Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)
Deniz Ülkütekin
Son Köşe Yazıları

Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

01.02.2025 14:54
Güncellenme:
Takip Et:

İnsanın barınma gereksinimi bildiğiniz gibi temel gereksinimler arasında en başlarda yer alır.

Bunun hem fiziki hem de psikolojik nedenleri vardır elbette. Barınma gereksiniminin çağdaş dünyadaki karşılığı ise ev sahibi olmaktır.

Ev sahipliği, günümüzde hem ekonomik hem de sosyal konum adına anlam ve önem taşır.

Dünya çapında istatistiklere bakalım: Baştan söyleyeyim bu alandaki çalışmalar kimi ülkelerin veri tutma kimilerinin de veri işleme konusundaki isteksizliği veya yetersizliği nedeniyle tamamen güvenilir değil.

O yüzden birincilere ve sonunculara bakmak yerine genel eğilim hakkında konuşalım.

Şimdi size ev sahipliği oranlarını içeren dünya genelindeki listede ilk 20’de yer alan bazı ülke isimlerini sayacağım:

Laos, Kazakistan, Romanya, Slovakya, Çin, Macaristan, Hırvatistan, Vietnam, Küba, Sırbistan, Bulgaristan, Rusya, Litvanya ve Arnavutluk. 

Şimdi de bir siyasi tarih sorusu: Bu saydığım ülkelerin ortak özellikleri nedir?

Yanıt: hepsinin güncel olarak veya geçmişinde bir sosyalist yönetim deneyimi yaşamış/yaşıyor olması.

Listenin devamında da sosyalist veya eski sosyalist ülkelerin ön sıralarda yer aldığını görebilirsiniz.

Peki buradan çıkaracağımız sonuç nedir? Sosyalist yönetimler insan yaşamına ve barınma hakkına saygı göstermişlerdir, bu yüzden de yurttaşlarının ev sahibi olması için çalışmış ve projeler üretmişlerdir.

Oldukça doğru bir çıkarım gibi görünüyor ama yeterli değil. Çünkü bu saydığımız ülkeler Çin, belki biraz da Rusya dışında ekonomik güçleriyle bilinen ülkeler değil. Hatta gelişmişlik endeksi sıralamalarında genelde arkalarda yer alıyorlar.

Dolayısıyla bir ekonomiste sorsanız rahatlıkla şunu diyebilirdi: 

“Bir ülkenin kısıtlı kaynaklarının büyük kısmını konutlaşmaya ayırması doğru değildir. Onun yerine rekabetçi bir piyasa ortamı ile üretici güçlerin ve yaratıcı fikirlerin değer gördüğü sektör bazlı bir gelişim öncelenmeliydi.”

Elbette ekonomik yorumlarda göz önüne alınan kapital-sermaye modelini önceleyen bir yorum.

Gelin bir de dünyanın finans kapital açısından güçlü ülkeleri ev sahipliği listesinde ne durumda ona bakalım:

Avrupa Birliği ülkeleri toplamda ilk 50’ye zor girerken ABD 54. sırada. Almanya 70. sırada yer alırken Fransa 60’ıncı. Sosyal devlet yapılarıyla öne çıkan İskandinav ülkelerinden sadece Norveç ilk 30’ girerken ilk 50’yi zorlayan diğer Kuzey ülkesi ise Finlandiya.

Buradan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz peki? Ekonomik refahla temel gereksinimlerin karşılanması arasında topluma yayılan bir eş güdüm olmadığını mı? Pek olası.

Güncel kapitalist ekonomilerin toplumun genel refahını öncelemediği zaten bilinen bir olgu.

Daha doğrusu rekabet içeren çalışma koşullarında yer almak veya yeterince çaba göstermediğinde temel gereksinimlerin bile tehlikeye girebileceği düşüncesiyle yaşamak farklı bir çalışma kültürünü de beraberinde getiriyor.

Yoksa kimse çok büyük ekonomiye sahip bu ülkelerin yurttaşlarının barınma sorunlarını gideremeyeceğini düşünmüyordur değil mi?

BARINMA TÜKETİME KARŞI

Söz konusu çalışma kültürü beraberinde ahlak ve etik dışı pek çok davranış kalıbı ve alışkanlık da getiriyor.

Her şeyden önce durmak bilmeyen tüketim kültürü ve onun yarattığı kolektif mental hasar sonucu kendini yeniden ve yeniden oluşturan tüketim bağımlılığı… Bununla birlikte akışkan, sürekli kendini yenileyen bir sermaye.

Buna da neo-liberalizm veya modern kapitalizm deniyor.

Ancak cebinde çok parası olmayan veya asgari ücretle çalışan insanları borca girip tüketim kültürünün en ışıltılı, son model ürünlerini aldıkları için eleştirmek bana pek de mantıklı gelmiyor.

Sonuçta beyaz yakalıların büyük kısmının bile zihinsel çöküşün veya daha şairane bir tanımla söylersek uçurumun eşiğinde gezdiği bir yaşam yoğunluğu içindeyiz.

Bu noktada bireylerin büyük çoğunluğunu ayakta tutan ise çoğunlukla yakınlarına duydukları güven, hissettikleri sevgi ortamı ve özgüvenleri değil.

Daha çok antidepresanlar veya aynı işlevi gören tüm o dijital içerikler, hazır gıdalar, yeni çıkan teknoloji ürünlerinin kullanıcı dostu ara yüzleri…

Peki neden insanlar hâlâ Doğu’dan Batı’ya yönelme veya kapitalist yöntemlerle yönetilen ülkelere eğiliminde? Sırf savaşlar, baskıcı yönetimler ya da yoksulluk mu. Bunu bir çeşit “bağımlı merkezcilik” teorisiyle açıklayabiliriz belki.

En basitinden, yoksul bir barınma duygusu artık lüks tüketim ürünlerine uzanabilen potansiyel bir evsizliğin yerini tutamıyor olabilir. 

İnsanlar önceden televizyonda gördüğü şimdi ise internetten ulaşabildiği Batı’nın yüksek gökdelenlerle dolu, yıldızlarla bezenmiş, çikolata kokulu özgür irade anlatısına kapılıp gitmek istiyor belki de.

ONLARI SUÇLAYABİLİR MİSİNİZ?

Almanya’ya birleştiğinde Doğu’da gelip sınırı geçenler bir markete girerler ve daha önce görmedikleri yaldızlı ambalajlar içinde bir sürü ürünle karşılaşırlar. Doğu’da hiç böyle ürünler görmemişlerdir. 

Sonra marketten çıkıp biraz ilerlerler ve sokakta yatan bir evsiz görürler. Doğu’da hiç evsiz de görmemişlerdir.

Meraklısına, Türkiye listede yüzde 56.7 ev sahipliği oranıyla 65. sırada yer alıyor.

Yazarın Son Yazıları

Pandeminin mirası bir sessiz salgın: Gooning

Pandeminin ardından yalnızlık yeni bir biçime büründü. Ekranların ritmiyle biçimlenen çağda “gooning”, sırf bir cinsel pratik değil, dijital odak ekonomisinin bir yansıması.

Devamını Oku
08.11.2025
Zamanın parçalanmış belleği

Zaman artık yalnızca ölçülebilir bir akış değil belleği, siyaseti ve ekonomiyi biçimlendiren bir iktidar aracı

Devamını Oku
25.10.2025
Samimiyet çağında samimiyetsizlik

Samimiyet, insanlık tarihi boyunca güven ve içtenliğin karaktere yansımış bir göstergesi olarak tanımlanırdı.

Devamını Oku
05.10.2025
Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Devamını Oku
21.09.2025
Gündem zehirlenmesi

Artık “Yine ne oldu?” hissiyle uyanmak, politikleşmiş bir yorgunluğa dönüştü.

Devamını Oku
17.08.2025
Kamusal şizofreni

Söylenemeyenlerin çoğaldığı, herkesin birden fazla benlik taşıdığı bir çağda yaşıyoruz. “Kamusal şizofreni” artık siyasetçilerin değil hepimizin hastalığı.

Devamını Oku
26.07.2025
Makbul queer

Makbul queer

Devamını Oku
12.07.2025
Düşünüyorum, öyleyse susayım!

Düşünce artık içerikten çok niyetiyle, sahibinden çok kökeniyle yargılanıyor. Bu sessizlik çağında en büyük özgürlük, hâlâ düşünebiliyor olmak.

Devamını Oku
28.06.2025
1000 > 100 bin

İnfluencer dünyasında artık takipçileriyle derin bağlar kuran içerik üreticileri yani mikro etkileyiciler yüz binlere ulaşan hesaplara göre markaların çok daha fazla ilgisini çekiyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Devamını Oku
25.05.2025
Kodlarda gizli erkek bakışı

Kodlarda gizli erkek bakışı

Devamını Oku
10.05.2025
Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Devamını Oku
03.05.2025
Elveda özgür Avrupa

Elveda özgür Avrupa

Devamını Oku
20.04.2025
Gerçeğin yokluğu

Gerçeğin yokluğu

Devamını Oku
12.04.2025
Umudu yaratanlar

Umudu yaratanlar

Devamını Oku
28.03.2025
Aklın çölleşmesi

Aklın çölleşmesi

Devamını Oku
15.03.2025
Korku ve ecel

Korku ve ecel

Devamını Oku
01.03.2025
Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Devamını Oku
23.02.2025
'Yapay zekâ kullanıyorum'

'Yapay zekâ kullanıyorum'

Devamını Oku
08.02.2025
Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Devamını Oku
01.02.2025
İhmalkâr

Bolu’da 78 yurttaşımızı yitirmemizle sonuçlanan otel yangınından beri sık duyduğumuz ve sürekli zihnimde tekrar eden kelime: İhmalkârlık.

Devamını Oku
25.01.2025
Ucubelerin sanatı

Ucubelerin sanatı

Devamını Oku
18.01.2025
Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Devamını Oku
10.01.2025
Genel izleyicinin tragedyası

Genel izleyicinin tragedyası

Devamını Oku
02.01.2025
Düş adacıkları

Düş adacıkları

Devamını Oku
30.11.2024
Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Devamını Oku
23.11.2024
Tekinsizliğe karışan deli

Birkaç farklı yerde, farklı tonlarda ve farklı cümlelerle bilgi sahibi olduğum bir anektod:

Devamını Oku
17.11.2024
Çaresizliğin zorbalığı

Çaresizliğin zorbalığı

Devamını Oku
08.11.2024
3F’den tek F’ye

3F’den tek F’ye

Devamını Oku
26.10.2024
4K netliğinde bir çaresizlik

4K netliğinde bir çaresizlik

Devamını Oku
05.10.2024
Hibrit kimlik ve sanal töreler

Hibrit kimlik ve sanal töreler

Devamını Oku
29.09.2024
Beyaz yakalı çobanlar

Beyaz yakalı çobanlar

Devamını Oku
22.09.2024
Gölgesinden korkan ülke

Gölgesinden korkan ülke

Devamını Oku
07.09.2024
Hangi geçmiş?

Hangi geçmiş?

Devamını Oku
17.08.2024
X etkisi ve cinsiyet politikası

X etkisi ve cinsiyet politikası

Devamını Oku
10.08.2024
Instagram’daki taşralı hayaleti

Instagram’daki taşralı hayaleti

Devamını Oku
03.08.2024
İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

Devamını Oku
26.07.2024
İç ve dış düşmanlar, gölgeler

İç ve dış düşmanlar, gölgeler

Devamını Oku
19.07.2024
Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Devamını Oku
05.07.2024
Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Devamını Oku
22.06.2024