Kırksekiz ve Duygu
Ali Apaydın
Son Köşe Yazıları

Kırksekiz ve Duygu

11.07.2024 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

2014 Aralık’ında bir sokak köşesinde bekleyen yavru bir kedi yanından geçen bir kadını tedirgin ve ürkek adımlarla takip etmeye başlıyor. Bu durumu fark eden kadın, bu takibin uzun süre devam etmesi üzerine onu işyerine götürüyor. İşyerindeki çalışanlardan biri bu kediyi ev arkadaşı yapıyor.

Kediyi getiren kadının ve onu ev arkadaşı yapan kişinin de içinde bulunduğu bir arkadaş meclisinin Spinoza’nın Ethica adlı eserinde tanımladığı 48 duygudan hareketle gerçekleştirmeyi planladıkları kapsamlı bir etkinlikten dolayı kediye Kırksekiz adı veriliyor. Ki kısa süre sonra aynı eve yerleşecek ikinci kedinin ismi de Duygu olacaktır. 

Sonrasında bu kedi sayesinde söz konusu arkadaş meclisindeki insanlar, kedilerle ilişkilenen bir hayat yaşamaya başlıyorlar. Ve yıllar içinde bu meclisteki her insan, evlerini kedilerle paylaşır ve sokaktaki kedi, köpek ve kuşlara ilişkin bakım ve besleme faaliyetleri yürütür halde buluyorlar kendilerini.

Bununla da bitmiyor; kedilerle başlayan bu ilişki zaman içinde insan dışı tüm hayvanlara yöneliyor ve bu şekilde meclisteki her insanın bilgi, birikim ve duyarlılıkları artıyor. Hayvan hakları mücadelesinin önemini fark ediyorlar zamanla ve hemen hepsi süratle vejetaryen oluyor önce, sonra bir kısmı vegan da oluyor. En nihayetindeyse bu mücadele alanında yol alan pek çok isimle tanışıyorlar giderek ve bu insanlarla birlikte türcülük ve veganizm üzerine kapsamlı bir etkinlik yapmayı da başarıyorlar…

Duygu, yıllar önce yaşama veda etti, Kırksekiz ise sadece üç gün önce…

***

Ben bu öykünün en kuytu köşesinde bulunan insanım. Kırksekiz’in başlattığı öykü sayesinde yüzlerce kedi, köpek ve kuş kaliteli bir hayat yaşadı, yaşıyor. Bense ancak 5-6 yıl önce hayvan hakları konusundaki cehaletimi fark edebildim. Birçok çağdaş filozofun hak kavramının sadece görev ve sorumluluk üstelenebilen varlıklar için kullanılabileceğini öne sürerek ciddi bir entelektüel gerileme olarak gördükleri hayvan hakları kavramının uygarlık için ne denli can alıcı bir gündem olduğunu ise ancak üç, dört yıl önce idrak edebildim.

İnsan dışı hayvanlar nasıl yaşar, nasıl düşünür, nasıl hisseder ve neden bizlerle ilişkilenir? Bu sorulara yanıt verebilmek için kendimizi onların yerine koyma, derilerinin içine yerleşme olanağımız yok elbette. Ve elbette metafizik açıklamalarla yetinecek bir çağda da yaşamıyoruz. Bu yüzden Thomas Nagel gibi filozoflar yarasa olmayı anlamamızın asla mümkün olmadığını dile getirirken önemli ölçüde haklıdır. Ancak mesele onları anlamamız ya da anlayamayacak olmamız değil, onlarla birlikte nasıl yaşayabileceğimizi kavramamızdır.

21. yüzyılda ölmeye ve öldürmeye değil de yaşamaya ve yaşatmaya katılan bir varlık olmaya çabalayan insanların düşündüğünü zannettiği konuları bile henüz hiç düşünmediğini fark etmesi gerçekten çok acı bir durumdur. Çünkü birçok çağdaş filozofun zannettiğinin aksine hayvan hakları kavramı ciddi bir entelektüel gerilemenin değil ciddi bir entelektüel sıçramanın göstergesidir!

İnsan dışı hayvanlarla olan ilişkilerimizin insan olma anlayışımızı genişletmek için paha biçilemez bir olanak olduğunu görebilecek gözlerimiz çoktandır var. Şimdi, bu olanaktan faydalanabilme zamanıdır; şimdi hak kavramını görev ve sorumluluk üstlenebilen varlıklara ait bir kavram olmaktan, yani sadece insana özgü bir kavram olmaktan çıkarma zamanı…

Elbette bunun için yepyeni düşünmelere ihtiyacımız var. Fakat bu zannedildiği kadar da zor değil kanımca, şayet hissedebilen varlıklar olarak aramızdaki uzaklıklara değil apaçık yakınlıklara odaklanırsak birer insan olarak insan dışı hayvanlarla ilişkilerimize yönelik yepyeni kavramlar üretebilir ve mevcut kavramlarımızı bu yakınlıklar üzerinden yeniden ele alabiliriz. 

Bilinçli bir varlık olan insanın yaşamını değerli kılan şey kuşkusuz ki yaşama anlam katabilme becerisidir. Anlamlı bir hayat, sosyal medya çağımızda birçoğumuzun zannettiğinin aksine göz kamaştırıcı bir gösteri sunmaktan değil duyarlılıklarımızı geliştiren öykülerden geçer.

Spinoza, Ethica’daki son önermesinde mutluluğun erdemin bir ödülü değil kendisi olduğunu belirtiyor. Yani erdemli öykülerin sonunda mutluluğa ulaşmıyoruz, o öykülerin içine girdiğimizde ve içinde kalabildiğimizde mutlu oluyoruz demektir bu. Şu hâlde mesele bir öykü yazarı olmak değil, bir öyküyü başlatmak da değil, başrol oyuncusu falan olmak hiç değil, bir öykünün içinde olabilmek ve öykülere açık olabilmek, işte bütün mesele bu! İşte Kırksekiz’in küçük bir kedi olarak var etmeyi başardığı öykü de bunlardan sadece biri.

Bir son not olarak belirtmeliyim ki, 48 Duygu projesi henüz hayata geçirilemedi, ancak mutlaka geçirilecek. Genişçe bir canlı yelpazesi olarak nefes alıp verdiğimiz bu gezegende içinde olabileceğimiz binlerce güzel öykü var. Öyküsüz yaşamlardan uzak durun!

Yazarın Son Yazıları

‘Tutarsızlığın Tutarsızlığı’

21. yüzyıl Türkiye’sinde kendi içinde kısmen ayrışan cumhuriyet karşıtı politik çizgileri ilk kez birleşmiş bir şekilde buluyoruz karşımızda: AKP, MHP, DEM, PKK ve diğerleri…

Devamını Oku
27.11.2025
Bir metnin 'yapı'sı

İçinde 969 kez “Hatırladığım kadarıyla”, 774 kez “Bilmiyorum”, 691 kez “-mışlar, -mişler, -muşlar” gibi...

Devamını Oku
13.11.2025
Düşünme aralıkları açmak için

Politika üretimi, derinlemesine düşünülmüş temel ilkeler etrafında şekillenen bir süreçtir.

Devamını Oku
30.10.2025
‘Sahtelikler Tiyatrosu’ iflasın eşiğinde

‘Sahtelikler Tiyatrosu’ iflasın eşiğinde

Devamını Oku
16.10.2025
Dijital çatlaklar

Dijital çatlaklar

Devamını Oku
02.10.2025
İhanetler ve hainler

İhanetler ve hainler

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasi diploması

Eğitim sosyolojisi içerisinde yaygın bir tez, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemek için basit bir kriteri dikkate alır...

Devamını Oku
04.09.2025
Eleştiri, demagoji ve zırvalama

Eleştiri, demagoji ve zırvalama

Devamını Oku
21.08.2025
Gerçeklik iğnesi

Tıpkı kökleriyle ormanı zehirleyen bir mantar gibi toprağımızı, havamızı, geleceğimizi sarmalayıp zehirleyen bir iktidarla yaşıyoruz.

