Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Murdar etmekse muradın...
“Yarın 23 Nisan.. Neşe doluyor insan..
Padişahtan, sultandan kurtuldu güzel vatan!”
Derkeeen..
Başa geldi, Erdoğaaan!
***
(“Başa gelen çekilir!” Boş laf. 16 yıl! İstanbul’la birlikte 20 yıl!
Artık çekilmez olduğunu kendisi de gördü ki canını kurtarmak için cankurtaran hızı ile seçime gidiyor. Elbette gideceği varsa, göreceği de var!)
Bizlerin de var!
“Ulusal Egemenlik Bayramı”- mızı, gelecek yıl, “bireysel egemenlik aşkı” ile yanıp tutuşan Reis’ten kurtarma günü olarak da kutlayacağız. Hak etmeyi başarırsak...
Kaderimizde, İsmet İnönü için “adını anmak bile istemediğini” açıkça ilan eden bir cumhurbaşkanı görmek varmış. (Ama buna sevinmek gerek. 12. Cumhurbaşkanı, 2. Cumhurbaşkanı’nın adını anmamakla hayırlı bir içtihat kapısı açtı. Artık kendisinin de adını anmak gerekmeyecek.)
Ama elim ve vahim bir gerçek de var. Bu güzel bahar günlerinde ve yaza girerken zaten hiç bitmemiş olan propaganda tacizi üçe beşe katlanacak. Kendisini, aynada kendi yüzümüzü gördüğümüzden daha fazla TV’lerde görmeye devam edeceğiz.
Muhalefet cephesine gelince... “Ekmeleddin vakası”nı “Kerbela olayı”na eş tutanlardan sonra, şimdi de “Derviş korkusu”na düşenler var.
Odatv “Kılıçdaroğlu’nun gönlündeki aday Kemal Derviş!” diye bir haber yaptı. Hassas ruhlu partililerin yarasına tuz biber ekildi.
Kitapçılara koşanlar olmuş. “Ecevit’in Anıları” (Mehmet Çetingüleç) kitabını alıp Kemal Derviş sayfasını genel başkana göstermek için:
“(Ecevit) En büyük pişmanlıklarımdan birisidir. O şeytani hesaplar içerisinde idi!”
Ama endişeye mahal yok. CHP lideri artık çok deneyimli. Gönül ile akıl işini karıştırmaktan uzak duracaktır. Bu defa ince planlar ile Tayyip Bey’in biletini kesmeye kararlı görünüyor. Yoksa bizlerle birlikte kendi bileti de kesilecektir.
Peki ya, Meclis daha seçim kararını resmen almadan ortaya fırlayan iki CHP’li cumhurbaşkanı namzedine ne buyurulur? İki olasılık var:
- Ya Tayyip Bey’i ve AKP’yi şaşkına çevirmek..
- Ya da cumhurbaşkanı makamını sulandırıp murdar etmek!
***
Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz ile İstanbul milletvekili Didem Engin’in kendisine sormadan aday olduklarını düşünmek mümkün değil. CHP’li vekillerin izinsiz demeç vermeleri ve TV’ye çıkmaları bile yasak.
Diyelim ki Öztürk Bey, ismine ve uzun rehinelik kariyerine güvendi.
Peki ya Didem Engin Hanım? O da “Sonsuzluk” ve “Gözüm gibi sevdiğim - sevgilim (TDK)” anlamına gelen adı-soyadıyla seçmeni büyüleyeceğini falan mı düşünüyor?
Kemal Bey dün “ciddiye alınacak bir şey değil” falan dedi. Ama belli ki ikisi de çok ciddi, çok hazırlıklı.
Öztürk Bey Edirne Cezaevi’nde “müstakbel rakibi” diye gördüğü Selahattin Demirtaş’ı ziyaret bile etmiş.
Didem Hanım’ın hazırlığı ise çok ustaca ve çok hanım hanımcık.
Saçını eski Ukrayna Başbakanı Yulia Timoşenko gibi örüp başına taç yaparak “subliminal” bir mesaj vermeye başladı bile.
***
Öztürk Yılmaz aslında adı ve soyadı ile Tayyip Bey’in karşısına çıkacak en ideal aday. Musul konsolosu iken IŞİD/DEAŞ denen lanet örgütün elinde 101 gün esir kaldı. Kendisi gibi 46 memurunun da burnu kanamadan kurtuldu. Bu başarısını içeriye gizlice soktuğu cep telefonuyla yaptığı konuşmalar sayesinde gerçekleştirdiğini açıkladı. Tüm bu görüşmeleri devlet adabına pek uygun olmayan bir yerde yapmış. Tuvalette. Bir de şunu söyledi: “Üzerinde bir sim kartı çıkanı bile infaz edeceklerdi!”
O günlerde bu sütunda kendisinden bir ricada bulunmuştum:
“Şu şarjı 101 gün bitmeyen telefonun markasını söyleyin de dünyayı şarj belasından kurtarın!”
Söylemedi. Ama Kübra Par arkadaşımıza “Rehin tutulduğu sırada devlet ile 555 kez telefonla konuştuğunu” açıkladı (13.09.2015 Habertürk). (555, eski ihtilalcilerin dilinde “5. ayın 5’i saat 5’te Kızılay”da demekti. Ama 101 günde, tuvalette 555 görüşme günde 5 defadan fazla bir tuvalete gitmek demek. Tövbe tövbe, mescitte olsa kuşku çekmeyecek...
Ama bunlar yüzeysel ayrıntı olarak kabul edildi. Başbakan Davutoğlu kendisini alnına kondurduğu stratejik derinlikli bir öpücük ile ödüllendirdi. Ardından da Duşanbe’ye (Tacikistan) büyükelçi yaptı. Onca Türk Cumhuriyeti varken Farsça konuşulan bu ülkede rahatsız oldu. Öztürk adına yakıştıramadı burasını. Ve 60 günü dolmadan dönüp istifa etti. CHP’den aday oldu. Büyükelçilikten uzun “rehinelik kariyeri sayesinde” ana muhalefetin 1 numaralı dış politika sözcüsü oldu. Tuvalette 555 kez devletle konuşması da yanına kâr kaldı!
***
Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda en saygın ölçüyü T. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ortaya koydu:
“Bu Türkiye’nin en yüksek makamıdır.. Bunu ‘İstemiyorum’ demek şımarıklıktır, ‘İstiyorum’ demek haddini bilmemektir.”
Nokta!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi