Aydın sorumluluğu

Aydın sorumluluğu

26.11.2023 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili, 

Sana bu yazdığım mektuplar anılarımdan, küçük olaylardan, tanıdığım insanlardan oluşan küçük demetler. Olaylar belki çok önemli değil ama bana çok şeyler öğretti. Şimdi onları yeniden canlandırarak, sensizliğin her yanı kaplayıp tümden sen olduğu bir dünyayı canlandırmak, sensizliği seninle gidermek için kullanıyorum. Küçük olaylardan dersler aldım. Ders aldıklarımdan biri de Melih Cevdet Anday.

1990’lı yıllardaydık. Bir gün gazetede Melih Cevdet’e rastladım. Hemen söze girdi. “Siz” dedi, “İmzalamışsınız, ben imzalamadım”. Anlamamıştım ne olduğunu. Sonradan çıkardım. 1937 yılında geçmiş olan “Moskova Duruşmaları”nı kastediyordu. Stalin Sovyetler Birliği’nin önde gelen parti üyelerini Moskova’da yargılatmış, hepsini de mahkûm ettirmişti. Olay, o günden sonra hep tartışıldı. Sovyetler Birliği’nin önde gelen devrimcileri kendilerine yöneltilen suçlamaları itirazsız kabul ettiler. Aradan yıllar geçtikten sonra bir grup insan bir imza kampanyası başlattı. Moskova Duruşmalarında mahkûm edilenlerin itibarlarının iadesini istiyorlardı. Ben imzalamıştım, Melih Cevdet ise imzalamamıştı:

- İmzalamadım çünkü o zaman bu kararları onaylamıştım. 

- Gerçeği bilemezdiniz ki.

- Bilemezdiniz ki olmaz. Bilmek zorundaydım, bilmeliydim!

***

Gerçekten de o zamanlar Stalin’in baskı döneminde gerçeklerin bilinmesinin mümkün olmadığı düşüncesindeydim. “Bilmiyorduk ki”, “Bilemezdik ki” hep bu gibi durumlar karşısında tepki verilmemesinin mazereti olarak ileri sürülürdü. Bu mazerete bel bağlayarak milyonlarca Almanın, Yahudi soykırımına tepkisiz kalması mazur görülmüştü. 

“Bilmiyorduk ki”, “Bilemezdik ki” çokça başvurulan bir mazeretti. Melih Cevdet bu tavra karşı çıkıyor ve aydının bilmek zorunda olduğunu ileri sürüyordu. Ona göre aydın sorumluluğu bu gibi mazeretleri kaldırmazdı. Aydın, koşullar ne olursa olsun bilmek zorundaydı. “Bilmiyordum” diyerek sorumluluktan kaçamazdı. O gün Melih Cevdet’ten aydın sorumluluğunun ne olduğunu öğrendim. 

Bu gibi konularda çok duyarlıydı. Bir defasında da Banker Kastelli’nin çok ünlü olduğu bir dönemde Nadir Bey’in odasında sohbet ederken Kastelli’nin topladığı fonla bir kültür-sanat kuruluşu oluşturduğunu ve başına kendisini getirmek istediğini, bu konuda ne düşündüğümüzü sordu. 

Odada bulunanların çoğunluğu böyle bir kuruluşun başına Melih Cevdet’in getirilmesinin çok iyi olacağı yolunda olumlu görüşler bildirdi. Özellikle Ali Ulvi’nin bu noktaya vurgu yaptığını hatırlıyorum. Melih Cevdet itiraz etti: “Ben kabul etmedim dedi. Eğer onu kabul etseydim herkes beni Banker Kastelli’nin adamı olarak nitelerdi.”

***

Doğrusu bu iki olaydan beni daha çok etkileyen bilmek konusu oldu. Dediğim gibi Melih Cevdet aydın sorumluluğu konusunda çok duyarlıydı. Zaman zaman toplumuna ve devletine karşı aynı anda meşru müdafaa halinde olan, elinde hiçbir güç bulunmayan aydının büyük gücü de buradan, bu sorumluluğundan geliyor. Bu noktada insanın aklına ister istemez Melih Cevdet’in Telgrafhane adlı şiiri geliyor:

“Uyuyamayacaksın

Memleketinin hali

Seni seslerle uyandıracak

Oturup yazacaksın

Çünkü sen artık o sen değilsin

Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin

Durmadan sesler alacak

Sesler vereceksin

Uyuyamayacaksın

Düzelmeden memleketinin hali

Düzelmeden dünyanın hali

Gözüne uyku giremez ki

Uyumayacaksın

Bir sis çanı gibi gecenin içinde

Ta gün ışıyıncaya kadar

Vakur, metin, sade

Çalacaksın.”

Yazarın Son Yazıları

İyi insan (19 Mart 2024)

İyi insan

Devamını Oku
19.03.2024
Laiklik nedir?

Laiklik nedir?

Devamını Oku
06.03.2024
Yıldönümü

Yıldönümü

Devamını Oku
03.03.2024
Aslında biliyorlar

Aslında biliyorlar

Devamını Oku
01.03.2024
Vatan nöbeti

Vatan nöbeti

Devamını Oku
27.02.2024
Daha neler olacak?

Daha neler olacak?

Devamını Oku
25.02.2024
Ali Sirmen yazdı...

Türkiye hâlâ laik mi?

Devamını Oku
23.02.2024
Mutluluk mecburiyeti

Mutluluk mecburiyeti

Devamını Oku
20.02.2024
İşin özü

İşin özü

Devamını Oku
18.02.2024
Tehlikeli kavga

Tehlikeli kavga

Devamını Oku
13.02.2024
Kader mi?

Kader mi?

Devamını Oku
11.02.2024
Biat etmeyene hayat yok

Biat etmeyene hayat yok

Devamını Oku
09.02.2024
AKP yanıltıyor

AKP yanıltıyor

Devamını Oku
06.02.2024
Monşer

Monşer

Devamını Oku
04.02.2024
Neler olmaz ki?

Neler olmaz ki?

Devamını Oku
02.02.2024
Ne aceleniz var?

Ne aceleniz var?

Devamını Oku
30.01.2024
Bir ittifak nasıl kurulur?

Bir ittifak nasıl kurulur?

Devamını Oku
28.01.2024
Lütfedilen bir yaşam

Lütfedilen bir yaşam

Devamını Oku
27.01.2024
Ali Sirmen yazdı...

CHP-İsveç-NATO

Devamını Oku
26.01.2024
İyi insan (24 Ocak 2024)

İyi insan

Devamını Oku
24.01.2024
İflas budur işte

İflas budur işte

Devamını Oku
23.01.2024
Sam amcamız bizi attaya götürüyor

Sam amcamız bizi attaya götürüyor

Devamını Oku
21.01.2024
Sokak ve siyaset

Sokak ve siyaset

Devamını Oku
19.01.2024
Nasıl olacak?

Nasıl olacak?

Devamını Oku
16.01.2024
Zor günler

Zor günler

Devamını Oku
14.01.2024
Ali Sirmen yazdı

Türkiye’nin ekseni

Devamını Oku
12.01.2024
Yeni yerel yönetim

Yeni yerel yönetim

Devamını Oku
09.01.2024
Bir Kuvvacı dost

Bir Kuvvacı d

Devamını Oku
07.01.2024
Büyük çıkmaz

Büyük çıkmaz

Devamını Oku
06.01.2024
Din devleti

Din devleti

Devamını Oku
05.01.2024
Belliydi

Belliydi

Devamını Oku
02.01.2024
Aynı anıyı paylaşmak

Aynı anıyı paylaşmak

Devamını Oku
31.12.2023
Aynı vatanı paylaşmak

Aynı vatanı paylaşmak

Devamını Oku
29.12.2023
Durum

Durum

Devamını Oku
26.12.2023
‘Dostum Mozart’

‘Dostum Mozart’

Devamını Oku
24.12.2023
‘Anayasal kabahat!’

‘Anayasal kabahat!’

Devamını Oku
22.12.2023
Seçmenin tepkisi

Seçmenin tepkisi

Devamını Oku
19.12.2023
Bir garip patron

Bir garip patron

Devamını Oku
17.12.2023
Ali Sirmen yazdı...

‘Allah’ın gazabı’

Devamını Oku
15.12.2023
Hamas ve Kuvvacılar

Hamas ve Kuvvacılar

Devamını Oku
12.12.2023