Ahmet Güvener

Hatalarım

10 Haziran 2014 Salı

Türk toplumu özeleştiriyi sevmez. Hatayı kendinde arayacağına başkalarını suçlar. 2014 Altın Palmiye sahibi yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın söylediği gibi, Türk halkı hatayı kabul etmeyi, özür dilemeyi zayıflık olarak görüyor. İşte öyle bir arka planda, spor yöneticiliği geçmişimde yaptığım üç stratejik hatayı bu yazımda siz okuyucularımla paylaşarak özeleştiri yapacağım. Amacım bu mesleğe meraklı genç nesillere biraz yol göstermek ve sporseverleri de bilgilendirmek.
İlk ve belki de en dramatik hatam, MHK başkanlığım dönemimde bir gazeteciye, hadi adını da söyleyeyim sevgili Zeki Çol’a Galatasaray sempatizanı olduğumu açıklamamdır. Bu Galatasaraylılık üstümde bir etiket olarak kaldı. Her ortamda MHK başkanlığım sırasında yaptıklarım değil de, Galatasaraylılığım ön plana çıktı. Galatasaraylılığımın serencamını merak edenler blogumdan “Galatasaraylılığım” adlı uzun yazıyı okuyabilirler. Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in 2012’de yayımlanan “Türkiye Değerler Atlası” adlı araştırmasına göre Türkiye’de insanların yüzde 90’ı bir başkasına güvenmiyor. Yine yeni yayımlanan KONDA’nın Gezi Olayları Raporu’na göre Türk halkı komplo teorilerine inanmaya ve de ülke hayatı hakkında her söylenene inanmaya çok eğilimli. Ülke nüfusunun yüzde 67’sinin Galatasaray’dan başka bir takımı tuttuğunu da düşünürseniz, diğer takım taraftarlarının bu iklimde tanımadıkları bir insanın MHK Başkanlığı’nda yaptıklarına güvenmeyeceklerini ve türlü dedikodulara inanıp komplo kuramları üreteceklerini 41 yaşımda düşünemedim. İşte ilk hatam buydu.
Ben kişilik olarak politikaya yakın bir insan değilim. Belki de mühendislik geçmişimden olabilir, ama ben projeci bir insanım. İki ayrı dönemde görev yaptığım Futbol Gelişim Direktörlüğü’nde arkadaşlarımla beraber onlarca projeye imza attık. Akademi Ligleri, her yaş grubu için ayrı bir lig, antrenör eğitim sisteminin değiştirilmesi gibi birçok projeyi başlattık. Mayıs 2009’da hiç istekli olmamama rağmen politik bir pozisyon olan genel sekreterliği, Mahmut Özgener’in ısrarı ile kabul etmem ikinci hatamdı. Sevgili dostum Acar Baltaş’ın bir söylemini çok severim: “İyi bir yönünüzü geliştirmeye çalışın, iyi yapmadığınız bir yönünüzü geliştirmek için zaman kaybetmeyin.” Ben iyi ve severek yaptığım bir işi genel sekreterliğin büyüsüne kapılarak bıraktım. Emin olun, kayıtlarda vardır, bu büyü daha iyi bir maaş değildi. Üçüncü hatam ise TFF Genel Sekreterliğim süresince olmayacak bir duaya amin olan kurumsallaşma çabalarımdı. Çalışanlar ile ilk yaptığım toplantıda onlara kurumsallaşma sözü verdim, ama 15 ay süresince bir adım bile atamadım, attırılmadım. Çünkü başkan ve yönetim kurulu üyelerinden oluşan yönetişim modelinde, kimse elindeki gücü devretmek istemiyor. Bunun en son örneği kurumsallaşacağız iddiası ile yola çıkan Galatasaray’ın bugünkü konumu. TFF’de genel sekreterler Avrupa’daki örnekler gibi başkandan sonra yürütmenin ikinci adamı değil, zurnanın son deliğidirler. Her yönetim kurulu üyesi genel sekreterin yaptığı bir işi üstlenir. Zaten varlık sebepleri de budur. İşte ben bu düzeni değiştirmek, en azından Avrupa’daki gibi bir genel sekreter olmak için anlamsız bir çaba sarf ettim. Halbuki Türkiye’de genel sekreterden beklenen modern bir kâtipliktir. Hem de çok dolgun maaşlı ve Mercedes arabalı. O kadar saf olarak bu düzeni değiştirebileceğime inandım ki, normalde her genel sekreterin yaptığı UEFA Maç Delegeliği’ni, Türkiye’de yapacağım işlere engel olur diye istemedim. Bugün Türkiye’de kurumsallığın ancak Anglo- Sakson -yani sahipli şirket- modeli olmayan kulüplerde uygulanmasının imkânsız değilse bile çok zor olduğunu öğretti bu hatam bana. Ben hatalarımdan 61 yaşında dersler çıkardım. “Keşke”nin çok anlamsız bir kelime olduğunu düşünen bir insanım. Umarım sizler de hatalarımdan dersler çıkarırsınız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hakem lobisi 9 Temmuz 2016
Kardiac Kids 17 Kasım 2015
Yeter artık (29.09.2015) 29 Eylül 2015

Günün Köşe Yazıları