Devamını Oku
07.08.2025
MEB ve ÖSYM’nin karanlığı

MEB ve ÖSYM ısrarla “adil ve bilimsel” sınavlar yaptığını iddia ediyor.

Devamını Oku
24.07.2025
Yarım önlemleri reddedin!

Çok geç kaldığımız doğru! Çok doğru. Uyanış en geç 2023’te başlamalıydı...

Devamını Oku
10.07.2025
Mücadeleyi baltalayanlarla mücadele etmek

Veganizm ve feminizm gibi çağımızın en değerli ve en etkili mücadele alanları bir tür “seküler din”e dönüşüyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Yaşayan umutlar olmayı sürdürmek

Yaşayan umutlar olmayı sürdürmek

Devamını Oku
12.06.2025
Kötülüğün sıradanlaşması

Kötülüğün sıradanlaşması

Devamını Oku
29.05.2025
'Ben Marksist değilim'

“Ce qu'il y a de certain c'est que moi, je ne suis pas Marxiste” – “Kesin olan şu ki, ben Marksist değilim.” - Karl Marx

Devamını Oku
15.05.2025
İşçi sınıfı ve bugünümüz

İşçi sınıfı ve bugünümüz

Devamını Oku
01.05.2025
Liseliler ve öğretmenleri

Liseliler ve öğretmenleri

Devamını Oku
17.04.2025
Direnişin felsefesi

Direnişin felsefesi

Devamını Oku
03.04.2025
Mutsuz Adam

Mutsuz Adam

Devamını Oku
20.03.2025
Karanlık eğitim çalıştayı

Karanlık eğitim çalıştayı

Devamını Oku
06.03.2025
Akademisyenlerin suskunluğu

Akademisyenlerin suskunluğu

Devamını Oku
20.02.2025
Kayıp zamanın içinde

Kayıp zamanın içinde

Devamını Oku
06.02.2025
Meşruiyet meselesi ve faşizm tehlikesi

Meşruiyet meselesi ve faşizm sorunu

Devamını Oku
23.01.2025
Sol, solsuzluk ve 'solcular'

Sol, solsuzluk ve 'solcular'

Devamını Oku
09.01.2025
Ders olsun!

Ders olsun!

Devamını Oku
26.12.2024
-ım, -im, -üm’lerden kurtulmak

-ım, -im, -üm’lerden kurtulmak

Devamını Oku
12.12.2024
‘Sessizliğin Cumhuriyeti’

‘Sessizliğin Cumhuriyeti’

Devamını Oku
28.11.2024
Politika gösterisi değil politika yapmak!

Politika gösterisi değil politika yapmak!

Devamını Oku
14.11.2024
Türkiye bu değil!

Türkiye bu değil!

Devamını Oku
31.10.2024
Tarihte tatile çıkma zamanı değil!

Tarihte tatile çıkma zamanı değil!

Devamını Oku
17.10.2024
Cumhuriyet ve gençlik

Cumhuriyet ve gençlik

Devamını Oku
03.10.2024
Veli zorbalığı

Veli zorbalığı

Devamını Oku
19.09.2024
Cumhuriyet öğretmenlerinin sorumluluğu

Cumhuriyet öğretmenlerinin sorumluluğu

Devamını Oku
05.09.2024
'En zorunlu harcamaların ihmali'

'En zorunlu harcamaların ihmali'

Devamını Oku
22.08.2024
Cumhuriyet Türkiye’nin DNA’sıdır!

Cumhuriyet Türkiye’nin DNA’sıdır!

Devamını Oku
07.08.2024
Maraton, demokrasi ve eğitim

Maraton, demokrasi ve eğitim

Devamını Oku
25.07.2024
Ali Apaydın yazdı...

Kırksekiz ve Duygu

Devamını Oku
11.07.2024
Ali Apaydın yazdı...

Cehalet ve tehdit

Devamını Oku
27.06.2024
Eğitimde utanç yılı

Eğitimde utanç yılı

Devamını Oku
13.06.2024
Devrimi kurtarmak

Devrimi kurtarmak

Devamını Oku
30.05.2024