Nedenler, nasıllar ve inadına barış!

09 Eylül 2015 Çarşamba

Türkiye ahalisi olarak en büyük zaafımız belki de “nedenler ve nasıllarla” ilişkimiz. Gözümüze gönlümüze hoş geliyorsa, tuttuğumuz tarafa uyuyor yahut çıkarlarımıza denk düşüyorsa “nedenlere/ nasıllara” pek takılmıyoruz. Zaten “balık hafızayla” namlıyız. “Nedenler/ nasıllarla” ilişkisi zayıf toplumların “analitik akılları” da zayıf olur. Böylece mantık ve rasyonel düşünceye az yer kalır. Toplu histeri daha kolay yayılabilir.

***

Otoriter tek lidere dayalı, biatkâr toplumuyla bir tek parti devleti hedeflerken 7 Haziran hezimetini sindiremeyen siyasal İslamcı zihniyetin elindeki en önemli kozlardan birisi de bu. “Yalan-dolan-talan” düzeninin çatırdadığı son iki yıldır biteviye kutuplaştırdıkları insanların hislerini tırmalayarak, ülkemizi kanlı bir iç savaşa sürekleyen politikalarına zemin bulacaklarını düşünüyorlar. Söylemlerinin/edimlerinin, hemen ortaya serilen yalanlarının geniş kitleler nezdinde asla doğru düzgün sorgulanmayacağına çok inanıyorlar. Bu inançla stratejilerini çizdiler.

***

Suruç’ta IŞİD’e mal edilen şaibeli katliam ve vahşi örgüte Türkiye’nin desteğini gerekçe gösteren PKK’nin yine şaibeli biçimde iki polisin canını almasıyla düğmeye basıldı. 27 Temmuz tarihli yazımda benimsenen stratejiyi “Cehennemin kapıları stratejisi” başlığıyla özetlemiştim. Hem IŞİD hem de çatışmasızlık sürecini çöpe atarak PKK/PYD’ye “iki cephede” savaş açan bu stratejinin üç unsurunu sıralamıştım.
Bir. Suriye’de rejim devirme ısrarıyla siyasal İslamcı ideolojinin taşıyıcıları için alan açmak.
İki. IŞİD’le savaşta parlayan Suriye Kürtlerini dizginlemek.
Üç. “Çözüm sürecini” siyasi bekaları uğruna çöpe atıp erken seçimde ipleri ele almak.
Şimdi tabloya bakın:
Bir. ABD’ye İncirlik verildi, topyekûn safsata olan “ılımlı muhalif” retoriği üzerinden ittir kaktır şimdilik işler yürüyor. “Tampon bölge” emelleri için Avrupa’ya akan Suriyeli sığınmacılar “meze yapılıyor”. “Ilımlılar” ne IŞİD’e dokunabildi ne hedeflendiği gibi Halep’i ele geçirebildi. BM dahil her tür barış girişimi muhaliflere “reddetmeyin nasılsa işe yaramaz” türü “şark kurnazı” telkinlerle baltalanıyor.
İki. ABD açıkça IŞİD’le savaşta PYD’nin ortağı olduğunu beyan etti. Ankara’yı defalarca yalanladı.
Üç. Stratejinin en hızla devreye sokulan ayağı kaçınılmaz olarak içeride. Yolsuzluk ve talan düzenini tehdit edecek her koalisyon olasılığı baltalandı. “7 Haziran’da milli iradenin tecellisiyle yeni bir döneme adım attıktan sonra iç ve dışarıdan eşzamanlı terör saldırılarına hedef olduk...” yalanı eşliğinde çatışmasızlığa son verildi. Adım attıkları yeni dönem seçim darbesi yedikleri dönemdi. Terör saldırılarının şaibesi ise ilerde aydınlanacak. Ama bölgede adım adım 1990’ların korku iklimi hâkim kılındı. En büyük engelleri yüzde 15 tokadı yedikleri HDP ve milliyetçilerin bile gözünde parlamış Selahattin Demirtaş’tı. Demirtaş’ın PKK’ye “ama-fakat demeden silahları susturun” mesajlarını ya gizlediler yahut manipüle ettiler. “Cehennemin kapıları stratejisinin” uygulanmasında en büyük ortakları ise PKK. Kimse 10’larca genç askerin, polisin öldürülmesi “savunma savaşı”, “öfkeli gençlik durdurulamazla” izah edemez.

***

Artık “takıyye”ye gerek duymuyorlar. “400 vekil verseydiniz..” söylemi de “seçimden ne çıkarsa çıksın seni başkan yaptıracağız” söylemi de bunun sembolleridir. Yaşadıklarımız İhvan ruhunun tezahürü. İktidarı ele almaya güçleri yetmeyenleri kan ve silahla bir ülkeyi kana bularlar. Örneği Suriye’dir. Hiç hazzetmedikleri demokratik mekanizmaları kullanarak takıyye eşliğinde iktidarı ele geçirenleri ise asla bırakmaz.
Unutmayalım. Neden/nasıllarla ilgilenmedikçe, çatışmacı ruh kök salacak, toplumsal hafızamızı yitireceğiz. Barışı ısrarla istemekten, kimin barış, kimin savaş istediğini görmekten ve savaş isteyenleri defetmekten başka çaremiz yok.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları