Suriye krizinden öğrendiklerimiz/hatırladıklarımız

Suriye krizinden öğrendiklerimiz/hatırladıklarımız

19.12.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Suriye konusunda, herkes gibi sizin de kafanızın karışık olduğunu biliyorum. Suriye krizi ya da “devrimi” konusunda insanların net bir düşünce geliştirmesi neredeyse imkansız… Çünkü anlatılanlar yalnız karışık değil çelişki dolu.

Konunun güncel kesitlerini derinden incelemek yerine genel coğrafyanın genel gerçeklerini hatırlayalım… Emin olun bu satırlar, günde 24 saat dinlediğiniz karmakarışık “çözümlemeler”den daha açıklayıcı gelebilir size…

Bir Orta Doğu gerçeğiyle bu makaleye başlayabiliriz. Dünyanın hiçbir yerinde Orta Doğu kadar güneşin belirsiz ufuklarda doğup yine belirsiz yarınlara doğru battığı ve şatafatlı hayatlar süren emperyal ailelerin, her an elinde biraz kalıntı servet bulunan “ünlü göçmen ailelere” dönüşebileceği başka bir diyar bulamazsınız.

- Orta Doğu’da genellikle diktatörler rejime tek başlarına hakim olurlar ve onlar da yoğun şekilde, milyarlarca dolarlık bir para birikimi ile kendi küplerini doldururlar. Sonra da bütün medyaları ilgilendiren diğer soru gündeme gelir: “Bu para, ülke halkına döndürülebilecek mi?”

-Öncelikle şunu bilelim ki, Amerika hiçbir zaman terk etmeye niyetli olmadığı Orta Doğu’da kendi ürettiği kurallara göre satranç oynayabilir ve her an rüzgâra göre dönebilir.

-Orta Doğu’da Amerika’nın İsrail’le olan açık paktı dışında kalıcı anlaşma-dostluk-koalisyon yoktur.

-Yobazlık, cehalet, eğitimin çöküşü, hepsi Orta Doğu karanlığından kalıcı şekilde sorumludur. Aktörlerin yani lider ve diktatörlerin ismi değişir, ülke isimleri değişir ama bu kader değişmez.

Orta Doğu’daki etnik grupların hepsi böl-parçala-yönet politikasının kolay bir hedefi, kobayı ve nihayetinde kurbanı olmaya mahkumdur.

-Çapraz çıkar savaşları ile Orta Doğu bir arapsaçına dönmüştür. 20 yılda bir değişebilen sınırlar, diktatörler, ortaklıklar veya sömürü düzeni, geçici sükûnet dönemlerinden sonra kaosu beslemeye yaramıştır. Unutmayın ki, silah tüccarları da bu bozuk coğrafyanın bozuk düzeninden nasiplenmeye mecburdur. Bu da “Amerikanya dayı”nın özel DNA’sının vazgeçilmez bir sendromudur.

-Dünya, diktatörlerle “business” yapmakta mahsur görmez. İş patladıktan sonra da gelsin sahte alkışlar veya timsah gözyaşları ve hepsinden önemlisi “yeni alıcı arayışları”. 

-Orta Doğu’da her yerde egemen olan büyük kabile havası, ne yaparsanız yapın hiçbir zaman değişmez!

-Orta Doğu’da bedeli her zaman çocuklar öder. Büyüklerin neyi paylaşamadıklarını anlayamadan gözlerini, kollarını, bacaklarını, ailelerini, evlerini kaybederler.

-İki “büyük”, Orta Doğu’daki petrol ve coğrafya savaşlarının kuklalarını karşılıklı oynatarak birbirlerine dokunmadan savaşmayı başarırlar.

-Atatürk gibi bir lideri olmamış her Orta Doğu ülkesi, yani hepsi, belirli oranlarda batağa saplanmış şekilde zaman üzerinden debelenirler.

-Her diktatör er ya da geç devrilmeye mahkumdur; Saddam Hüseyin, Kaddafi, Esad…

SURİYE KONUSUNUN DAHA ÖZELİNE GÖZ ATARSAK… 

-Tarihin bedelini dikta ve din savaşlarıyla sürekli ödeyen Orta Doğu’ya demokrasi “yarın” gelmeyecektir. Sözde Arap Baharı da sahte bir illüzyon olarak yaşanmıştır. Suriye’nin şu anda yaşadığı durum veya benzerlerinden sonra gelen görüntüler ve manşetler sahte bir demokrasi umudu besler ama bunlar güdük kalmaya mecburdur.

- İsrail’in, ABD’nin doğrudan uzantısı veya ajanı gibi bir konumda yaşaması bölgede orantısız bir güç oluşturmakta, bu ülke din farkının üzerine her türlü güç gösterisini döşeyerek oportünist eylemlerle varlığını, yüzölçümünü ve askeri gücünü katlamaya devam etmektedir. Son Suriye olaylarında, aynı fırsatçı yayılmacılık anlayışı, Gazze’den sonra Golan tepelerindeki tampon bölgeye doğru aniden devreye sokulmuştur. 

-Bir Orta Doğu liderlerinin veya oğlunun Avrupa’da okuması, başı açık güzel bir eşe sahip olması, yobazlığa kayan görüntüler vermemesi, kesinlikle medeni bir politikacı olduğu veya diktatör temayülü göstermeyeceği anlamına gelmez. İngiltere ve Fransa’da alınan yüksek eğitimler, havalı ve sözde laik yaşam tarzları, gerçek medeni içerikten uzak bir makyajdan ibarettir. Bu insanların kraliyet gülümsemeleriyle örtbas ettikleri canavarlıklar dehşet vericidir. Örneğin Esad’ı eşiyle beraber bir yabancı lideri ağırlarken gördüğünüzde, onların yüzbinlerce insanın kanına girdiğini düşünemezsiniz. Aynen İran Şahı Rıza Pehlevi ve eşi Farah gibi… 

-11 Eylül terör saldırısının ardından “Her yerde her terör örgütüyle mücadele edeceğiz. Ya bizimlesiniz ya değilsiniz” diye bütün dünyaya seslenen ABD, şu çelişkiye bakın ki şimdi HTŞ (Hey’etu Tahriri ş-Şam) ile diyalog halinde ve son yıllarda da PYD-YPG’nin stratejik/lojistik destekçisi. NATO eski Başkomutanı Wesley Clark, 17 yıl önce “ABD adına önümüzdeki yıllarda İran, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Sudan ve Somali hedefimizdeki ülkeler” diye açıklamıştı. Irak “halledildikten sonra”, ABD sırayla diğerlerini gündemine almayı ihmal etmedi. Dokunduğu her ülkede kendi çıkarları doğrultusunda bir “Anayasa”(!) çıkarmayı da kendisine hedef koyan ABD, bu Coğrafya’da stratejik sınır mühendisliğinden vazgeçeceğe benzemiyor.

-“ABD, Orta Doğu’da bir Kürdistan devleti kurulmasını istiyor” sözünü yıllardır duyuyoruz, PYD-YPG’yi desteklediğini de biliyoruz, fakat şu ikileme bakın ki, şimdi PYD-YPG Suriye’deki iç savaşın mağlupları arasında görünüyor! Öte yandan Amerika ise Suriye’de, Rusya, İran ve Esad’ın üstesinden gelmiş durumda. Uzun lafın kısası kimin eli kimin cebinde belli değil. PYD-YPG kaybolacak mı, kılık mı değiştirecek yoksa Colani veya ABD tarafından başka şekilde mi kullanılacak? Düğümü çözerseniz bana da haber verin lütfen. 

-Keza son kertede bütün bu yaşananların PYD-YPG örgütünün, yani dolayısıyla PKK’nın Türkiye’ye karşı oluşturduğu tehdidin gerçekten ortadan yavaş yavaş veya hızla kalkmasını sağlayacak sonuçlara ulaşıp ulaşmayacağı çok belirsiz. Aynı şekilde içeriğinde Işid, El Kaide ve El Nusra gibi oluşumların yer aldığı HTŞ, ABD açısından ne ölçüde güvenilir bir geçiş odağı oluşturabilecek?

-Ayrıca “eski” (?) bir terör örgütü liderinin, tersine daha modern rollere bürünmeye çalışarak Mohammed El Colani gibi, kendisine “Havana’ya giriş yapan Che Guevara” havası vermeye çalışması, güvenilir bir içerik oluşturamaz. 

-2017’ye kadar Amerika’nın terörist listesinde bulunan Colani’nin nasıl birden İsrail’e bile pek ses çıkarmayan pragmatik ve ılımlı bir uzlaşmacı lider adayına dönüştüğünü izlerken, lütfen tüm şaşkınlığınız ve şüpheleriniz canlı kalsın!

-Şam’a doğru yola çıkarak Halep-Hama-Humus yoluyla başkente inen muhaliflerin önünde hiçbir direniş olmaması tabii ki şaşırtıcı ötesi. Tabi şu anda da halen iktidar değişiminin kansız ve kahkahalar ve harika fotoğraflar eşliğinde yapılıyor olması yarın veya öbür gün dev tutuklamalar veya infazlar olmayacağı anlamına gelmez. Çünkü yüz binlerce dikta kurbanı ve cezaevinde vuku bulmuş işkenceler ve korkunç olaylar tartışılmaz şekilde yaşanmışsa, elbet birileri “herhalde Esad bunları tek başına yapmadı” diyecek ve hesap sormak isteyecek… 

-En dehşet verici hapishane olan Sednaya’da yaşananların korkunç izdüşümlerini eminim ki dünya görebilecek… Sednaya’nın hücre kapıları açıldığında bazı mahkumların gün ışığıyla ve özgürce yürüme hakkıyla karşılaştıklarında yaşadıkları o şaşkınlık ve “inanamamışlığın” yoğunluğunu ömrümde hiçbir filmde göremedim, kimse göremez… Bu kadar mükemmel aktörler yok!

-Suriyelilerin ülkelerine dönme hareketlenmesi hızlanmışsa da, Erdoğan’ın “Suriyeli misafirlerimiz yavaş yavaş geri dönüş yoluna geçti ama kalmak isteyenlerin başımızın üstünde yerleri var” söylemi açıkça kanıtlamaktadır ki Cumhurbaşkanı, Suriyelileri insani sığınma hakkı vermenin ötesinde adeta Türkiye’yi Araplaştırmak ve demografik olarak ve siyasi olarak çok farklı bir konuma taşımak amacıyla bu ters dönüş göçünün hızlanmasını kesinlikle istememektedir.

-Yaşanan onca çelişki içinde Suriye’de yaşananlara çok seviniyor görünen Erdoğan’ın, bu olayın kazananları arasındaki İsrail ile aynı cephede yer alması, özellikle Gazze yüzünden devamlı değişik şekillerde tanımlamak zorunda kaldığı bu ülke karşısındaki yeni çelişki dolu geçici bir rolü daha üstlenmek durumunda kaldığını ortaya çıkarmaktadır.

-Herhalde bu meşhur 7 Aralık 2024 Cumartesi günü Türkiye-İran-Rusya Dışişleri Bakanları arasında Doha’da neler konuşuldu, Esad nasıl birden kaçmaya mecbur kaldığına ikna edildi, bütün bunlar önümüzdeki süreçte önce gazetelerde, sonra dergilerde, sonra kitaplarda çok detaylı şekilde kılcal damarlarına kadar analiz edilecek tarihi anları oluşturmaktadır.

-Orta Doğu’da ne kalıcı güç ne gösteriş ne dostluk ne de insaf vardır… ne de ayağını yorganına göre uzatma alışkanlığı… Dolayısıyla kulağınıza gelen ve hala gözlerinizin önünde şekillenen veya deforme olan hiçbir olaya şaşırmayın, anlaştık mı?

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025