Erdoğan kaybetti, Bekir Coşkun kazandı
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Erdoğan kaybetti, Bekir Coşkun kazandı

22.10.2020 06:25
Güncellenme:
Takip Et:

İnsan kendi yurdunda, kendi aşkında, kendi yaşamında sürgün edilir mi? Bir ağaca tutunup bırakmasa bile altındaki toprak, yüreğindeki duygu, hayatındaki insanlar çekilip başka bir ömür yaşamak zorunda bırakılabilir mi?

Cumhurbaşkanı’nın “medyamız en modern altyapıya sahip ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor” sözleri, Bekir Coşkun’un ölüm haberinin tam üstüne geldi. Tabutuna bırakılmış Sözcü gazetesine bakıp “sürgündü” diye iç geçirdim.

Hayır, memleketinden ayrı ölmedi. Daha doğrusu, her şey yapıldı da o gitmedi. O günü hatırladım. 2007’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na çıkışının ardından Hürriyet’te “O benim ‘cumhurbaşkanım’ olmayacak...” başlıklı yazısını yazmış, Erdoğan çok kızmıştı. “Önce vatandaşlıktan çıkması lazım” demiş ve “çek git” kampanyasını başlatmıştı. Devamını Bekir Ağabey şöyle anlatıyordu:

Dinci medyada ağır hakaretler... Benim ve eşim Andreenin boy boy fotoğraflarını yayımlıyorlardı. Evimizin adresi-yeri verilerek hedef gösteriliyorduk. Hemen peşinden bilgisayarıma gelen maillerde ‘Cuma günü akşam ezanına kadar ölmüş olacaksınız’ diyenlerden, kafamın kesileceğine kadar akıl almaz tehditler vardı...”

Çek git” işi faşist bir kalkışmaya dönüşmüştü. Bekir Ağabey nereye vardırdıklarını haber veriyordu:

O sırada marinaya birisinin telefon açtığını bildirdiler. İktidara yakın memurlardan birisi marina personeline ‘Teknesini alıp bu sulardan götürsün’ demişti. Yunanistan’a götürmemi ima ediyorlardı, karşı sahil Midilli Adası’ydı çünkü. Teknemi seviyordum, biraz eski, 1986 model, 11 metre boyunda; adı Pako... Onu batırmasınlar diye koşup evin önündeki kıyıya getirdim.

Gitse, neden gitti diyebilir miydik? Gitmedi, aksine “git” diyene az ve öz cevabını verdi:

Ben bu ülkeyi severim. Amerika’da okuyan kızlarım yok. Oğluma Washington’da iş vermediler. Kimse benim için yabancılara gidip ‘Delikten aşağı süpüreceğinize kullanın’ da demedi, dedirtmedim. (...) Ama Başbakan ‘Çek git’ diyor. Gidemem. Benim gidecek başka yerim yok...”

Perdelerini kapattığı evi, kıyıdan birkaç metre açıldığı teknesi, beşinci kattaki çalışma odası onun sürgünüydü.

Boğaza dolanan tel

Sonra sansür başladı. Bekir Ağabey aldığı telefonu anılarında hâlâ yaşar gibi aktardı:

2009 yazı... Ağustos ayı... O gün öğleden sonra (dönemin Hürriyet Ankara Temsilcisi) Enis Berberoğlu telefonla aradı. ‘Sana bir şey söyleyeceğim, Kayseriliye bir süre dokunma...’ dedi. (...) ‘Geçenlerde de bana Manisalıya dokunma (AKP’nin üçüncü adamı Bülent Arınça) demiştin… Manisalı, Kayserili, Rizeli... İyi de bu Urfalı ne yapacak bu gidişle devamlı kedileri mi yazacak?”

O telefonu aldığı gün protesto edip yazı yazmadı. Ama Kayseriliye, Manisalıya, Rizeliye dokunmaya devam etti Urfalı Bekir Abi. Kaleminin ucundaki sivrilik onun daimi sürgünüydü. “Yazılması gerekeni yazma saplantısı” dediği şeyi her yazısında “şapka hatası” bulan babası kafasına koymuştu.

Hürriyet’ten sürgün edildi. İktidarın elindeki tel, patronun boğazına dolanmıştı:

“Aydın Doğan sıkıntılı ve üzgündü. Çok kötü şeyler olduğunu hemen anladım. Sigarayı bırakmıştı, bana ‘Kendine bir sigara yak’ dedi. Tüm bunlar kötü işaretlerdi. (…) Siyasi iktidarın baskısından bıkmış ve bezmişti. Aydın Bey’e bir ara ‘Size tasfiye edileceklerin listesi geldi mi?’ diye sordum. ‘Geldi’ dedi. Listede ikinci sırada ben vardım, üçüncü sırada Oktay Ekşi... Anladım ki Cumhuriyetin tüm kurumlarını yerle bir etmek isteyen iktidar ‘boğma telini boynuna dolamıştı’ patronun.

Referanduma kadar yazma

Bu kez Habertürk onun sürgün yeri oldu. Sözleşme günü Fatih Altaylı’ya tek sorusu vardı: “Ya Tayyip Erdoğan ve adamları telefon açıp ‘Susturun şunu’ derlerse...”  

Demeseler sürpriz olurdu.

AKP-FETÖ ittifakının yargıyı ele geçirmek için gittiği 12 Eylül referandumuna sayılı günler kalmıştı. En “hayır”lı yazıları Bekir Ağabey yazıyordu. Beklediği telefon geldi:

İstanbul’dan Doğan Satmış aradı. Sesi kötüydü eski arkadaşımın. ‘Sana bir şey söyleyeceğim, aramızda kalsın’ dedi. Kötü bir şey olduğunu anladım. ‘Ne oldu?..’ ‘Referanduma kadar yazı yazma istersen...’”

Duyacaklarını telefon çalmadan biliyordu. Nereden mi? Öncesinde aldığı başka bir telefondan:

Sebebini bilmiyorum ama patronunuz Turgay Bey Ankara’ya giderek Başbakan ile görüşmüş perşembe günü. O görüşmede senden söz edilmiş. Başbakan ‘Senin gazetenden bana devamlı küfür ediliyor’ demiş. Daha sonra ne konuşuldu bilmiyorum. Ama Ciner ona seni göndereceğini söylemiş. Bunu birinci ağızdan ama tamı tamına birinci ağızdan aktarıyorum...

Habertürk’e imza attığı gün Fatih Altaylı sevinç gözyaşı dökmüştü. “Başaramadım, engellemeye, durdurmaya çalıştım ama olmadı, üzgünüm” diye patronun kararını haber verdiğinde yaşlar bu kez üzüntüden akıyordu.

Mezarlardakilerin kalkıp oy kullandığı referandum”da çıkan “evet”, Bekir Ağabey’i yine sürgüne göndermişti. Zaten o Habertürk günlerini “buranın bir ‘saçak altı’ olduğunu yazdığımı fark ettim... İçeriye girememiştim, bir geçici sığınak...” diye anlatıyordu.

Kovulduğunu yolda, Eskişehir-İnegöl arasında, otobüsteyken öğrendi. Hemen aramıştık. “Her yerde kovulmuştum ama Eskişehir-İnegöl arasında ilk kez kovuluyorum...” demiş, gülmüştü. Kovulmak sözcüğü kabaydı ama “bu rezil kavram, baskı rejiminin utanç verici medya politikasını anlatan en iyi kelime” diyordu.

Bekir Coşkun kazandı

Sonrasını biliyorsunuz...

Bir muhabir maaşı versinler, bir sandalye, bir masa yeter” dediği Cumhuriyet sürgünü, birer birer kovulan arkadaşlarının gittiği Sözcü sürgünü...

Sessiz sedasız gitti Bekir Ağabey. Tam kendisini anlattığı gibi:

Urfa’da düğün evinin avlusunun dört bir yanına, örtüler, yastıklarla süslenmiş tahtadan ‘taht’lar kurulurdu. Davulcu ile zurnacı ortada dolanırlar, halaylar çekilir, lorkeler oynanır, havaya atılan şekerler ve bozuk bahşiş paraları etrafa saçılırdı. Çevrede deliler gibi koşuşturan biz çocuklar o avluya girdiğimizde, arkadaşlarım tahtlarda oturmuş ailelerinin yanına koşardı. Ben hemen tahtların altına girerdim... Ben böyleydim... Ortaya atılmak, öne çıkmak bana göre değildi...

Şimdi çocukluğunda gizlendiği tahtların yakınında, Urfa’daki baba evinin biraz uzağında, toprak altında. Hep “git” dediler, gitmedi. Yurdunda, evinde, gazetesinde, bir kuş gibi saçak altlarında sürgün yaşamayı seçti.

Sürgün”ü uğurluyorduk. Medyanın yarısını damadının ailesine, yarısını ihale dağıttığı şirketlere veren Cumhurbaşkanı ise “fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemedik” diye sitem ediyordu. Eminim dalkavukluktan başka bir şey bilmeyen, purosunu, saatini, arabasını yarıştıran adamlarla gidilecek yolun sonunu o da görüyordu. Sahip olmak istediği bütün oyuncakları önündeyken oynayacak oyun bulamayanlara özgü bu ruh hali sebepsiz değildi. 

Kâh ateşte yanarken kâh sürgüne giderken kâh eziyet çekerken... İnancını göğsündeki sıcak ekmek gibi yağmurdan koruyarak taşıyanları düşündüm.

Sen kazandın Bekir Ağabey, sen kazandın...

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025