Attila Jozsef dosyası

Attila Jozsef dosyası

19.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor. Attila Jozsef, çocukluk kahramanım. Gizli gizli Behçet Aysan’ın “Acıyla okuyorum Attila Jozsef’i/ ikimiz de doldurup yalnız kederle/ aynı çeşmeden hayatın güğümünü/ tünelleri ayrı bir kara trenle” dizelerini okuyup “Ülke Ülke Çağdaş Dünya Şiiri”ndeki sepya fotoğrafına bakardım. Kendini kara trenin altına atmış şairin melankolik yüzündeki anlamı çözmeye çalışırdım. Kemal Özer ve Ataol Behramoğlu’nun Jozsef çevirilerinde izleri olan gerçek anlamda demokrat sosyalistlerin ıstırabına gözyaşı dökerdim.

Bütün hayatı boyunca yoksulluktan hatta açlıktan kurtulamamış bu şairin boynu bükük değil boyun eğmez haline büyük bir hayranlık duyardım.

***

Belki de hep bir delikanlı kalan bu büyük şairin eprimiş paltosuna sardığı yün atkısına düşlerimde bakarken aslında modern çağın tragedya kahramanını gözlemliyordum. Son dönemde trajedi algısı çok değişti. Binlerce yıl öncesinin yaşama anlayışı yiğit savaşçılar, kurban edilmeye meyilli bakireler, kaderin sunduğu değerler üzerinden rahatlıkla ele alınıp metafizik eğilimler, tanrılar ve sahte kahramanlara atıfta bulunan bir değerlendirme yapılabilir. Hatta biraz daha ileri gidilerek Diyonissos gibi tanrısal da olsa taşkınlıklara, kader ve acı sözcüklerini ulvileştirmeye, aşkın doğasıyla çelişen insan hayatına dair çözümlemeler yapmak trajedinin kapsamına alınabilir. Hep büyük kahramanlar vardır bu eserlerde. En önemlisi zaafları yüzünden muhakkak bir trajik hatanın esiri olurlar. Ancak modern çağın tragedyası binlerce yıl öncesinin mitleriyle büyük kahramanlıklarla kuşanmışların yazgısı, şansı ya da takdiri ilahisi değildir. Yaklaşık yüz, yüz elli yıldır bizim trajedimiz kapitalizmin tekelinde çürüyen toplumlardaki kara düzenin hepimizi yıkıma sürüklemesinden geçiyor.

Ne acı ki Attila Jozsef de böylesine kudretli bir dalganın esiridir. O da kahramanlar mevsiminin bitişine denk gelmiş, onca acının içinde kalmış ve hayatını bir kurban gibi tamamlamıştır. Nasıl mı? Amerika’ya göçmen işçi olarak giden ve bir daha dönmeyen baba ile, evlere temizlik yapmaya giden bir annenin çocuğu olarak inatla öğrenimini sürdüren Attila, Fransa’da Sorbonne’da öğrencilik yapacak, Macaristan’a döndüğünde Komünist Partisi’ne yakınlık duyacak, görüşleri nedeniyle sekter çevrelerin saldırısına uğrayacak, Flora’ya duyduğu umutsuz aşktan kurtulamayacak, gittikçe artan hastalığı nedeniyle trenin altına atarak yaşamına son verecektir. Çünkü o zaten yaşarken elinden alınmış bir yaşamın içindedir:

“Ne babam var ne annem

Ne Tanrım var ne ülkem

Ne beşiğim var ne kefenim

Ne öpücüğüm var ne sevgim”

***

Tren, buharlı makinelerle Endüstri Devrimi’nin bir sembolüdür. Dolayısıyla modernizmin temel ulaşım araçlarından biridir. Onun mazlumluğu da son düzlemde başkaca şairler gibi mücadelede yitiklerin, mazlumların, mağlupların yenilgisini bir kurban olarak taşımasından geçer. Aslında ölürken yoksulların yanında konumlanmak istemiştir. İşte bir önceki yüzyılın trajedisi onursal olarak böylesine aşkınlıklarla kendine alan açar.

Tıpkı Attila Jozsef’in bugün dünya şiirine yön veren alan açışı gibi. İki vagon arasında ve tarihsel olarak bugüne hareket ederek bir yerden gülümser bize. Notos derginin Attila Jozsef dosyasında Haydar Ergülen’den Edith Tasnadi’ye, Tarık Demirkan, Barış Yılmaz’dan yazılar eşlik ediyor.

Böylece yıllarca korunması gereken bir sayı olmuş Notos derginin bu sayısı.

İlgili Konular: #dergi

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025