Ayşegül Yüksel

Onat Kutlar ve Sinematek’te buluştuğumuz adı güzel İtalyan yönetmenler

17 Ocak 2023 Salı

Cumhuriyet’te okudum. Gençler tiyatroya en çok Ankara’da, müzik etkinliklerine de en çok İstanbul’da gidiyorlarmış. Sevindim. Bu haber, şair, yazar, İstanbul Sinema Festivali’nin kurucularından ve Sinematek Derneği’nin (1965-1980) yaratıcısı Onat Kutlar’ın aramızdan ayrıldığı 11 Ocak tarihine denk gelmiş. 1995’te The Marmara’da uğradığı terör saldırısı sonucunda kurtarılamayan 59 yaşındaki Kutlar, bizim gibi Sinematek tutkunlarını bir anda öksüz bırakmıştı.

Düşünüyorum da yirmili, otuzlu yaşlarımızı sürdüğümüz 1960’lı ve 1970’li yıllarda biz hem tiyatroya hem müzik etkinliklerine hem de haftada birkaç gün sinemaya giderdik. Birçok arkadaşımla ben Kadıköylü olduğumuz için Şişli’deki Sinematek’te oynatılan filmleri izlemek kolay değildi. Yine de bir yolunu bulurduk. 

Onat Kutlar’la hiç tanışmadık. (Olsa olsa yazılarımız gazete ya da dergi sayfalarında buluşmuştur.) Oysa sanata eleştirmen gözlükleriyle bakmayı ben onun aracılığıyla öğrendim. Sanatın, lezzetli bir yemek gibi keyifle tüketildikten sonra unutulan bir nesne olmadığını, sanatı değerlendirebilmek için emek harcama zorunluluğunu; sanatsal algılamanın tüketici değil, üretici olması, gerektiğini...

İSTANBUL SİNEMATEK DERNEĞİ BENİM KUŞAĞIMA OKUL OLDU

Yaşamımda bir dönüm noktası oluşturan bu öğrenme süreci Onat’ın 1960’larda başlattığı Sinematek eylemi içinde oluştu. Benim kuşağım dünya sinemasının piyasaya düşmemiş klasikleriyle, çağdaş sinemanın seçkin yapıtlarıyla Onat’ın öncülüğünde tanıştı. Görsel anlatımın sözel anlatımın ötesinde bir dil oluşturduğunu, büyük yaratıcıların görsel dilde ne yaman gramerler yazdığını, ben ve yaşıtlarım, nice “aydınlık” akşamüstlerinde, ne çok emek vererek anlamaya çalıştık Sinematek okulunda. O yıllarda göstergebilimden haberimiz bile yoktu. Görsel dili çözme alışkanlığını, dilini anlamadığım altyazısız sinema yapıtlarını izleyerek edinmeseydim tiyatro eleştirmenliğine hiç soyunmayacaktım belki de. Sinematek yoluyla hepimiz, şu ya da bu biçimde, sıradan “okuryazar” olmaktan “aydın” olmaya geçiş sürecini hızlandıran, yönlendirici bir eğitimden geçtik.

Ünlü Sovyet yönetmeni, sinema kuramcısı, montaj ustası, senarist Sergei Eizenstayn’ın ünlü “Potempkin Zırhlısı” (1955) ile “Alexander Nevski” (1938) filmlerini sessiz olarak seyrederken sinemanın, piyasada günler boyunca izleyegeldiğimiz tecimsel Holywood filmleriyle hiçbir ilgisinin olmadığını kavrıyorduk. Güzel isimli İtalyan yönetmenlerin filmleri ise başlı başına bir hazine oluşturuyordu.

En önemli birkaç tanesini analım burada: Sonradan “Tatlı Hayat” (“La Dolce Vita”) filmiyle herkesin tanıdığı Federico Fellini’nin “La Strada” (“Sonsuz Sokaklar”, 1954) filmi ve oyuncuları Anthony Quin ve Julietta Messina, Nino Rata’nın müziğiyle birlikte “unutulmaz”ların başında gelir.

FELLİNİ, VİSCONTİ, ANTONİONİ, DE SİCA 

Yeni gerçekçilik akımının yaratıcılarından, Alain Delon’lu “Rocco ve Kardeşleri” (1963), Alain Delon’lu ve Burt Lancaster’li “Leopar” (1963), “Masumlar”, “Lanetliler”, Thomas Mann’ın romanından uyarlanan “Venedik’te Ölüm” ve başka yapıtlarıyla sinema tarihinde hep en önde güreşen Luchino Visconti’nin filmlerinden sahneler, aradan geçen uzun yıllara karşın belleklerdedir. Michelangelo Antonioni, oyuncu Monica Vitti ile çevirdiği “L’Avventura” (“Macera”, 1960), “La Notte” (“Gece”, 1961), “Blow-Up” (“Cinayeti Gördüm”, 1966), “The Red Desert” (“Kızıl Çöl”, 1964) filmleriyle ardı ardına “yeni dalga” sinemasına önderlik etmiştir. İtalyan “yeni gerçekçi” akım içinde, bizim sinemamızda da etkili olan, Sophia Loren’li, Marcello Mastroanni’li filmleriyle çok sevilen Vittorio de Sica’nın “Bisiklet Hırsızları” (1948) filmi ise parlak bir elmas gibi bugün de göz almaktadır.

Onat Kutlar yaşamı boyunca kişiliği ve ürettikleriyle “aydın kişi” olmanın somut örneğini sergiledi. Aydın olmanın getirdiği duyarlığın, paylaşmacılığın, barışçıllığın simgesi oldu. Ölümü ise ironik bir biçimde onun tam karşıtı olan güçlerin eliyle geldi. Karanlığın aydınlığı yok ettiği görülmüş mü? 

Teşekkürler Onat Kutlar. Aydınlıkla, karanlık arasındaki sonsuz çatışmada yüreklice yan tutabildiğin, yaşamını aydınlıktan yana çabalara adadığın, en çok da aydınlığını bizlerle bölüşerek çoğalttığın için...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları