Gezi davasında yargının özür borcu-3

01 Mayıs 2022 Pazar

Sevgili okurlarım, BİR MAYIS EMEKÇİ BAYRAMINIZI, GEZİ DİRENİŞİ savunmalarına devam ederek kutluyorum!

Kendisini kültürel ve doğal varlıklarımızın korunmasına adamış olan Mimar Mücella Yapıcı şunları söyledi:

“Bu iddianame ve esas hakkında mütalaa akla, vicdana sığmıyor, adalet barındırmıyor, bilime dayanmıyor, insan olmanın gereklerine saygı duymuyor.

Gezi Direnişi bu ülke tarihinin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketidir. Birlikte konuşup karar vermenin, yaşamın her türlüsüne sahip çıkmanın duvar yazısı olmuştur. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan itirazın adıdır Gezi.

İddia makamı çaresizce ve defalarca iddia etse de içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur!

Olamaz da. Bu iddia, tüm olayların akışına, mantığın sınırlarına ters.

Hayali senaryolara dayanan suçlamalar, terör, darbe, dış güçlerin oyunu gibi asılsız ithamlar ve tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş yargısal zorlamalar Gezi Direnişi’nin tarihsel gerçekliğini değiştiremez. Zira bu iddianameler ve ithamlar bir zümrenin eseriyken, o gerçekliğin şahidi milyonlardır.

Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürme çabası hiçbir delile, tanıklığa ya da başkaca bir somut gerçekliğe dayanmıyor. Sadece temelsiz bir yorumdan ibaret.

Siz de biliyorsunuz çünkü dersini gördüğünüz hukukun kabul edebileceği tek bir delil, ispat bulamadınız, yaratamadınız da.

Gezi Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleştiği hakikatin ta kendisi.

Tüm bu gerçekliğe karşı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Anayasal Düzene Karşı Suçlar’ bölümünde yer alan TCK 312. maddesi uyarınca cezalandırılmamızı istiyor.

İddia makamı bu suçlamaya ilişkin hukuksal bir dayanak, suça ilişkin bir delil bulunması ya da ‘illiyet bağı (nedensellik ilişkisi. E.K.) kurulması’ gibi ceza yargılamasının asgari gerekliliklerden kendini muaf tutuyor.

Mesela Osman Kavala ve ben haddimiz olmayarak bu Türkiye’nin koskocaman toplumsal eylemini aramızda kurduğumuz telefonlarla sağlamışız.

İddia makamı, yurttaşların haklarından değil sadece yükümlülüklerinden söz edilmesini istiyor.

Etkinliklerimiz ve çağrılarımız bütünüyle yasal, meşru ve barışçıldır.

Taksim Dayanışması tarafından alınan kararların hiçbiri kapalı kapılar ardında alınmadı, alınmaz da.

Gezi süresince hiçbir şekilde fon kullanılmadı; hiçbirimizin kursağından beş kuruş fon geçmedi. Gezi Direnişi fon ile para ile açıklanamaz.

Gezi süresince tüm ihtiyaçlar imece usulü karşılandı.

Belki şimdilerde siz anlayamaz oldunuz ama rantı değil ekmeği bölüşmenin insana onur veren bir yanı vardır.

Yemekten değil yedirmekten, sahip olmaktan değil paylaşmaktan mutlu olan bir kültür var bu topraklarda.

İmece kelimesinin başka dillerde karşılığı yok.”

***

Sivil Toplum Lideri, yetenekli Mühendis Hakan Altınay şunları söyledi:

“‘Açık Toplum ve Anadolu Kültür hakkındaki iddialar İstanbul 30. ACM tarafından sorgulandı ve MASAK raporu, Gezi’ye finansman sağlandığına dair herhangi bir delil bulunmadığını yazdı’. Ama iddia makamı bunlar yok sayıyor. İddia makamı bahsi geçen tapelerin İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nce yeniden incelendiğini söylüyor.

Oysa Yargıtay tape’lerin delil olarak sayılamayacağına dair karar verdi.

Telefonlarımı dinleten savcı ve yargıçlar FETÖ/PDY üyeliği soruşturması kapsamında yargılanıp tutuklandı ama ben yargılanıyorum.

İçinde bulunduğumuz durum o kadar gerçeküstü ki.

Esas hakkındaki mütalaada benim hakkımda TCK 39. maddedeki yardım suçundan ceza isteniyor.

Bu maddedeki suçlamalara dair tek bir delil yok.

Sadece beraatımı talep etmiyorum...

Kallavi de bir özür istiyorum.”

***

Sevgili okurlarım, bu yazıları saklayın:

Evet, yargı mekanizmasının Gezi Davası sanıklarına ciddi bir özür borcu var!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları