Sporcu hakları konusunda top yerel federasyonlarda

Gazetemiz yazarı Ahmet Kurt’un gündeme getirdiği, “Koronavirüs sonrası sporcu hakları ne olacak” sorusuna ilk yanıt spor hukukçusu Abdullah Atik’ten geldi.

Sporcu hakları konusunda  top yerel federasyonlarda
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.03.2020 - 19:01

Gazetemiz yazarı Ahmet Kurt’un gündeme getirdiği, koronavirüs nedeniyle olası hak kaybına uğrayacak sporcuların durumlarına ilişkin ilk yorum avukat Abdullah Atik’ten geldi.

TFF eski başkanlarından, UEFA’nın önceki dönem Tahkim Kurulu üyesi Dr.Levent Bıçakcı ile birlikte spor dünyasında önemli davalara imza atan avukat Abdullah Atik, “Spor dünyasında bundan sonra ne olacak” sorusuna, “Tüm yetki yerel federasyonlarda” yanıtını verdi.

Avukat Abdullah Atik’in ayrnıtılı görüşleri şöyle:

“Çin’de başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını, futbol organizasyonlarını da ciddi şekilde etkilemiştir. Neredeyse tüm Avrupa’da hayatı durduran Korona virüs, Belarus dışında yerel ve uluslararası liglerin tamamına yakının ertelenmesine sebep oldu. Gelinen noktada Euro 2020, Copa America ve Tokyo 2020 Olimpiyatları 2021 yılının yazına; Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi başta olmak üzere Avrupa’nın önde gelen pek çok ligi ise ikinci bir duyuruya kadar ertelendi. Bilindiği üzere ülkemiz ligleri de 20 Mart 2020 tarihinde yapılan açıklama ile süresiz olarak ertelenmişti.

Futbolun dinamik yapısı, hukuki alanda da kendisinin ayrı bir noktada değerlendirilmesini sağlamaktadır. Öyle ki futbol, hızlı bir devinim içerisinde akan, ciddi bir ekonominin döndüğü ve zamanında kararların alınmasının zorunlu olduğu bir branştır. Takımların 3 günde bir karşılaşmaya çıkmasının öngörüldüğü bir ortamda adaletin sağlanması için hızlı ve etkili kararların alınması elzemdir.

Pandeminin futbolu hukuki açıdan ciddi şekilde sarsacağına şüphe yoktur. Kulüp futbolcu uyuşmazlıkları, Ertelenen organizasyonların akıbeti, yeni sezona etkisi, ertelenen ligler itibarıyla transfer dönemlerinin akıbeti, Finansal Fair Play kurallarının uygulanması, yayıncı kuruluşlar ve sponsorlar ile olan sözleşmelerin durumu başta olmak üzere pek çok farklı uyuşmazlığın karşımıza çıkması muhtemel.

Bu süreçte en çok zarar gören paydaşın kulüpler olduğu şüphesizdir. Kulüpler, mevcut erteleme itibarıyla bilet gelirleri, bahis gelirleri, yayın geliri, galibiyet gelirleri, maç günü satış gelirleri vb. pek çok kalemde gelirden mahrum kalmaktadır. Bir kulüp için haftalık gelir kaybının 30 milyon TL civarında olduğu ifade edilmektedir. Aynı zamanda kulüpler bu dönemde; futbolcularına, teknik ekibe ve çalışanlarına ödeme yapmaya devam etmektedir.

Pandemi ile birlikte futbol dünyası ciddi bir kaosun içerisinde düşmüştür. Hem organizasyonların nasıl sonuçlandırılacağı; hem de kulüpler, oyuncular, sponsorlar, yayıncılar vb. pek çok paydaş haklarını düzenleyen sözleşmelerin akıbeti ciddi bir soru işareti halini almıştır. Peki şimdi ne olacak?

Muhtemel uyuşmazlıkları iki temel başlıkta incelenmesi uygun bulunmuştur:

A. Organizasyonların Finansmanına ilişkin Uyuşmazlıklar

Federasyonların ve kulüplerin sponsorlar ve yayıncı kuruluş ile aralarındaki uyuşmazlıklar organizasyonun finansmanı açısından yüksek önem taşımakta ve ekonomik olarak yüksek meblağda olabileceklerdir. Bu uyuşmazlıklarda var ise sözleşmelerdeki mücbir sebep maddeleri, yok ise yapmış oldukları sözleşmelerde uzlaştıkları ülke hukuku mevzuatı uygulanarak uyuşmazlıklar çözülecektir. Bir ülke hukukunda seçim yapmamışlar ise bu seçimi sonradan yapmaları da mümkündür.

B. Organizasyonların İcrasına İlişkin Uyuşmazlıklar

Organizasyonların icrasına ilişkin uyuşmazlıklar ise liglerin nasıl sonuçlandırılacağı ve futbolcular ile kulüpler arasındaki sözleşmelerdeki ödeme yükümlülüklerinin akıbeti üzerinde toplanacaktır. Bu uyuşmazlıklar ciddi sayılara ulaşabileceği gibi fiili düzeni en çok etkileyen uyuşmazlıklar olacaktır.


  1. Liglerin Akıbeti

Liglerin akıbetine ilişkin kararı Yerel Federasyonların Yönetim Kurullarının vermesi gerekmektedir. TFF Statüsü’nün “Beklenmeyen olaylar ve mücbir sebepler” başlıklı 80. Maddesi[1];

“(1) Bu Statü’de yer almayan tüm konularda ve mücbir sebep hallerinde Yönetim Kurulu nihai olarak karar verir.

(2) TFF, kararını verirken FIFA ve UEFA kurallarını ve hak ve adalet ilkelerini dikkate alır.”

şeklindedir. UEFA, istisnai haller dışında kendi etki alanındaki birden fazla yerel federasyonun dahili olmadığı ya da kendi organizasyonunu doğrudan etkilemeyen kararlara;  FIFA ise aynı şekilde birden fazla Konfederasyonun dahil olmadığı karar ve uyuşmazlıklara müdahil olmamaktadır. Ancak Federasyonun UEFA ile işbirliği içerisinde ve uygun hareket etme sorumluluğu mevcuttur.

Sonuç olarak Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu yakın zamanda çok ciddi bir karar almak durumundadır.

Ertelenen liglerin nasıl sonuçlanacağına ilişkin dile getirilen bazı öneriler şunlardır:

  • Liglerin belirli bir tarihten itibaren gerekiyorsa seyircisiz olarak oynanmaya devam edilerek sezonun tamamlanması,
  • Belirli sayıda takımların şampiyonluk, Avrupa Ligleri’ne katılım ve ligden düşme için tek maç üzerinden play-off/play-out oynaması,
  • Sezonun aynen tescil edilmesi,
  • Mevcut sezonun puanları aynen ya da kısmen korunarak yeni sezona aktarılması, bu yıl şampiyon tescil edilmemesi ve ligden düşme olmaması.[2]

Dile getirilen öneriler arasında uygulanması için en çok arzu edildiğini tahmin ettiğimiz öneri, kalan maçların sıkışık takvimde de olsa oynanması yoluyla sezonun tamamlanmasına ilişkin öneridir. Böylece işin ekonomik yönünü de düşünen kulüpler, yayıncı kuruluş ve federasyon en az hasarı alarak bu süreci atlatacaklar, zor bir dönemi atlatarak normale dönüşü hedefleyeceklerdir. Ancak bu öneri salgının mevcut durumu nazara alındığında özellikle ülkemiz için çok mümkün gözükmemektedir. Kalan 8 hafta karşılaşmalarının oynanması için gereken asgari 40 günlük süreye ihtiyaç vardır. Avrupa Ligleri ön eleme karşılaşmalarının Ağustosta başladığı düşünüldüğünde takvimin yetişebilmesi için Haziran ayı başında karşılaşmalara başlanması gerekmektedir. Nisan ayı itibarıyla salgının halen tepe noktasına ulaşmadığı dikkate alındığında Haziran ayı başında tamamen sona ereceğinin öngörmek zordur. Mevcut risk devam ederken de oyunculara bir arada antrenman yapmalarını, seyahat etmelerini ve karşılaşmalara çıkmalarını istemek insani ve etik değerlere aykırı olacaktır. Bu hususta UEFA’nın takvimini en azından Eylül ayına kaydırması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim henüz Avrupa Ligi ve Şampiyonlar Ligi’ndeki karşılaşmalarının akıbeti de belirsizdir. Ancak bu ihtimalde dahi liglerin devamına karar verileceğini tahmin etmemekteyiz. Yine aynı şekilde play off/out uygulaması da karşılaşma oynanmasını içerdiğinden hayata geçirilebilir gözükmemektedir.

Dile getirilen öneriler arasında karşılaşmaların oynanmamasını öngören baskın iki öneriden ilki liglerin mevcut hali ile tescil edilmesidir. Puan durumunun çok yakın olduğu liglerde bu kararın alınmasının zor olduğunu düşünmekteyiz. Mevcut durumdan ciddi zarara uğramış kulüplerin liglerin mevcut hali ile tescilini kabul etmeyeceğini düşünmekteyiz. Dolayısıyla, liglerin mevcut hali ile tesciline karar verilmesi halinde yarış halindeki kulüpler bir araya gelerek Avrupa Ligi gelirlerinin eşit şekilde paylaşmasına dair anlaşabilir. Bu ihtimalde, küme düşme adayı kulüplerin de düşürülmemesi, gelecek sezon daha fazla takımın düşmesi düşünülebilir. Böylece, bir sonraki sezon daha fazla karşılaşma oynanarak yayıncı kuruluşa da destek olunabilecektir.

Karşılaşmaların oynanmamasını içeren bir başka öneri ise puan durumunun aynen ya da kısmen korunarak yeni sezona aktarılması ve bu sezon şampiyonunun ilan edilmemesidir. Bu öneri şu açıdan mantıklıdır; alt ligler de dahil olmak üzere kimsenin emeği boşa gitmeyecek ve mevcut lig düzenini değiştirmeden yola devam edilebilecektir. Adalet duygusu zedelenmeden şampiyon ilan edilmeyecek, küme düşme ya da çıkma olmayacaktır. Alınması muhtemel kararlardan biri olarak gördüğümüz bu öneride en temel sorun maddi rahatlık getiren Avrupa Liglerine katılımın nasıl gerçekleşeceğidir. Bu hususta da daha önce ifade edildiği gibi önümüzdeki sezon boyunca tüm takımların elde ettiği Avrupa Ligi gelirleri, bir seferlik mevcut sezonda yarış içerisinde olan takımlara eşit olarak paylaştırılabilir.

  1. Futbolcuların Kontratları

Mevcut durumun oyuncu kontratlarında iki hususta uyuşmazlık doğurması muhtemeldir. Bunlardan ilki kontratların süresi, ikincisi ise kontratlarda öngörülen alacaklardır. Bu hususta futbolun yönetim organı olan ve dünya futboluna yön veren FIFA kararları ile yerel federasyonların mevzuatı ve oyuncu ile yapılan kontratlardaki mücbir sebep maddeleri belirleyici olacaktır. Futbolcunun sözleşmesinde mücbir sebep maddesinin bulunması halinde bunlara öncelik verilecektir. Aksi durumda ise FIFA ve yerel federasyon mevzuatı uygulamaya geçecektir.

Futbolun yönetim organı olan ve dünya futboluna yön veren FIFA’nın Oyuncuların Statüsü ve Transferi Talimatı’nın 27. Maddesi, talimatlarda yer almayan hallerde ve mücbir sebep durumlarında FIFA Konseyi’nin karar alma yetkisini düzenlemektedir[3]. Bu hususta beklenilen, FIFA’nın tüm federasyonları bağlayıcı bir karar almasıdır. Hukukçu Dan Lowen, FIFA’nın çalışma grubunun Oyuncuların Statüsü ve Transferi Talimatı’nda birtakım değişiklikler üzerinde çalıştığını duyurdu[4]. Bu değişiklikler özetle;

  • Belirli tarihte sona erecek sözleşmelerin mevcut sezon sona erene kadar uzatılması,
  • Belirli bir tarihte başlayacağı öngörülen sözleşmelerin yeni sezonun başında başlaması,
  • İmzalanmış transfer anlaşmaları ve öngörülen ödemelerin yeni sezon başlangıcı uyarınca uygulanmaya başlanması,
  • Oyuncu sözleşmelerindeki ücretlerin revizesi ya da sözleşmelerin ertelenmiş sayılması,

FIFA’nın yapacağı değişikliklerin icrasında birtakım zorluklar bulunmaktadır. Öyle ki FIFA bünyesinde yer alan 211 federasyonun tamamında farklı hukuki düzenlemeler ve mevzuat bulunmaktadır. Bunların başında da hizmet sözleşmesi akdetmiş de olsalar iş sözleşmelerinde olduğu gibi futbolcular aleyhine düzenleme yasağının bulunmasıdır.  Her mevzuata uygun bir kararın alınması zordur. Ancak sporun özgü yapısı gereği aksi durum çoğu kulübün bu zor dönemden çıkamamasına ve dolayısıyla daha büyük krizlere yol açacaktır.

 a.Süre Bakımından Uyuşmazlıklar

Süre bakımından kontratlar genellikle 31 Mayıs tarihinde sona erecek şekilde yapılmakta ise de ülkemiz özelinde bu durum uyuşmazlık doğurmayacak gibi gözükmektedir. Öyle ki; Profesyonel Futbolcuların Statüsü Ve Transferleri Talimatı’nın Profesyonel Futbolcu sözleşmesi isimli 4. bölümünün Genel Esaslar başlıklı 19.maddesinin 3. fıkrası[5]:

“Her halükarda sözleşmelerin bitiş tarihinin 31 Mayıs olarak tespit edilmesi zorunludur. Sözleşme bitiş tarihinden sonra resmi müsabakaların devam etmesi halinde, sözleşmenin süresi müsabakaların bitimine kadar uzamış sayılır.”

şeklindedir. Ülkemizde lisanslı her futbolcunun buna uygun kontratı imzaladığı dikkate alındığında, sözleşmelerinde öngörülen süre geçse dahi mevcut sezonundaki son resmi maçın oynandığı tarihe kadar kontratı ile bağlı olacağı sabittir. Sözleşmesinde aksi yönde bir hüküm bulunmaması halinde uzayan süre için ek bir ücret talebi de mümkün olmayacaktır. Ancak bu düzenlemeye sahip olunmayan liglerdeki kulüpler oyuncular ile sözleşmeleri yenilemek durumundadır. Şahsi kanaatim yukarıda belirtildiği üzere FIFA’nın bu hususta bir karar alacağıdır. Aksi durumda ise, oyuncuların mevcut durum itibarıyla kulüplerin aynı bedel üzerinden sözleşme yenilemek istemeleri halinde bunu kabul etmek durumunda olduğu yönündedir. Aksinin kabulü halinde futbolcu hukuk düzenin önem verdiği dürüstlük kuralına aykırı davranış olacaktır. Öyle ki kulüp, birazdan değineceğimiz üzere yarım sezona yakın bir süre oyuncuya yıllık ücret ödemek durumunda kalmışken oyuncunun karşılaşmalara çıkmamışken 1-2 ay süre boyunca yükümlülüğünü yerine getirmesi adalet duygusuna uygun olandır.

b. Ücret Yönünden

Oyuncuların genel olarak kontratlarından hak kazanması muhtemel alacak kalemleri;

  • Sabit yıllık ücret,
  • Maç başı alacakları,
  • Gol/Asist/Gol Yememe Primi,
  • Belirli bir karşılaşmaya ulaşma primi,
  • Şampiyonluk ya da Ligde kalma bonusu vb.

Bu alacak kalemlerinin en önemlisi sabit yıllık ücrettir. Sözleşmelerinde mücbir sebep maddeleri veya başka bir ad altında bu durumlarda ücret ödemesi yapılmayacağı öngörülmemiş ise liglerin akıbetlerinden bağımsız olarak yıllık ücrete hak kazanacaktır. Burada futbolcuların da kulüplerin de hukukçular ile çalışması gerektiğinin önemi ortaya konmuştur.

Kulüplerin bu dönemde düşeceği en büyük hata, futbolcu sözleşmelerini feshetmesi veya futbolcu alacaklarını feshe sebep olacak süre boyunca geciktirmesidir. Evet, mevcut durum kulüpler aleyhine işlemekte, gelir kaynaklarını kurutmaktadır; ancak futbolcu alacaklarının geciktirilmesi haklı bir fesih sebebidir. Kanaatimce yapılan yargılamalarda yapılacak fesihler haklı kabul edilecek ancak ödenecek tazminatlarda kulüp lehine hakkaniyet indirimine gidilecektir. Bu aşamada beklentim, FIFA’nın bu süreçte geciken oyuncu alacaklarına istinaden %50’nin üzerinde ödeme yapıldığı durumlarda sözleşmelerin futbolcu tarafından haklı fesih imkanının ortadan kaldırması gerektiğidir. Mevcut durum bir mücbir sebeptir. Dolayısıyla, geçimini sağlayacak düzeyde ödeme alan futbolcuların hakkaniyete aykırı olarak fesih haklarını kullanmaları futbolun bütünlüğü için tehlike demektir. Böyle bir uygulama ile hem muhtemel uyuşmazlık sayısında azalma olacaktır hem de kulüpler bu süreci daha kolay yürütebilecektir. Kulüpler bu dönemde vakit kaybetmeksizin futbolcuları ile anlaşma yoluna gitmelidir. Öyle ki Juventus ve Schalke kulübü futbolcuları ile yıllık ücretinde indirim hususunda anlaşmışlardır[6] [7]. FIFA’nın anlaşmaya yanaşmayan oyuncuların kontratlarını kulüpler tarafından mücbir sebep uyarınca haklı feshine imkan sağlayacağına yönelik söylentiler olsa da böyle bir kabulün geleceğini düşünmemekteyiz. Bu durumda uzlaşmayı kabul etmeyen oyuncularının sözleşmelerini fesheden Sion kulübünün ciddi sorun yaşacağını öngörmek çok zor değildir.

Sabit ücret dışında bahsedilen diğer alacaklar ise şarta bağlı alacaklardır. Dolayısıyla bu şart gerçekleşmemişse ya da gerçekleşecekken kulüp tarafından gerçekleşmesi engellenmemişse bu alacaklara hak kazanılması mümkün değildir. Bu halde pek çok futbolcunun maç başı, gol, asist vb. alacaklarından normal sezona göre bir kaybı olacaktır. Ancak ligler, öyle ya da böyle tescil edileceğinden şampiyonluk ya da ligde kalma bonuslarına kavuşacaklardır.

Unutulmaması gereken bir diğer husus futbolcuların her ne kadar birlikte idman yapmasalar ve karşılaşmalara çıkmasalar da kulüplerine karşı olan yükümlülüklerinin devam ettiğidir. Futbolcular, kulüplerin kendilerine sunmuş olduğu antrenman programlarına uymalı, online toplantılara katılmalı, beslenmelerine özen gösterme vb. yükümlülüklerini yerine getirmelidir.

Sonuç

Sonuç olarak liglerin akıbetine ilişkin kararları yerel federasyonlar verecektir. Federasyonların yapması gereken; süreci bir süre dikkat ile takip etmek, FIFA ve UEFA ile iletişim içerisinde olmak ve tavsiye kararları beklemek, uluslararası organizasyonların takvimlerinin akıbetini bekleyerek onlarla uyumlu şekilde ligin mevcut durumu hakkında en adil kararı vermek, yayıncı kuruluş ve sponsorlar ile kulüpleri bir araya getirerek özellikle maddi hususlarda anlaşmalarına teşvik etmektir.


Futbolcuların kontratları hususunda ise kulüpler, aksiyon konusunda aceleci davranmayarak futbolcuların sabit ücretlerini ödemeli ve futbolcular ile uzlaşma yoluna gitmeleridir. Bu hususta FIFA’nın yapacağı düzenlemeler ile kulüplerin ödeme güçlüklerinin haklı feshe yol açmayacak düzenlemeler getirmesini zaruri görmekteyiz.”