmesini görünce, bu stadın sadece 3 maç için değil, kalan 6 müsabakanın tamamı için bir sinerji yaratacağını hissettim. Tribünü, teknik ekibi ve futbolcusu bu yıl birlikte oynayacak artık Beşiktaş’ın. Öyle bir sinerji vardı sahada 11 Nisan itibariyle.

SAVUNMASIZ OYNUYORLAR

Tabii ki bu sinerjiye bireysel performansı artan oyuncuları da eklemek gerek: Hücumda Beşiktaş, Avrupa’da çok az takımın başarabildiği telepatik bir uyuma sahip. Sosa, Oğuzhan, Quaresma, Gomez ve Olcay, birbirlerini görmüyor, hissediyorlar adeta. Eğer Lizbon’da Tolga o kadar kötü bir gününde olup maçı hediye etmese ve bu Beşiktaş bir-iki şanslı kura ile Nisan’ı görebilse bu sinerjinin Avrupa Ligi’nde de iş yapabileceğine inanıyordum ben. Tabii ki Beşiktaş kusursuz değil. Büyük bir kusuru var hatta: Beşiktaş’ın bu maçla birlikte pol pozisyona geçtiği şampiyonluk yarışında yaşayabileceği tek büyük sorun, neredeyse savunmasız futbol oynuyor oluşu!

 

Önce siyah, sonra beyaz (İlker Yasin - Hürriyet)

Transfer dönemi hep yazdım; "Kaleciyi bırak, stopere bak" diye. Ersan gitti, Rhodolfo sakatlandı, dün yenilen 2 golde defansın hataları gene sahnelendi. Güneş'in sağda Beck'e değil de Serdar'a görev vermesi, defanstaki kaygının neticesi olabilir mi? İlk yarıda Beşiktaş oyunu orta alanda domine etti ama gol bölgelerinde etkisizdi. Bu bunalma anlarında Sosa'nın defans arkasına attığı topu Gomez ustalığı ile kaleciyi geçip ağlara gönderdi. Ama Bursa ligin dirençli takımlarından biriydi ve ilk yarıda Beşiktaş'la kafa kafaya mücadele etti. Nerede? Hep orta alanda. Bursa da, Beşiktaş gibi defans göbeğindeki bir hatayı değerlendirdi ve ilk yarıdaki eşitliği sağladı.

KRiZ YÖNETİMİ!

İLK düdükten 2 saat önceye gidersek ve ilk 45 sonunda bitirirsek bu bölümü 'siyah', 2. yarıda Beşiktaş'ın futbolu ve kazanma arzusuna 'beyaz' diyebiliriz. Bursa, Traore, Faty, Batalla gibi kuvvetli ve kreatif oyuncuları, hücumda Emre ve Deniz gibi isimleriyle Beşiktaş'a korkulu anlar yaşattı. Ama 1066 gün sonra Türkiye'nin değil, Beşiktaş'ın stadına çıkan siyah beyazlılar, 42 bin seyircinin desteğiyle 2. yarı çok daha dominanttı. Alexis ve Gomez'in golleriyle farkı artıran Beşiktaş, Stoch'un golünü ağlarda görmese, gecenin kreatif yıldızı Q17'nin eski uslanmamış halinden görüntüler sergilenmese, farkı daha da açabilirdi. Sonuç olarak Beşiktaş, avantajı ele aldı. Avantaj Beşiktaş'ta, Başkan Fikret Orman ve yönetimi, Şenol Güneş ve ekibi bu stresi, psikolojik savaşı kontrol edebilirlerse Beşiktaş bu sezon ligin şampiyonu olur.


Arena, ses 1-2 deneme (Kenan Başaran - Hürriyet)

Beşiktaş, 1065 gün sonra evine döndü... Yine, bu kez kırmızı halılar serilmiş ağaçlı yoldan yürüyerek; Üsküdar’dan, Kadıköy’den vapurla ve motorla geçerek; geçici yuvaları Halkalı’dan metroya, tramvaya binerek, geldiler siyah beyazlılar... Evet, Türkiye Süper Ligi’ne Beşiktaş, yeniden döndü! Hoşgeldi... Eve dönüş, sanıldığı kadar kolay olmaz... Onca zaman uzak kaldığınız eve döndüğünüzde, ailenizi bir bütün olarak göremeyebilirsiniz. Sinemada anlatılan birçok eve dönüş hikayesinde, dönenle dönülenlerin harcı bir daha tutmaz... Çünkü saklanmış çok şey vardır ki, kesin bir ayrılığı kaçınılmaz kılar. Ama bu Beşiktaş’ın dağılacak bir tarafı kalmadı. Üç yıldır her bir parçası bir başka yerdeydi. İşte dün bütün o parçalar birleşti. İstanbul Boğazı’ndan ucu Vodafone Arena’ya bağlanan siyah beyaz yeni bir Haliç oluştu... Stada giden 42 bin kişiden daha fazlası da dönüyordu. Maça giremese de ‘orada olma’ halini; bir ‘futbol hac’ını gerçekleştirmek istiyorlardı.

