İmamoğlu kararı neleri kanıtladı

20 Aralık 2022 Salı

İktidarın İmamoğlu kararı, bazı gerçekleri bir kez daha, kamuoyunun zihnine ve vicdanına kazıdı.

1) “Şahsım Devleti” Rejimi’nde yargı erki, bütünüyle yürütmenin emrine verilmiştir.

16 Nisan 2017 Halkoylaması sonunda kabul edildiği iddia edilen bu yeni “Ucube Anayasa”nın “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığındaki 8. maddesi şöyle diyor:

“Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”

Görüldüğü gibi bu “Ucube Anayasa”, yürütme yetkisini, “Cumhurbaşkanlığı Kurumuna” değil, “Şahsen”, yani kişi olarak doğrudan “Cumhurbaşkanına” vermiştir.

Ben hem Erdoğan’ın, “İngiltere, Fransa, Almanya ve şahsım, dörtlü zirve yaptık” sözü üzerine...

Hem de Anayasa’nın son derece açık olan 8. maddesine dayalı olarak...

Bu rejime, “Şahsım Devleti” rejimi diyorum.

Hem yasalara hem akla ve mantığa hem de günlük yaşamın olağan akışına aykırı olan bu haksız ve hukuksuz karar, artık Anayasa’nın 9. maddesine hiç de riayet edilmediğini göstermiştir.

Birtakım maddeleri birbirlerine aykırı olduğu için benim “Ucube” dediğim bu yeni Anayasa hükümlerine göre, yargı kurumlarının oluşturulmasında Cumhurbaşkanı’na verilen doğrudan ve dolaylı yetkiler ne yazık ki yargı erkini “Cumhurbaşkanına” bağlı kılmıştır.

2) İktidar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kaynaklarını, doğrudan ve dolaylı yöntemlerle kendi yandaşlarına aktarma olanağını yitirmiş olmayı hâlâ hazmedememiştir ve bu kaynaklara yeniden el koymaya niyetlenmektedir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 50 milyara yaklaşan doğrudan ve ne kadar olduğu tam hesaplanamayan ama hiç de az olmayan dolaylı kaynakları 25 yıl boyunca AKP’ye ve yandaşlarına aktarılmıştır.

Her ne kadar, İstanbul’u CHP kazandıktan sonra, bu kaynaklar iktidar tarafından önemli ölçüde sınırlanmış, kısıtlanmış ve merkezi hükümetin emrine alınmışsa da yine de çok büyük bir miktar söz konusudur.

İktidar bu maddi olanağın yitirilmiş olmasının kendisine verdiği zararları herkesten çok daha iyi hissetmekte ve yeniden bu kaynaklara el koymayı planlamaktadır.

3) Ekrem İmamoğlu, iktidarın bütün sınırlama, kısıtlama ve engellemelerine rağmen başarılı bir Belediye Başkanı profili gerçekleştirmiş, İstanbullulardan aldığı desteği güçlendirmiştir.

İmamoğlu, bütün olanaksızlıklara ve engellemelere karşın, adeta mucizevi bir biçimde, İstanbulluların yıllardır mahrum bırakıldığı altyapı ve üstyapı hizmetlerini yerine getirmekte ayrıca gençlere, kadınlara, özel yardıma muhtaç grup ve kişilere sosyal dayanışma elini uzatmaktadır.

4) İktidarın artık seçmene vaat edebileceği yeni bir umut kalmadığı için bütün stratejisini:

Millet İttifakı’nı bölmeye...

Başarılı İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarını, CHP’nin Genel Başkanı ve doğal Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı öne sürmeye çalışmaya dayamış...

Bu nedenle doğal süreçleri bozmaya yönelmiştir.

Hiç kuşkusuz, iktidarın bu çabaları, doğrudan denetlediği gazete, radyo ve televizyonlar aracılığıyla halkı ve partileri de etkilemekte, herkes kendi meşrebine uygun farklılıkları destekleyerek, bu oyunlara alet olmaktadır.

5) Politikacılar da insandır ve onların da zaafları vardır.

Ayrıca daima parti örgütleri ile belediyeler arasında çelişkiler de yaşanır.

Bu olağandışı haksız ve hukuksuz müdahale, bütün bu çelişkilerin ve zaafların da abartılı bir biçimde ortaya dökülüp saçılmasına yol açabilir.

Ama “6’lı masa” en azından şimdilik “Millet İttifakı” bütünlüğünü koruyor görünmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu da bu haksız ve hukuksuz müdahale karşısında hata yapmamış, tam tersine bunu bir avantaja çevirebilmiştir.

Buradaki iki sorun, belediye başkanlarının ihtiraslarına gem vuramamaları ve sağda olan, özellikle de eski AKP’li yöneticiler tarafından kurulmuş olan ve 6’lı Masa’ya katılmış görünen partilerin liderlerinin, tarihsel olarak Demokratik Rejimi katletmiş olan hatalarda, laiklik ve hukuk devleti karşıtı simgelerde, isimlerde ve görüşlerde ısrar etmeleridir.

Dilerim belediye başkanları ihtiraslarına gem vurabilirler ve sağ partiler de geçmişten ders alarak Demokratik Rejim’in temelini oluşturan laiklik ve hukuk devleti ilkelerine saygı göstermeyi öğrenmişlerdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları