‘Ucube şahsım devleti’ iktidarın sonunu getirdi!

‘Ucube şahsım devleti’ iktidarın sonunu getirdi!

25.03.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bugünkü “Ucube Şahsım Devleti” rejimi, 16 Nisan 2017 sözde halkoylamasıyla güya kabul edilen “Ucube Anayasa” ile kuruldu.

Ama bu noktaya bir anda gelinmedi.

1971’de başlayan, 1980’de hızlanan, 2002’de belirginleşen ve 2007’de iyice ivme kazanan bir süreçle gelindi.

***

Önce, “ucube” teriminin anlamını bir kez daha anımsatalım:

“Acayip, alışılmadık”, “alışık olunmayan, garip görülen” anlamına gelir.

Bir başka anlamı da “Adını taşıdığı veya ait olduğu düşünülen cinse veya türe benzemeyen” varlıktır.

Bu nedenle de kimi zaman, “Şaşılacak denli çirkin olan” anlamında da kullanılır.

***

Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok uzun bir süreç sonunda “Ucube Şahsım Devleti” haline getirilmiştir.

Bunun ilk adımı, Türkiye’nin en demokratik Anayasası olan 1961 Anayasası’nı hacamat eden 12 Mart 1971 askeri darbesi ile atılmıştır.

İkinci adım, Cemaatle anlaşarak yapılan ve 1961 Anayasası’nı tamamen yürürlükten kaldıran baskıcı 1982 Anayasası ile gerçekleştirilmiştir.

Üçüncü adım, Özal’ın 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri gibi emperyalizmin desteğiyle iktidara gelmesi ve ortamı emperyalizmin uzantısı olan bugünkü iktidara hazırlamasıyla atılmıştır.

Dördüncü adım olarak, iktidar zaten Demokratik olmayan 1982 Anayasası’na bile ilk darbeyi, 21 Ekim 2007 tarihindeki halkoylamasıyla vurmuştur:

Bu halkoylamasıyla, Anayasa’nın lafzına ve ruhuna aykırı olan bir biçimde, Parlamenter Rejim’in mantığına aykırı olarak Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul edilmiştir. 

Böylece, Anayasa resmen “Ucubeleşmiştir”.

Beşinci adım, 12 Eylül 2010 halkoylamasında, yargının siyaset etkisine açık hale getirilmesiyle atılmıştır.

Altıncı adım, Erdoğan’ın 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimine Başbakanlıktan istifa etmeden girmiş olmasıyla gerçekleştirilmiştir.

Bu adımın anlamı, fiili olarak Anayasa’nın askıya alınmış olmasıdır.

Yedinci adım, Erdoğan’ın 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, hem Anayasa’ya hem de Demokratik geleneklere aykırı olarak hükümet kurulmasını engellemesi ve seçimleri 1 Kasım’da tekrarlatmasıdır.

Sekizinci adım, Hulusi Akar’ın yazılı ifadesinden de öğrenildiği üzere, en azından birkaç saat önceden haber alınan 15 Temmuz 2016 askeri darbe teşebbüsü bahane edilerek 20 Temmuz’da ilan edilen Olağanüstü Hal’dir.

Dokuzuncu adım, OHAL koşullarının baskısı altında, adaletsiz bir biçimde yapılan, oyların yasalara aykırı olarak sayıldığı 16 Nisan 2017 referandumuyla “Şahsım Devleti”nin Cumhurbaşkanı’na endekslenen yapısının belirlenmesi ve adının konulmasıdır:

Bu noktaya hep “İleri Demokrasi” vaatleriyle gelinmiş, bu noktadan sonra da “Halkın Ucube Rejim ile Aldatılması” kurumlaştırılmıştır!

***

Peki halk ya da vatandaş veya daha işlevsel bir tanımla seçmen, bu “Ucube Şahsım Rejimi” aracılığıyla nasıl aldatılıyor?

1) Anayasa’da mevcut Rejim’in “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” olduğu yazıyor.

Oysa bu iktidarın kurduğu “Ucube Şahsım Devleti Rejimi” ne Demokratiktir ne Laiktir ne Sosyal Devlet’tir ne de Hukuk Devleti’dir:

a) Demokratik değildir çünkü iktidarın eylem ve söylemleri Demokratik Rejim’in temeli olan bütün Temel Hak ve Özgürlükleri sınırlamış ve kısıtlamıştır. Ayrıca seçimlerin adaleti ve şeffaflığı da yok edilmiştir.

b) Laik değildir. Gerek iktidarın eylem ve söylemleri gerekse yargı kararları, laikliği, laiklik savunucularını görmezden gelmekte, din kökenli uygulama, eylem ve söylemleri korumaktadır.

c) Sosyal Devlet değildir. İktidar tarafından Sadaka Devleti haline getirilmiştir.

d) Hukuk Devleti değildir. “Şahsıma Bağlı Yargı Sistemi” ile adalet tek bir kişinin kararlarına, duygu ve düşüncelerine bağlı hale getirilmiştir.

2) Anayasa’ya göre, Cumhurbaşkanı göreve başlarken “Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diye yemin ediyor.

Oysa asla tarafsız değil; bir parti genel başkanı sıfatıyla sürekli olarak tamamen taraflı davranıyor.

3) Yeni “Ucube Anayasa”ya göre CB, hükümeti Meclis dışından seçtiği halde, hâlâ siyasal istikrar gerekçesiyle kullanılan seçim barajı, yüzde 7 olarak ilan ediliyor ve bu oran, yüzde 10’dan daha düşük olduğu için “Demokratik” bir adım olarak savunuluyor. 

4) Seçim güvenliğini sağlamak için gerekli olan “Parmak boyası” kabul edilmiyor.

5) Kendisini iktidara getiren “Meclis’te grubu olan partilerin seçime girebilmesi” koşulu kaldırılıyor.

6) Seçim güvenliğinin en önemli koşulu, “İl ve ilçe seçim kurullarına en kıdemli yargıcın başkan olması” ilkesi, kaldırılıyor.

***

“Ucube Şahsım Devleti” “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” biçimindeki propagandalarla kurulmuştur.

Oysa sonuç, bütün milli kaynakların ve devlet olanaklarının sadece oligarşiye harcanmasından dolayı “Şahsım Devleti”nin tam bir iflası, halkın, açlığa, soğuğa ve karanlığa mahkûm edilmesi olmuştur.

Böylece “Şahsım”ın yaldızları dökülmüş, “Şahsım Rejimine” bağlanan bütün umutlar çöpe gitmiştir.

Özetle, Erdoğan/AKP iktidarının nihai zafer olarak algıladığı “Şahsım Devleti”, onun sonunu getirmiştir!

Yazarın Son Yazıları

On birinci yargı paketi: Komedi değil, trajedi!

31 Temmuz 2023 ve öncesinde suç işleyenlere infaz indirimi de getiren 11. Yargı Paketi, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilmiş:

Devamını Oku
16.12.2025
Tarihi geri götürmek olanaklı değildir!

Orta Doğu’da İsrail’in güvenliği için bir Kürt Devleti kurmak isteyen ve bu nedenle Suriye’de, Terörist Radikal İslam’la uzlaşan ABD, Çağdaş bir Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de, İktidarla el ele, Suriye gibi Orta Çağ’a, dinler, mezhepler ve aşiretler bazında örgütlenmiş olan Merkezi Feodal bir yapıya geri götürmek istiyor!

Devamını Oku
14.12.2025
Devlet çökertildi ama yenisi kurulamadı (7)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı yapmasından sonra, geçen hafta başında yazmaya başladığım yazıların yedincisi.

Devamını Oku
12.12.2025
Stockholm sendromunun kaynağı (6)

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, HDP’li ve onun devamı olan DEM Partili politikacılar ve belediye başkanları görevlerinden alınır ve bazıları hapse atılırken, DEM Parti’nin “Süreç” bağlamında iktidara destek vermesindeki çelişkiyi vurgulamak için zekice dile getirdiği “Stockholm Sendromu”, Türkçemizin bütün çarpıcı güzelliğiyle, “Celladına âşık olmak” biçiminde ifade edilen bir durumdur.

Devamını Oku
11.12.2025
Açılım, Stockholm sendromu ve toplumsal şok (5)

İktidar, kamuoyundaki yaygın izlenime göre, “Açılım Süreci”ni, ilan ettiği gibi “Barış” “Demokrasi” ve “Terörsüz Türkiye” için değil, başarısızlıklarından dolayı siyaseten biten ömrünü uzatmak için içeride DEM Parti’den, dışarıda Emperyalizmden destek aradığı için yapıyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Açılım: Stockholm Sendromu ve şok doktrini (4)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı üzerine, geçen hafta Salı günü başladığım yazıların dördüncüsü.

Devamını Oku
07.12.2025
Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025