BURADAN ÇIKIŞ YOK

3 yıllık hasretle boğazlarını patlattılar gün boyu Beşiktaş çarşıda. İnönü’ye veda ederken gazlanmışlardı, Vodafone Arena’ya girerken de... Kıdemlisi neyse de, babalarının omuzlarındaki bebeleri hiç düşünmez misiniz? Vodafone Arena’nın içi elbet taraftarla daha bir ihtişamlıydı. Ama atmosferiyle bir İnönü değil, yeni bir Saracoğlu veya Türk Telekom Arena’ydı. Islıklamalarda kulağınız patlayabilir. Yani cehennem... Dolmabahçe’siz ligimiz üç yıldır eksikti. Deniz manzaralı stattan deniz altındaki stadın ligimizi ayrı bir seviyeye çekeceği muhakkak. Ben de İnönü romantiklerinden olsam da ezeli rakiplerin atletizm pistlerini atıp, statlarını çoktan ‘buradan çıkış yok’a çevirdiklerini de hatırda tutmalı. Beşiktaşlılar dün adeta şampiyonluk kutlamasına gider gibiydi. Arena açılışındaki ses kontrol denemesi, başka bir kutlama için de sanki provaydı!


Kavgalı düğün (Attila Gökçe - Milliyet)

Bu maç maç değil, Ege kasabalarında coşkulu bir kır düğünü gibiydi... Mario Gomez’in attığı ilk gol... Oğuzhan, Sosa ve arkadaşlarının oyunu kurma, akılla topu ve Gomez’i buluşturma gösterisiydi. Çok geçmedi, Traore’nin golü geldi. Yine bir kontratak... Yine hücuma yoğunlaşmış takımın önlenemez savuma önlemsizliği! Her neyse... İkinci yarıda savunmacıların işbirliği ile coşku katlanıyor. Atiba’nın şutu Harun’dan dönüyor. Orada Delgado var. Beş dakika sonra bu defa Gomez’in yine Harun’dan dönen penaltı atışını ikinci hamleyle tamamlayıp skoru zenginleştirmesi...

Beşiktaş çok koşuyor, çok çalışıyor, çok eğlenerek oynuyor. Düğün gecesi hüner göstererek herkesi eğlendirmeye çalışıyor. Ama en korkulan şey... Düğünde kavga çıkıyor... Önce Hamza Hoca’nın hırçınlığı... Vodafone’un tribünlerine gönderiliyor ülkenin en saygılı hocası... (Bu durum ona hiç yakışmıyor) Sonra Stoch katılıyor oyuna. Çocuk kiralık Bursa’da... Kendini gösterip eski takımına dönmek istiyor. Onu anlıyorum. Attığı gol, hem kendine, hem takımına yararlı... Maç da artık daha heyecanlı...

Altı hafta ciddi sınav (Ersun Yanal - Milliyet)
Geçen sezon (40 maç) oynayan Serdar Kurtuluş bu sezon ilk kez lig maçında forma giydi. Sezon başından bu yana kanat beklerinden ofansif oyunda yeterli katkıyı alamayan siyah- beyazlılar Serdar Kurtuluş’dan da katkı görmedi, İsmail Köybaşı ise yapabileceği pozisyonlarda vardı ama son final paslarında geçen maçlardaki performansının üzerine çıkamadı. Merkez hücumlarda sürekli Bursaspor savunması tarafından faulle durdurulan Beşiktaş ikinci yarıda pozisyonları yine bu bölgeden buldu. Quaresma topla çok fazla oynadığında Beşiktaş’ın hücumlarını yavaşlattı. Delgado’nun takımını öne geçiren golünden sonra Beşiktaş rakip kalede büyük baskı kurdu. Penaltı kararı doğru olmasa da Beşiktaş yüksek hücum performansı ile rakibi karşısında çok fazla zorlanacak bir görüntü içinde değildi.


Bizim de Barış 'Bebek'imiz oldu (Ahmet Çakar - Sabah)
Vodafone Arena'daki ilk karşılaşma ve şampiyonluğu ilgilendiren çok önemli bir mücadele... Belli ki maçta büyük bir çekişme olacak, sert geçecek ve hakeme büyük iş düşecek. Ama MHK, ne hikmetse maçı kötü bir performans silsilesi sonrası FIFA'dan diskalifiye ettiği Barış'ı görevlendiriyor. Beşiktaş lehine verdiği penaltı bir hibrit penaltı. Penaltıyla uzaktan yakından alakası yok. Sosa hibrit çime takılıyor ve kendini yere bırakıyor.

Son 10 dakika maç 3-2'ydi ve Bursa oyun hakimiyetini eline geçirmişti ama maalesef hakem Beşiktaş'ın 12. oyuncusu gibi sürekli Bursa aleyhine düdükler çaldı. Hele hele oyun bitmeden bir dakika önce Quaresma'nın rakibin böğrüne soktuğu ayak var ki kart verse en az sarı olacak ve ikinci sarıdan kırmızı ile oyun dışı kalacaktı. Ama Quaresma, kırmızı kartı ancak maç bittikten sonra gördü. Teknik direktörler en az hakemler kadar hakemliği bilirler... Bursa'nın hocası Hamza Hamzaoğlu, son 15 dakikadaki rezilliği gördü. Hakemin Beşiktaş'ın 12. oyuncusu gibi mücadele ettiğini fark etti ve oyundan atıldı.

Soracak çok soru var... Bir kaç hafta önce Fikret Orman, Riva'ya niye gidip bakışlarıyla hakemlere gözdağı verdi? Beşiktaşlı Hüsnü Güreli, Serdar Çakır'a niye "Görevinden istifa et" dedi? Kuddusi Müftüoğlu ve arkadaşları Orman'ın bu tavırlarına niye reaksiyon göstermediler? Serdar Çakır'ın atamalara müdahale etmediği halde niye gönderilmesini istediler? Hoş değil... Yakışmıyor. Bildiğim çok fazla şey var ama hukuk devletinde yaşıyoruz.

Beşiktaş inanılmaz panik yaşıyor (Erman Toroğlu - Sabah)
Beşiktaş-Bursaspor maçları yıllardır her şeye gebe olan maçlardır. Ya tuhaf tuhaf goller olur ya büyük hakem hataları olur ya da kırmızı kartlar çıkar. Ama Beşiktaş-Bursaspor maçları hep olaylara gebedir. Yine öyle bir maç seyrettik. Aslında olaylar çıkmadan bitebilecek bir maçtı. Ama Barış Şimşek maçın tansiyonu yükseldiği zaman o tansiyonu düşürecek kapasitede değildi. Diyeceksiniz ki, "Hakem çok büyük hatalar yaptı mı?" Bence yapmadı. Penaltıyı tartışıyorlar. Ama hakem pozisyona çok yakın ve Sosa'nın sol kaval kemiğine bir darbe var. Hakem uzak olsa bu pozisyonu kaçırabilir. Ama şansından çok yakındı ve zaten 'cart' diye düdüğü çaldı. Ama 75. dakikadan sonra iki takım futbolcuları birbirlerini kollamaya başladılar.

Kontak noktaları sık sık olurken hakem en tehlikeli işi yaptı: Avantaj uygulaması. Tamam iyi hakem avantaj uygulayan hakemdir. Ama pozisyonun devamında hiçbir şey olmayacak. Orta sahada saçma sapan bir yerde futbolcular birbirlerine giriyor. Orada düdük çal oyunu soğut. Fakat gol pozisyonu var. O zaman oyunu çabuklaştır. Yani avantaj oynat. Bakınız her şeyi bir yana bırakın, 90+4'te Bursaspor son hücumunu yapıyor, Harun dahil herkes ceza alanı içinde. Top Tolga'ya geliyor, Tolga topu orta saha civarındaki Quaresma'ya atıyor. Hosogai geliyor, Quaresma'yı indiriyor. Pozisyonu bir defa gördüm bana bariz gol şansı geldi.

Ama hakem ne yaptı? Quaresma'ya ikinci sarıdan kırmızı ki doğru karar. Ama rakibe sarıdan kırmızı, yanlış karar. Yani son 15 dakikada futbolcuların bu kadar birbirlerine sinirlenmesine sebep olan şahıs sahadaki hakem. Aslında hakem gördüklerini çalmaya gayret etti. Ama buna 70'ten sonra Beşiktaş taraftarı hazır değil. Niye? Çünkü takımı o kadar çabuk top kaptırıyor ki, o kadar saçma sapan rakibe pozisyon veriyor ki ardından ortadaki her topu kendisine istiyor. Vermeyince de hakemin üzerine biniyor..