TRT’de görev yaptığım dönemin 90’lı yıllara rastlayan bölümünde çekimi yapılan sportif organizasyonlara ait görüntülerin reklam unsuru içermemesine özen gösterilirdi. Naklen yayınlarda, kameralar mümkün olan en yüksek yerlere kurulur; kameramanlar saha kenarında yer alan reklamların kadraja girmemesi için yönetmenden uyarı alırlardı. Uygulama sponsor firmalara ait görseller için de geçerliydi. Amblem ya da logoların görüntüde yer almamalarına dikkat edilirken sponsor firmaların isim veya marka adları haber metinlerinde asla yer alamazdı.

Hal böyle olunca da yarışmalar, şirket patronu ya da üst düzey yöneticinin ilgi alanıyla bağlantılı olarak desteklenirdi. Bir tür bağış niteliği taşırdı sponsorluk. Ayrıca, herhangi bir karşılaşma veya şampiyonayı düzenleyenler sponsorlardan aldıkları para karşılığında elle tutulur bir şey vaat edemezlerdi. Kazan-kazan ilişkisi söz konusu bile değildi.

Bu anlayış zaman içinde çok değişti. Organizatörler artık, ilgi ve seyredilebilirliğin katılan sporcuların madalya sayısı ile rekor derecelerinin yanı sıra sponsor şirketlerin itibarlarıyla da etkilendiğini fark ettiler. Firmalar ise sponsorluğun şirketlerin tanınma, tanıtma hedeflerine katkı amacıyla kullanılabilecek stratejik bir mecra olduğunu öğrendiler. Masraf yerine yatırım haline geldi sponsorluk. Kurumsal markalarının iletişimine, ürün ve hizmetlerinin pazarlanmasına katkı sağlamak isteyen şirketler uzun dönemli sponsorluklar yapmaya başladılar. Bu yolla kurum imajını arttırdılar, marka farkındalığını yükselttiler.

Olumlu birçok gelişmeye rağmen ilk kez sportif bir organizasyon öncesinde etkin bilgilendirme yapıldığına şahit olduk. 34. Avrasya Maratonu’nun isim sponsoru Vodafone, kıtalararası yarışı 360 derece entegre iletişim stratejisiyle tanıttı. Mobil iletişim tekniklerini kullandı. Avrasya Maratonu’na özel Vmaraton uygulaması ile ihtiyaç duyulan bilgilere kolayca ulaşılmasını sağladı.

Yapılanlar arasında bizce en başarılısı televizyon yayınlarında verilen bilgilerdi. Hem yarış tanıtıldı, hem de katılacaklara yarış öncesinde doğru beslenmeden, yarışa uygun giyime kadar çeşitli konularda bilgiler verildi. Halk koşusuna katılacaklar eğitildi, İstanbullular bilgilendirildi.

Ülkemizde pek sık rastlanmayan bir gelişme daha yaşandı. Avrasya Maratonu’nun koşulduğu günün ertesinde, organizasyonun içinde yer alan bütün paydaşlarla birlikte değerlendirme toplantısı yapıldı. Bir anlamda, 35. yarışın startı verildi.

Anlatılanlar, her sene çok daha iyi bir organizasyon izleyeceğimiz duygusunu hissettiriyor bizlere. Umarız durum sporcular açısından da benzer bir gelişme gösterir. Zira, 3 farklı yarışın aynı bitiş kulvarında sona ermesi; dünyaca ünlü atletlerin vatandaşlarla birlikte koşarak bitiş çizgisine gelmesi hiç doğru değil.

\n