Nükleer savaş dersleri

Nükleer savaş dersleri

21.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye. Okurun belki de kendi yaşamından yola çıkarak etkilendiği bir ayrıntı unutulmazı olur. Tolstoy’un “Savaş ve Barış”ını okuduğumda liseyi yeni bitirmiştim. Romanın başlarında gencecik Nataşa’nın Pierre Bezurov’la tanıştığında onu bir duvar saatine benzetmesi yıllar yılı zihnimden silinmedi. Yazar muhtemelen onun iri ve hantal dış görünüşünü heybetli bir saatle birleştirerek tanımlamaya çalışıyordu. Yine Pierre’nin arkadaşı, asker Andrey’in kişiliği savaş kahramanı olmaktan uzaktı; savaşların anlamsızlığının mesleğine rağmen ayrımındaydı.

Yaralandığında ilk önce gökyüzüne bakmış, o zamana kadar parlak yıldızları fark etmediği için hayıflanmıştı: “Başının üstünde artık gökyüzünden başka bir şey yoktu; yavaş yavaş kayan kurşini bulutlarıyla, bulanık ama yine de ölçülemeyecek kadar yüksek bir gökyüzü. ‘Ne sessiz ne sakin ne azametli, hiç de koştuğum zamanki gibi değil’ diye düşünüyordu. (...) Nasıl olmuş da ben bu yüksek gökyüzünü daha önce görmemişim? Sonunda onu görebildiğim için öyle mutluyum ki! Evet!”

***

Ortadoğu’da savaş kendini gösterdiğinde ilk önce aklıma Andrey’in ölümcül yaralarına rağmen gökyüzünün uçsuz bucaksızlığına yattığı yerden bakması geldi. Çünkü çıldırmış dünyanın çıldırmaya meyilli “büyük adamları”, her şeye rağmen aynı göğün altında yaşayan dünyalıları nükleer bombalarla talan edilmiş bir ömre sürükleyebilir. -Geriye bir ömrümüz kalırsa tabii.- Nitekim İsrail’in savaşın ardına sığınmasının temel gerekçesi İran’ın nükleerle olan tehlikeli dansı... Özelllikle Natanz, Arak ve İsfahan gibi kentlerde güçlenmiş nükleer silah üretimine geçildiği iddia ediliyor. İsrail, ABD ve bazı Batılı devletlerin geçtiğimiz hafta İran’da bilim insanlarına düzenlenen suikastlar ve sabotajları haklı çıkarma yarışına girdiği gözleniyor. Öte yandan; İsrail’in, resmi olarak kabul etmese de çok sayıdaki uluslararası gözlemci raporuna göre dünyadaki sayılı nükleer güçlerden birine dönüştüğü gerçeği karşımızda acıtıcı bir şekilde duruyor.

***

Bu arada artan nükleer tehdidin varlığı üç temel noktadan çözüm aranmasını zorunlu kılıyor. İlki nükleer silah sistemlerinin genişletilmesini ve uygulanmasını durdurmak; nükleer silahlara sahip ülkelerin ilk defa bu silahı kullanan ülke olmasını önlemek; şimdilik tasarımsal olsa da ülkelerin nükleer savaşa karşı sivil savunma programlarının genişletilmesini sağlamak.

Ancak istisnasız bütün ülkelerin nükleer denemelere son vermesini, nükleer silahsızlanmaya gitmesini temel prensip olarak kabul etmesi noktasında uzlaşma sağlanamıyor. Emperyalizm, bu koşulları kabul etmek bir yana her zamanki gibi tehlikeli sularda yüzmekten çekinmiyor.

***

Dünyada nükleer silahsızlanmaya karşı en temel kuruluşların başında IPPNW (İnternational Physicians for the Prevention Nukleer War) geliyor. 1980 yılında kurulan, 1985 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alan, 63 ülkede tıp öğrencileri ve sağlık çalışanlarıyla barışçıl ve güvenli bir dünya yaratmak adına elinden geleni yapan IPPNW, ülkemizde NÜSHED (Nükleer Savaşa Karşı Hekimler Derneği) adıyla örgütlendi. Ancak 1986’da kurulur kurulmaz kurulmaz valilikçe yasaklandı. Ülkemizde devlet tarafından örgütlenmiş önemli kuruluşlar varken sağlıkçılar gibi çok da gerekli olmayan kişilerin bu konuda dernek kurmasının sakıncalı bulunuverdi. Derneğin kuruluşunda Leziz Onaran, Özen Aşut, Nusret Fişek gibi değerli hekimlerin yanında babam Behçet Aysan da vardı. İki yıllık yargılamanın sonunda dava beraatle sonuçlandı.

Günümüzde bilim insanlarının olası bir nükleer felaketin insanlığın başına öreceği çorapların ayrıntılı bir şekilde tartışması gerekiyor. Çünkü Hiroşima’da atılan atom bombasından kaçan çıplak kız çocuğunun aklımızdan çıkmayan fotoğrafı bugün de benzer savaş suçunun işlenebileceği gerçeğini bize gösteriyor. Ya da Saddam Hüseyin’in Irak’taki Halepçe katliamının binlerce masum insanın birkaç dakikada öldüğünü bize yakın tarih hatırlatıyor. Hiç şüphesiz bugün bize düşen Mustafa Kemal’in dünyada sulh planının takipçisi kalmayı yeniden diplomatik olarak masaya koymak.

***

Yoksa hayatımız bir Behçet Aysan şiirine dönüşecek: “Pırlayan bir güvercinim/ napalmla yanmış/ ağaçların arasından/ denizin dibinde/ kıpır kıpır bir balık/ zehirli rüzgârıyla/ nükleer başlıklı denizanasının/ dallarım kopartılmış böğürtlen/ tank paletleriyle.” 

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025