Güzellik yarışmalarını kim kazanır
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Güzellik yarışmalarını kim kazanır

02.05.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Karıncayla ağustos böceği hikayesi tersinden yazılmış gibi. Oflaya puflaya merdivenleri çıkıyorsun. Bir bakıyorsun; zirve, eller üstünde tepeye bırakılmışlarla dolu.

Gezi kararı bir kez daha yüzümüze çarptı. İlçe teşkilatından mahkeme başkanlığına sıçrayanlar… Parti vitrininden büyükelçiliğe atlayanlar… Bir günde vali yapılıp, bir günde üstü çizilenler… Hayvanat Bahçesi’nden TÜBİTAK’a atananlar… Ensar Vakfı’ndan Tarih Kurumu’nun başına gönderilenler…

Dil Derneği, liyakat için, “layık olma, yaraşırlık” demiş. Haliyle, koltuğu dolduran, içini boş bırakmışsa, “liyakatsız” diyoruz.

Bugünlerde tam da bu durumu anlatan bir kitap çıktı. Birazını biliyordum, birazını yeni öğrendim. Gazeteci Candaş Tolga Işık’ın “Liyakat” kitabı, Türkiye’nin son dönemindeki liyakatsizlik rejimini özetlemiş:

“Çok uzak olmayan bir tarihte, resmi heyetle Fransa’nın başkenti Paris’e yapılan bir seyahate gazeteci olarak ben de katılmıştım. Bir Fransız gazeteci, ‘Paris büyükelçinizin Fransızca bilmediğini biliyor musun?’ dediğinde inanmamıştım. Fransızca konusunda aşırı hassasiyeti tüm dünyaca bilinen Fransa’ya Fransızca bilmeyen bir büyükelçi göndermiş olamazdık! Akşamki yemekte öğrendim ve doğrulattım ki, gerçekten göndermiştik! Türkiye’ye döndüğümde büyükelçilerimizin ne kadarının İngilizce dışında atandığı ülkelerdeki ?en azından Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Arapça, Almanca gibi? ana dilleri bildiğini araştırdım. Sonuç yüzde 10 bile değildi!”

“GÖRÜRSÜN KİM OLDUĞUMU”

Elbette tesadüf değil, Türkiye’nin son dönemindeki en büyük liyakatsizlik hikayelerinin kaynağı hukuk. Zira bir savcı-bir hakim ile istediğini içeri atan düzen, o koltukları layık olana bırakmıyor. Candaş Tolga Işık, konuştuğu bir savcıdan aktarmış:

“Bir kasabada iki kişi basit yaralamayla sonuçlanan bir kavgaya karışıp adliyeye getiriliyor. Savcımız ifadeleri aldıktan sonra mahkemeye sevk ediyor. O sırada savcımızın telefonu çalıyor. Arayan kişi iktidar partisinin olayın yaşandığı ilçedeki ilçe başkanı. Savcıya son derece rahat bir ses tonuyla ‘Ben konuştum, konuyu kendi aralarında halledecekler savcım, siz takipsizlik verin, mahkemeye sevk etmeyin’ diyor. Savcı ‘Sen kim oluyorsun da bana vereceğim kararı söylüyorsun’ deyince ilçe başkanı ‘görürsün kim olduğumu’ deyip telefonu kapatıyor. Ertesi gün savcıya soruşturma açılıyor. 10 gün sonra tayini çıkıyor. Savcı bu hikâyeyi bana anlatırken ‘Ben deliyim kardeşim. Kimseden korkmam. Yine olsa yine aynısını yapardım ama şu olayı genç bir savcı yaşasa, bir daha böyle bir telefon gelse kanuna göre hareket edebilir mi?’ diye sordu.”

Haliyle hukuk, hukukçulara bırakılmayacak kadar önemli bir iş olmuş. Işık, iktidarın önünde düğme ilikleyen yargıyı şöyle özetlemiş:

“Adalet sisteminin en tepesindeki yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin yarısından fazlasının (8 kişi) hukuk fakültesi mezuniyeti yok. Benzer durum, bir yönden Danıştay’da da geçerli. 2021 itibarıyla Danıştay’ın 13 dairesi var. Bu 13 dairenin 10’unun başkanı hukuk fakültesi mezunu değil! İdare ve vergi dava daireleri başkanları olan Danıştay başkanvekilleri de hukuk fakültesinden mezun olmamış. Yani başkanların içinde hukuk mezunlarının sayısı azınlıkta! Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun on bir üyesinin yarısından fazlası (altı üye) hukukçu değil. Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun dokuz üyesinden ikisi hariç hiçbiri (yedi üye) hukuk fakültesi mezunu değil. Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun 9 üyesinin 8’i hukuk fakültesi mezunu değil.”

ÖNCEDEN BELİRLENEN GÜZELLER

Kitaptaki sayısız liyakatsizlik öyküsünün bazıları da kendi tanıklıkları. Daha önce Posta’da köşe yazarlığı yapan Işık, gazetesinin nasıl yönetildiğini şöyle anlatmış:

“Sansürlenen bir yazımın daha da serti bizim grubun bir başka gazetesi olan Hürriyet’te bir başka gazeteci tarafından benzer bir yazıyla yayımlanınca sabah dayanamayıp ‘Gazetecilik Posta’ya yasak, Hürriyet’e serbest mi?’ diye sormuştum. Yayın yönetmeninden aldığım cevap kısa ve netti: ‘Diyelim ki öyle…’ Adam bana açıkça ‘bizim burada gazetecilik filan umurumuzda değil, bize ne söylenirse onu yapıyoruz, beğenmiyorsan güle güle’ diyordu. Bir gazeteci hele ki bir gazeteyi yöneten kişi bunu bu rahatlıkta söyleyemezdi. Ancak o arkadaşımız için böyle bir kaygı yoktu. Zira o kurumun başına tam da bu gerekçeyle, herhangi bir gazetecilik vasfına yani liyakate sahip olduğu için değil, talimatları arıza çıkarmadan yerine getirecek bir kişilik yapısına sahip olduğu için seçilmişti. Talimatlar o gün öyle uygun görmüştü, yarına Allah kerimdi!”

Etin çürümesi gibi…

Başladı mı, her yeri sarıyor. Kokusu çok uzaktan bile duyuluyor. Hani her güzellik yarışmasından sonra “bu nasıl oldu” diyoruz ya. Işık, çuvaldızı kendisine batırarak, utandığı bir jüri üyeliğinin hikayesini anlatmış:

“TV8’de icra kurulu üyesi olduğum yıllar... Bizim kanal, güzellik yarışması mı, model yarışması mı tam hatırlamadığım bir programın yayın hakkını aldı. (…) Yarışma başladı, gittik yerimizi aldık. Adaylar geldi, geçti. Sıra jürinin oy kullanmasında. Önümüze kâğıtlar koydular. Ben göz ucuyla sağımdaki solumdaki jüri üyelerine bakıyorum. Kimi yazıyorlar diye… Herkes aşağı yukarı aynı adayların ismini yazıyor. Derken bir harala gürele oldu bir anons yapıldı: ‘Jüri kararını verdi.’ Ulan nasıl verdi? Kim verdi? Benim kâğıtlar önümde duruyor! Ben fasulyeden jüri miyim? Baktım herkesin kâğıdı önünde! (…) O günden sonra ne zaman bir yerde bir güzellik yarışması, best model, jest model denk gelsem jüride oturanların acıklı haline gülerim. Güzellik, mankenlik vb. yarışmasında bile kimsenin umurunda olmayan tek bir şey var: Liyakat!”

Yalnız kurumlar yıkılmakla kalmadı. İçleri; birikimin, hak edişin karşılıksızlığıyla dolduruldu. İlerleme ve gerilemenin yasaları yok edilerek, sıçramalar ilişkilere bağlandı. Ortaya bir azınlık iktidarı çıktı.

Dün 1 Mayıs’tı. Bugün bayram. Öptüğünüz elde gördüğünüz nasırı alnınıza sürmeyi unutmayın. Çöküşün de kuruluşun da sırrı ondadır.

Not: Geçen hafta, Taksim Dayanışması ile Erdoğan'ın, Gezi olayları sırasındaki buluşmasını, Cem Tüzün'ün tanıklığı ile yazmıştım. Görüşmedeki Beyza Metin ile yazıdan sonra konuştum. Metin, Tüzün'ün aktardığı ayrıntıları doğrulamakla birlikte, "haddinizi bilin" sözünün kendi ağzından değil, Erdoğan'ın ağzından çıktığını söyledi. Bunu da tarihe doğru kayıt düşmek adına ekliyorum.

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025