Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir ortaçağ bedeli ve ergenler

20 Haziran 2024 Perşembe

Bu haberi, değerli genç dostum Timur Soykan’ın 12 Haziran’da Birgün Gazetesi’nde kaleme aldığı bir yazıda gördüm. Okuduğumdan bu yana bu haksızlığı yaşayan ve yaşları 12-14 arası olan çocuklar için acilen ne yapabiliriz, onu düşünüyorum. 

12 yaşında iki kız, 13 ve 14 yaşındaki iki erkek öğrenci ile karşılıklı rızaları dahilinde yoğun bir flört yaşıyor. Sonrasında kızlardan birinin telefonu çalınıyor, hırsız şantaj ediyor, polis hırsızı yakalıyor fakat telefonu aileye iade edeceğine “üzerinde inceleme yapmaya” karar veriyor. Bu sefer telefonda karanlık ve belirsiz bir görüntüde çocukların cinsel temasına ilişkin bazı kayıtlar tespit ediliyor. 

Akıl almaz olaylar bundan sonra başlıyor. Normalde polisin o dakikada yapabileceği en fazla nedir? Bu konuyu çocukların ailelerine bildirmek. Aileleri de gerekli görürlerse bu konuda çocuklarıyla ikaz konuşması yapar veya çocuklarını bir psikologla konuşturur, sağlıklı süreç budur.

ERGENLERİN EN DOĞAL DÜRTÜLERİNDEN “SUÇ VE CEZA” ÇIKARABİLMEK!

Ama maalesef olaylar böyle gelişmiyor, 21. yüzyılda, her şeyin yasak-günah-suç olarak ilan edilmeye çalışıldığı Türkiye’de, bu konu üzerinden soruşturma başlatılıyor. Söz konusu çocuklar gözaltına alınıyor, savcılık kamu adına dört çocuğa da “nitelikli cinsel istismar” suçundan 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açıyor, kız ve oğlan çocuklarının “birbirine yönelik cinsel istismarda bulunmaları” varsayımı üzerinden hepsinin cezalandırılması isteniyor. Ayrıca olayın geçtiği şehrin Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bu çocuklardan davacı oluyor! Dolayısıyla herhalde Türk hukuk tarihinin en ucube davasında dört çocuk hem mağdur hem de sanık oluyor, tek davacı da Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü oluyor! Savcı mütalaasında “cinsel ilişkinin gerçekleşmediği ancak cinsel eylemlerin birbirine temas etme dokunma şeklinde gerçekleştiğinin anlaşıldığını” öne sürerek dört çocuğun da cinsel istismar suçundan cezalandırılmasını istiyor ve dört çocuğa sekizer yıl hapis cezası veriyor. Bunun ardından Allah’tan bu cezalar üç yıl dörder ay hapse indiriliyor! 

Bu kararlar alınırken mahkeme başkanı ve bir üye cezalandırma yönünde karar verirken bir hakim ise “herhangi bir hile, zorlama, cebir olduğuna dair bir delil dosya kapsamında mevcut değildir, oysa verilen cezada suç kasti olması zorunludur. Olayın karşılıklı rıza ile gerçekleştirdiği nazari alanında çocukların birbirlerine karşı cinsel eylemlerinde suç saik ve kastı yoktur” diyerek kamu vicdanı adına bir ağır şerh düşüyor. Bu arada verilen bilgilere göre bu çocuklardan biri “firari” (!) diğerleri hapse girmiş ve şu son günlerde tahliyeleri bekleniyor. Ama akıl almaz şekilde artık bu çocukların sabıkalarında “cinsel suçlu” oldukları yazıyor! 

Hangi vicdan taşıyan hukukçu, siyasetçi veya herhangi bir yurttaş böyle bir rezaleti kabullenebilir? 

KABUL EDİLEMEZ YORUMLAR VE DOĞAYI REDDEDEN ANLAYIŞ

Öncelikle Timur Soykan’a teşekkür ediyorum, bu kadar kritik bir konuyu uluslararası ve ulusal sorunu her gün yaşadığımız yoğun bir ortamda pas geçmediği ve bizlere taşıdığı için. Emniyet ve yargı sistemimize de öncelikle sormak istiyorum: Başka işiniz mi yok? Ergen çocukların doğal dürtülerinden suç ve ceza üretilmesi, çocukların üstün yararıyla nasıl bağdaştırılabilir? Ortada cebir-şiddet-hile yok, çocuklar kendi rızalarıyla kendilerine göre romantik veya heyecanlı şeyler yaşıyorlar… Aralarında hiçbiri yetişkin değil.  Aynı yaşlarda çocukların birbirlerini beğenmeleri, öpüşmeleri veya birbirlerine dokunmaları kime nasıl dert olmuş? Bu en fazla olsa olsa ailelerden biri çok tutucu ise o çocukla kendi annesi babası arasında bir gerilim yaratabilir. Aynı dörtlü flört olayında herkes hem suçlu hem mağdur addedilerek herkesin “birbirini istismar ettiği” iddia edilemez! Bu insan mantığına da aykırıdır, hukuki anlamda da kabulü mümkün değildir. Böyle bir suçu uydurabilen herkesten korkulur! 12-13 yaşındaki çocukları acımasızca birbirlerini beğendiler diye hapse atma, teşhir etme, sicillerine suç işleme bize ancak Orta Çağ mantığını veya çağ dışı Orta Doğu ülkelerini hatırlatır. Bunun çağdaş bir hukuk ve adalet sisteminde uzaktan yakından yeri olamaz. Merak ediyorum bunun bir adım ötesi nedir? Mesela ana okulundaki çocuklar uyurken birbirine sarıldı veya ilkokuldaki çocuklar birbirine aşk mektubu yazdı diye “taciz davası” mı açacaksınız? Daha nerelere kadar düşeceğiz? Her türlü özgürlük, sevgi, aşk ve cinsellik düşmanlığınız daha nereye gidecek?

Kendi otobiyografimde, bundan 55 yıl önce ortaokuldayken öğrencilerin benzer ortamları yer alıyor. Dünyanın her yerinde genç ergenler -hatta çoğu zaman ailelerinin de bilgisi dahilinde- birbirleriyle benzer durumlar yaşayabilir ve zaten yaşıyorlar. 

Nasıl olur da doğanın genç insanlara verdiği bu dürtülerden “nitelikli cinsel istismar” gibi insanın tüylerini diken diken edecek bir ağır hukuki suç çıkarabilirler?

Gören zanneder ki 40 yaşında biri, on iki yaşında çocukları istismar etmiş! 

Muhalefet eden hakim, şerhinde Türkiye’nin taraf olduğu “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne atıf yapmış ve kararında bu sözleşmenin 18/3 Fıkrası’nda küçük yaştaki çocuklar arasındaki “karşılıklı rızaya bağlı cinsel faaliyetleri düzenleme aracı bulunmadığı ifade edilerek, sözleşme bunu cezalandırılan bir alan olarak görmemektedir” diye yazmış; ayrıca çocukların “lekelenmeme” hakkına da dikkat çekmiş! Geçmişte maalesef hukuk tarihimize karanlık harflerle yazılan “ama küçüğün rızası var” yorumuyla, gerçekten birbirlerine rıza içinde sarılan küçük çocukların durumundaki çelişkili ve ters analiz içler acısı… 

Bu çocukları ve ailelerini tebrik etmek istiyorum, çünkü hiçbiri gelişen ters durumlardan ötürü “evet bana bunu zorla yaptılar, ben istemiyordum” demiyor; her biri doğruyu söyleyerek kendi rızalarıyla bodrum katına indiklerini ve cinsel temasların bu şekilde gerçekleştiğini anlatıyor. Özellikle kızlar bazı tutucu aile baskılarıyla ifade değiştirebilirdi. Kendilerini kurtarmak için haksız yere arkadaşlarını ateşe atmadıkları için, insanlık adına bu küçücük çocuklara teşekkür ediyorum. Allah’tan aileler çocukların ceza alma riski ve sicillerine cinsel suç işlenme kaygısıyla şikayetlerinden vazgeçmişler. Ama maalesef Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve savcı vazgeçmemiş! İnsan ister istemez bu olayda suç yaratan insanların kendi çocukluğunu merak ediyor. En sade ve basit doğal dürtülerden hapis cezası çıkararak doğayı mı cezalandırmaya çalışıyorsunuz? Ayrıca bu çocukların uğradıkları psikolojik yıkımın ve ömür boyu sicillerinde yer alacak durumun bedelini kim ödeyecek, söyler misiniz lütfen?

DÜNYA NASIL BAKIYOR?

Merak edebilirsiniz diye Fransa’da durumun ne olduğunu özetlemek istedim: Fransa’da kimi yasa yorumlarına göre 15 yaş, kimi yasa yorumlarına göre 16 yaştan itibaren gençler kendi rızalarıyla cinsel ilişkide bulunabilirler. Yani bu yaş 18 değil. 13 yaş civarı ergenler kendilerinden dört yaştan daha fazla büyük olmayan 18 yaş altı insanlarla yine istedikleri gibi cinsel ilişkiye girebilirler. Ergenlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde ise tabii ki hiçbir suç izi veya yorumu tabii ki yok. Amerika’da 50 eyaletin otuzunda, cinsel ilişki için legal yaş16; kalan 20 eyalette ise 17 ve 18 olarak değişiyor. Tabii ki orada da ergenlerin birbirleriyle yaptıkları flörtlerden ceza çıkarmak gibi bir durum yok. 

Konumuz, bu olayı siyasal bir meseleye dönüştürüp şu ya da bu kesimin hanesine puan yazılması değil. Konumuz, bu çocukların serbest bırakılması, sicillerinin derhal temizlenmesi ve hiçbir polis veya yargı insanının bir daha buna benzer bir hata yapmaması için gereken hukuki düzenleme ve netleştirmelerin derhal gerçekleştirilmesi… Birçok ülkede çocuklar arasındaki cinsel eylemler “akran cinselliği” ile “cinsel istismar” arasında bir ayrım yapılmasına ve ceza hukukunun müdahale alanından çıkarılmasına yöneliktir.

Özellikle tüm CHP’li dostlarımdan rica ediyorum: Yıllardır Türkiye’ye korkunç ivme kaybettiren bir hastalığın ortada gezdiğini biliyoruz: “…ama şimdi biz şunu savunmayalım, çünkü sonra bizi şöyle zannederler, mütedeyyin seçmenlerden oy alamayız”. Türkiye yıllardır kendi hukuk sistemi ve yaşam tarzının çok gerisine düşmesine neden olan buna benzer adımların bedelini çok ödedi. Şimdi tekrar aynı hataya düşmenin sırası hiç değil…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kâbus gibi bir kasım... 28 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları