İki yılda anladık: Aslında en acımasız cinayet, yaşama olan inancı öldürmekmiş
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

İki yılda anladık: Aslında en acımasız cinayet, yaşama olan inancı öldürmekmiş

06.02.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Size bu satırları yıkımların ortasından yazıyorum. 6 Şubat depreminin ikinci yılındayız. İki yılda cenazeler kalkmış, yaralılar taburcu olmuş. Enkazlar biraz temizlenmiş. Şehirler dünyanın en büyük şantiyelerine dönüşmüş. Kısacası hayat kendi akışını bulunduğu şartlar içinde sürdürmeye çalışmış.

Gelgelelim, gerçek adına değişen bir şey olmamış. İnsanlar on binlerce ölümden sonra bir kez de adaletsizlik nedeniyle ölüyor. Suçlulardan hesap soramayan yakınları, yas bile tutamıyor.

Resmi rakamlara göre 53 bin 725 kişinin öldüğü depremle ilgili, 1342 davada, 1850 sanık var. Konuşanın içeri düştüğü hukuk sisteminde hapiste ise sadece 93 kişi.

Hayatın “Yeniden ayağa kalkarız” umudunu mahkemeler ortadan kaldırıyor. Mağdurların çoğu “Adalet yerini bulmuyor” hissinde.

Tuğba, Mustafa, Seda.

Enkazların arasında adalet mücadelesi veren üç insan. Onların hikâyesi aslında ülkenin asıl depreminin daha derinde olduğunu da gösteriyor.

HUKUKU MÜCADELE EDERKEN ÖĞRENDİ

Tuğba Erdemoğlu 38 yaşında. Üç çocuk annesi. Depreme saatler kala, Maraş’ta, Saitbey Sitesi’nde yaşayan annesine misafirdi. Ailece gülüp eğlendiler. Gece geç saatte evine gitti. Saatler sonra olacak felaketten herkes gibi habersizdi.

Yer sallandıktan sonra eşi ve çocuğuyla sokağa çıktı. Kendi oturduğu bina ayaktaydı. Ailesini aradığında telefonlar cevap vermiyordu. Gittiğinde apartman koca bir enkaz halindeydi. Oysa hemen yanındaki bina sapasağlam duruyordu.

Tuğba, parmaklarıyla kazmaya çalıştı. İkinci gün babasının ve annesinin cesedini kendi imkânlarıyla çıkardı. Yardım üçüncü gün geldiğinde; önce dedesinin, sonra kız kardeşinin cenazesini çıkardılar.

Çaresizlik öyle büyüktü ki...

Tuğba Erdemoğlu’nun kaybettiği ailesi.

Tam bir gün babasının cenazesinin başında bekledi. Üç gün bekleyen dedesinin cenazesinin nasıl çürüdüğünü gördü. Tuğba anlatıyor:

“Şimdi o anları daha iyi düşünüyorum ve her karesini daha iyi hatırlıyorum. O an şoktaydık, ne yaşadığımızı bilmiyorduk. Sadece bakıyorduk, ağlıyorduk ve çaresizliği iliklerimize kadar hissediyorduk.”

Adı soruşturma...

Başladı, inceleme yapıldı, delil toplandı. Gelgelelim durum sandığı gibi değildi: “Biri bana ‘Hiçbir şey yapmana gerek yok, devlet bu sorumsuzluğun peşini bırakmaz’ demişti. Ama öyle değilmiş. Mücadele etmem gerekiyordu.

BİRER BİRER BIRAKILDILAR

İlk önce, binadaki eksiklikleri ve yanlışları bulmaya çalıştı. Sonra, Ankara İnşaat Mühendisleri Odası’ndan bir rapor talep etti. Binanın üç buçuk katı kaçak çıktı.

Sadece adalet istiyordu. 16 gün boyunca adalet nöbeti tuttu. Kamuoyunun gittikçe kaybolan ilgisini tazelemeye çalışıyordu.

Depremin ikinci yılı dolduğunda 6 duruşma geride kalmıştı. İlk bilirkişi raporu 6 kişiyi kusurlu buluyordu. Başta beşi tutuklandı. Sonra birer birer serbest kaldılar.

Tuğba Erdemoğlu

Hep bilirkişi raporlarını konuşuyoruz ya...

Üçüncü duruşmada tekrar bilirkişi raporu alınması kararı alındı. Bu kez sanıkları suçsuz buluyordu. Kalanlar da böylece tahliye edildi. Mahkeme sanıkların “peki kim suçlu” isyanı üzerine üçüncü bir bilirkişi raporu alınmasına karar verdi.

Mahkemelerin hiç de sandığı gibi olmadığını bu süreçte gördü. Bir sanık avukatı acılı ailelere bakarak depremde ölenlerin şehit olduğunu, Allah istediği için öldüklerini, bunu kabullenmemenin şirk koşmak olduğunu anlattı. Bir başka duruşmada sanık müteahhit, askerde yaptığı kahramanlıkları anlatıyordu. Şikâyetçiler sabırla sınanırken, ses çıkardıkları anda “duruşma düzenini bozduğu” gerekçesiyle salondan atılıyordu.

Tuğba avukat değil. Hukuku bu dava sayesinde öğrenmiş. Sanıkların “taksirle” değil “olası kastla” ölüme sebebiyetten ceza almasını istiyor. Saitbey davası bu konuda örnek olursa bir daha kimsenin çürük, kaçak, yanlış bina yapmayacağına inanıyor.

Tuğba iki yıldır adalet mücadelesine devam ediyor. Yas tutmaya ancak adalet yerini bulunca başlayacağını söylüyor.

GÜÇLÜLER YARGIDA DA GÜÇLÜ!

Mustafa Müdüroğlu 30 yaşında. Hukuk fakültesi mezunu. 5 yıldır avukatlık yapıyor. Depreme ailesiyle Maraş’ın Onikişubat ilçesindeki Manolya Apartmanı’nda yakalandı. Bina yaklaşık 20. saniyede yıkıldı. Binada 35 kişi hayatını kaybetti. Mustafa, kız kardeşi, babası, en üst katta oturmalarının sayesinde yaralı kurtuldu. Gelgelelim 3. günde annesini enkazdan ölü çıkardı. Genç bir hukukçuydu. Annesinin ve tabii binada yaşamını yitiren 35 canın hesabını mahkemelerde soracaktı. Deprem birinci yılını doldururken Manolya Apartmanı iddianamesi çıktı. Uzmanlara göre beton kötü, demir çürüktü.

Ama dahası var: Binanın altındaki dükkânlar.

Haşiroğlu Tarhana” tabelası asmış dükkânın sahibi Faruk Çiftaslan’ın ifadesini aktarayım: “İnşaat halindeyken dükkânı gezdim asma katı yarım gördüm burası böyle benim işime yaramaz istediğim gibi satış yapamam deyip projede yarım olması gereken asma katı beton tabliye dökerek asma katı tamamladım.

Çiftaslan bir gün bile hapis yatmadı.

Mustafa Müdüroğlu ve enkaz altında kalan ailesi

MADO’NUN SAHİBİNE DOKUNAMADILAR

Asıl mesele MADO. Sahipleri Mehmet Sait Kanbur ve Atilla Kanbur, binaya öyle müdahalelerde bulunmuştu ki... Birbirinden bağımsız olan iki işyerinin arasındaki duvarları kaldırarak tek dükkâna çevirmişler, yarım olması gereken asma kata beton tabliye döküp tamamlamışlar, apartmanın birinci katında kendilerine ait olan daireyi işyeri ile birleştirmek için aradaki beton tabliyeyi kesip işyerine dahil etmişler ve oraya geçiş sağlamak için beton merdiven eklemişlerdi. Düğün-nişan organizasyonları için evin bütün duvarlarını kaldırıp, işyerinden başlayarak dairenin içinden devam eden kolonu kesmişlerdi. Bununla da yetinmeyip, tabliye keserek işyerine dahil ettikleri apartman dairesine teras ekleyip dükkâna katmışlardı.

Onlar da bir gün dahi tutuklu kalmadı.

Dava başlarken herkes Mustafa’ya aynı şeyi söylüyordu: “Bu adamlar zengin, siyasi güçleri var, asla ceza almazlar, burası Türkiye.” O ise genç bir hukukçu olarak hâlâ adalete inanıyordu.

Birinci bilirkişi raporu MADO’nun sahiplerinin aleyhine çıktı. Dokunan olmadı. İkinci rapor istendi. O da aleyhlerine çıktı. Geçen 31 Ocak’taki duruşmaya “Bu iş bitti” diyerek gitti. Ama mahkeme yine güçlülere karşı adım atmadı. Dosya için üçüncü kez bilirkişi raporu almaya karar verdi. Bir dahaki duruşma 30 Mayıs’ta. Muhtemelen sanıkların lehine bir rapor çıkana kadar da sürecek.

Mustafa’nın hukuka inancı elbette yıpranmış. Ama adaletin ancak mücadele ederek kazanılabileceğini de öğrenmiş.

MÜTEAHHİT YOLUNA DEVAM EDIYOR

Seda Mutaf 39 yaşında bir avukat. Kendisi Manisa’da, ağabeyi ise Antakya Odabaşı Mahallesi’ndeki Selim Köse Apartmanı’nda yaşıyordu. Bina depremin ilk saniyelerinde ikinci kattan adeta kırılarak yerle bir oldu. Ağabeyi, yengesi, 4 yaşındaki yeğeni ilk dakikalarda kurtarıldı. Ancak 10 yaşındaki yeğeni Halil Şahin yaşamını yitirdi.

Selim Köse apartmanı bir çocuk mezarlığı oldu. Binada en küçüğü 6 aylık 14 çocuk hayatını kaybetti. Apartman eski değildi. Sadece 6 yıllıktı. Yanı başındaki 40 yıllık Öğretmenler Sitesi ayakta dururken, Selim Köse Apartmanı paramparça olmuştu.

Seda, bir avukat olarak hesap sormaya karar verdi. Depremden 3 hafta sonra, 27 Şubat’ta ilk suç duyurusu dilekçesini verdi. Soruşturmada, şüpheli mteahhit Hasan Köse yurtdışı yasağı ve yapı denetim firması sahibi Eysem Ezer haftada bir imza yükümlülüğü ile serbest bırakıldı. Sonradan ortaya çıktı ki Ezer’e deprem sonrası PTT teşkilatı çalışamadığından tebligat bile yapılamamıştı.

Yargının sanıkları kollar görüntüsü, tuhaf raporlar, reddedilen talepler, bir türlü ilerlemeyen dava…

Bugün dosyada sanık olarak yargılanan şantiye şefinin yargılanmasına bile defalarca kez dilekçe ve talepte bulunularak yıkımdan aylar sonra başlanıldı.

5 Eylül 2024’te gelen bilirkişi raporu; müteahhit, şantiye şefi, yapı denetim sorumlusu ve kontrol elemanının asli kusurlu olduğunu söylüyordu. Kullanılan malzemeler kalitesizdi ve ruhsata aykırı işler yapılmıştı.

İlk duruşma geçen hafta yapıldı. Salon o kadar küçüktü ki... İzleyici alınmadı, mağdurlar ve avukatları zor sığdı.

Müteahhit yıkımın suçunu binada ölenlere attı. Anlattığına göre kendi yaptığı bina sağlamdı. Yapı denetimci suçun binada değil depremde olduğunu söyledi.

Seda Mutaf, enkazın önünde

Müştekilerden biri ifadesinde gördüğünü anlattı: “Ben deprem anında binada değildim. Evime giderken yeni bir bina olması sebebiyle yıkılmayacağından çok emindim, içim rahattı. Fakat gittiğimde evin yıkılıp yerle bir olduğunu gördüm. Benim evim üst katta olmasına rağmen birinci kata kadar düşmüştü. Molozların üzerine çıkmaya çalıştığımda, tutunduğum ve ayağımla bastığım yerde betonlar elimde parçalandı, ayaklarımın altında kırıldı.

Sadece 43 kişinin öldüğü Selim Köse Apartmanı sanmayın. Eysem Ezer’in denetlediği Dağsu Apartmanı’nda da 40 kişi, Örnek Apartmanı’nda da 11 kişi ölmüş. Bu üç dosyada da tutuksuz yargılanıyor. Müteahhit ise halen belki de yeni mezarlar olacak binalar yapmaya devam ediyor.

Basın açıklamaları, adalet nöbetleri...

Seda ve diğer mağdur aileleri, mahkeme salonlarında gelmeyen adalet için çok eylem yapmış. Gelgelelim beklenen adalet henüz gelmemiş.

SONUÇ

Kimi gazeteler, televizyonlar size asfaltlanmış yolları, bitmiş TOKİ evlerini, yeniden kurulmuş işyerlerini gösterecek. Oysa güçlülerin yanında olduğunu gösteren adalet sisteminin yarattığı enkaz olduğu yerde duruyor.

Geçen koca iki yılda on binlerce insanın ölümüne sebep olanlardan hesap sorulamadığı gibi mahkemeler bu hesabın sorulacağı umudunu da vermiyor. İki yılda anladık: Aslında en acımasız cinayet, yaşama olan inancı öldürmekmiş.

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025