Seçimle iktidara gelen AK Parti’nin başkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu sözlerle muhalefeti uyardı: “Ülkeyi yönetmeye talip olmaktan vazgeçmeleri kendileri için daha iyi olur.”

Bu tek cümlede iki önemli konu var:

Birincisi, “ülkeyi yönetmeye talip olmaktan vazgeçmek”. Bu açıklama partili Cumhurbaşkanı’nın “iktidarı devretmeye niyeti olmadığını” açıklıyor.

Oysa, demokrasilerde siyasal iktidar, bir emanettir.

Bu emanet, seçim yoluyla sürdürülür ya da devredilir.

Ama Erdoğan, iktidarı “emanet” olarak görmüyor, “zimmete geçirilmiş mülk” yerine koyuyor.

Muhalefeti de kendi “zimmetli mülküne” göz dikmelerine karşı uyarıyor.

Cümlenin ikinci bölümü ayrıca açık bir tehdit içeriyor:

“Kendileri için daha iyi olur.”

Muhalefet lider kadroları, “Ülkeyi yönetmeye talip olmaktan vazgeçmezlerse kendileri için kötü olur” diyerek tehdit ediliyor.

Demek iş artık buralara geldi.

ANAYASAYI TANIMAMAK

Siyasal iktidar açıkça anayasayı tanımıyor.

Anayasada yer almış özgürlüklerin hiçbiri kullanılamıyor.

İfade özgürlüğü, ya hakaret sayılıyor ya da devlet sırrını açıklamak olarak suçlanıyor.

Toplanma özgürlüğü; teröre destek vermekten hükümeti devirmeye kadar uzanan bir çizgide suç sayılıyor.

Anayasada yer almış olan laiklik ilkesi “dinsizlik” olarak ortadan kaldırılıyor. Ağzına alanlar “dinsiz” ilan ediliyor.

İsmail Kahraman boşuna telaş ediyor, “Anayasadan laiklik çıkarılsın” diyor da gerek yok, laiklik zaten yok sayılıyor.

Anayasayı tanımayan siyasal iktidar, Anayasa Mahkemesi’ni de kendi kadrolarıyla yönetmeye çalışıyor.

Yasaların uygulanmamasına alışılmış durumda.

Hukuk, iktidarın ceza sopası haline getirilmiş.

Avrupa Topluluğu’nun hukukla ilgili uyarıları “ülkenin içişlerine karışmak” olarak reddediliyor.

ENDÜLJANS NEDİR?

Endüljans, ortaçağda Katolik kilisesinin bir uygulaması.

Papa, bağış karşılığı, alanın “günahlarının bağışlanacağını, cennette bir yer verileceğini” belirten bir belge hazırlıyor.

Kiliseler, bu belgeyi uygun bir bağış karşılığında isteyene veriyor. 

Günahların bağışlanması ve cennetteki yerler böylece Katolik kilisesi tarafından satılıyor. Endüljans bu.

Bu uygulama, protesto edilerek reform hareketine yol açacaktır.

Ama bizim de kendi “endüljansımız” var. 

Yapılacak seçimlerde AKP’ye verilecek oy karşılığında günahların bağışlanacağı açıklanıyor.

AKP Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız, “2023 seçimlerinde verilecek oyun, kılınmamış namazdan, tutulmayan oruçtan, gidilmeyen hacdan daha değerli olduğunu” açıklıyor.

Diyanet İşleri’nden çıt çıkmıyor. AKP başkanı sessiz.

Hayrettin Karaman, bir din bilgini olarak, “eğer iktidara zarar verecekse haksızlıklardan, yolsuzluklardan söz edilmemesinin caiz olduğunu” açıklıyor. Fetvası bu yönde.

Açıkça, din iktidar için kullanılıyor.

Ama Metropoll Araştırma kurumunun bu konuda yaptığı anket, başka bir sonucu gözler önüne seriyor:

“Oy almak için dini konuların ve duyguların kullanılmasını doğru buluyor musunuz” sorusuna, Türkiye geneli yüzde 85.1 oranıyla “hayır” diyor. Yüzde 13.1 “evet”.

AKP seçmeni yüzde 75 “hayır” diyor.

MHP seçmeni yüzde 82 “hayır”.

CHP seçmeni yüzde 93 “hayır”.

İYİ Parti seçmeni yüzde 89 “hayır”.

HDP seçmeni yüzde 89 “hayır”.

Toplum, dinin oy almak için kullanılmasına “hayır” diyor.

Elbette bu toplumun sağduyusu var.

GELECEK, BU SAĞDUYU İLE GELİYOR

Bu ülke, bu sağduyu ile kurtuldu.

Saltanat ve hilafet, bu sağduyu ile kaldırıldı.

Cumhuriyet, bu sağduyu ile kuruldu.

Mustafa Kemal Atatürk, bu sağduyunun lideridir.

Devrimlerini bu ulusun sağduyusu ile yapmıştır.

Şimdi siyasal iktidarın kör bir hırsla tepinmesi boşuna.

Kaynak israfıdır, enerji kaybıdır, zamanı harcamaktır.

Seçimle geldiniz, seçimle gideceksiniz.

Yaptığınız her şeyin de hesabını vereceksiniz.

Bu dünyanın hesabını bu dünyada vereceksiniz.

Bu ülke, geleceğini sağduyusu ile kuruyor.

Boşuna çıkmaz sokaklara sapmayın, tehditlerle göz korkutmaya kalkmayın.

Daha fazla zarar vermeden emaneti ehline devredin.

Ülke soluk alsın, geleceğine umutla baksın.

Sizin için de iyi olan budur.

Unutmayın...