Geçirdiği kalp rahatsızlığının ardından 18 gün yoğun bakımda tedavi gördükten sonra sonsuzluk yoluna çıkan Dem Partili TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’e Atatürk Kültür Merkezi’nde anma töreni düzenlendi.
Önder’in kızı Ceren Önder Kandemir salonda babasının en sevdiği türkü olan Allı Turnam’ı çaldırttı:
Allı turnam, ne gezersin havada
Allı turnam, ne gezersin havada
Devrildi arabam, kaldım burada
Gülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, turnalar hey
Ne onmadık kulumuşum dünyada
Ne onmadık kulumuşum dünyada
Akşam oldu allı turnam, dön geri
Gülüm gülüm, kırıldı kolum,
Tutmuyor elim, turnalar hey!
TÜRKÜSÜ AĞIT
Anadolu insanı dertlerini, “Allı Turnam” türküsüne benzer dizelerle dökmüştür. Şamatası olmayan türküler, gücünü insanın içini titreten söyleminden alır. İç bunalımına uğrayanın dayanamayıp o anda ağzından çıkıveren dizeler, yıllarca ağızdan ağıza geçerek tüm insanların dert dökme duygusuna dönüşmüştür. Yürekten taşıveren şu dizeler, büyük olasılıkla öyle dertlerin ürünüdür:
Ölüm ile ayrılığı tartmışlar, elli dirhem ağır gelmiş ayrılık,
Rabb’im kimseyi sevdiklerinden ayırmasın Allah, amin...
Süreyya Önder’i sevenlerin yüreğinde duygu sarsıntıları yaratan “Allı Turnam” türküsü, babaya adanan bir ağıttır.
YOLA ÇIKMAK
Sabah saatlerinde hastaneden alınıp yola çıkarılıyor yolcu. Zincirlikuyu Camisi’ne getiriliyor. Çevresi siyasi partilerin, sendikaların çelenkleriyle sarmalanmış. Oradan Atatürk Kültür Merkezi’ne getiriliyor. Daha sonra Levent’teki Barbaros Camisi’nde ikindi namazı kılındıktan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda sonsuzluğun yoluna çıkartılıyor.
Sözü, yanından hiç ayırmadığı kızına bırakalım:
“Artık dinlen turna kuşum, biz iyi olacağız. Çocuklara hep seni anlatacağız. Şakaların ağzımızda eğreti dursa bile taklit etmeye çalışacağız. İçimde tam tarif edemediğim bir huzur var şimdi. Artık mücadele etmek zorunda olmamanın verdiği huzur. Seni ayakta son gördüğümüz gün bize bir poşet portakal, bir kutu yumurta vermiştin. Can için daima bir tane mandalina, bir cebinde fıstık ezmesi taşımanı, teneke kutulardaki balları, dinlenme tesislerine olan özel ilgini hiç unutmayacağım.”
“Seni ayakta gördüğümüz son gün arabaya binmeden önce bize söylediğin son cümleyi anımsıyorum şimdi: ‘Cano’nun düğününü görmeden gitmeyeceğim’ demiştin. Tutmadığın sözün yoktu. Gittin mi, barışı görmek istiyordun. Çocukların yetim kalması kalbini parçalıyordu. Sütten de ağzın hiç yanmıyordu. Bir tür barış mıydı bilmiyorum ama hastane koridorundaki sınıfsız, bayraksız, umutlu kalabalıkta barışa benzer bir şey gördüm ben. Gözün arkada, aklın bizde kalmasın. Bana güzel sesinle okuduğun dizeler kalacak.”
ONDAN KALAN
Baba ile kızı arasındaki bütünleşme, geride kalanlara bir duygu dünyası bırakıyor. Sırrı Süreyya Önder’in fotoğraflarına bakıyorum. Yüzüne yayılan doğal gülüş, yüreklerde ışıyor. Ondan yansıyan ışıltı, insanlığı aydınlatıyor.
Umarım, kadın cinayetlerinin gittikçe yaygınlaştığı ülkemizde, baba-kız arasında oluşan bu sevgi, eli bıçaklı tabancalı, gözü kanlı canilere insan yaratıldıklarını anımsatır.