Ruhi Su söylüyor gecede

Ruhi Su söylüyor gecede

24.09.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Önümüzdeki günlerde Oğlak Yayınları tarafından yayımlanacak, Zeynep Altıok’la birlikte hazırladığımız sanatçı ve edebiyatçıların gittiği Ankara meyhaneleri kitabı için tarama yaparken bir ilan karşıma çıktı: “Kalem Restoran-1966-Ruhi Su Türkülerini Söylüyor.” Ruhi Su’nun bir anlamda boğaz tokluğuna yaşamını sürdürmek için sahneye çıktığı yerlerden biri, Kalem Restoran. Sahibi şair, yazar Mehmed Kemal olunca da, o yıllardaki dayanışmanın somutlaşmış örneğini bir kere daha görüyoruz. Ruhi Su’nun benzer yerlerde türkü söylediğini biliyoruz: As Kulüp, Çatı, Kent, Kafkas, Kartiyer, 66, Reis Merhaba. Özellikle Taksim Belediye Gazinosu’nda söylediği türkülerle dönemin gençliğinin simgesi haline dönüşüyor.  

***

Ruhi Su, acılı bir hayatın içinden geliyordu. Adana’da Öksüzler Yurdu’nda büyümüştü. Ondaki müzik yeteneğini fark eden, yaşamında hep saygıyla anacağı yurttaki hocası Mehmet Tahir’di; eline bir keman tutuşturmuştu. Dönemin Savunma Bakanı Recep Peker’in talimatıyla, yurttaki başarılı arkadaşlarıyla birlikte Kuleli Askeri Lisesi’ne gönderildi ancak müziği sevdiği için okuldan kaçtı; Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’nde öğrenim gördü. Bir süre öğretmenlik yaptı. 1936’da ise Ankara Devlet Konservatuvarı kurulunca Opera Bölümü’nün öğrencisi oldu. Tatbikat Sahnesi’nin hayata geçmesiyle birlikte ilk opera temsillerinde rol almaya başladı. 1951 tevkifatında ise Devlet Operası’ndan komünist olduğu gerekçesiyle atıldı. O dönem, Devlet Operası, Devlet Tiyatroları’na bağlı bir müdürlüktü. Nitekim Devlet Tiyatroları’ndan da aynı suçlama ile görevine son verilenler vardı: Ülkemizde daha sonra siyasal anlamda tiyatronun öncüsü Ulvi Uraz, piyanist eşi Selçuk Uraz, yazar, oyuncu ve yönetmen Kemal Bekir gibi. Hemen hepsi dönemin meşhur Sansaryan Han’ında büyük işkenceler görmüş, demir parmaklıkların ardına gönderilmişlerdi. Hapishaneden çıktıktan sonra da sürgünlük dönemini tatmıştı. Ama beş parasızdı. Tıpkı sonraki dönemlerde çeşitli kurumlardan atılanlar gibi, 1402’likler gibi, 15 Temmuz’dan sonra yayımlanan listelerde yer alanlar gibi… 

***

Kitlesel olarak tanınması, deyim yerindeyse adının duyulması ise 1972 yılında “Seferberlik Türküleri ve Kuvayı Milliye Destanı” adını taşıyan ilk albümüyle oldu. Nâzım’ın şiirini ilk besteleyenlerdendi. Sadece o değil, Yunus Emre’yi, Pir Sultan’ı, Köroğlu’nu, Karacoğlan’ı ve daha adı nice bilinen bilinmeyen ozanı sesinden dinlememizi sağladı. 1976 yılında, kendisiyle yapılan bir söyleşide, “özellikle müzik çevresinde yoğunlaşan bir tartışma var: teksesli müzik mi yeğlenmelidir, çoksesli müzik mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz” sorusuna, “Bunu saptayacak olan halkın kendisi ve halkın içinde bulunduğu koşullardır. Çok seslilik elbette ki müziğin bugün gördüğümüz en büyük aşamasıdır. Hatta müzikte çokseslilik yaşamımızı, özlemlerimizi anlatabilme açısından daha güçlü olanaklara sahiptir. Ama böyle olanaklara sahip bir müziğe de alışmak kolay değildir” diye yanıt veriyordu. Elliye yakın sürdürdüğü sanat yaşamında, Cevat Çapan’ın deyişiyle, “onun söylediği türküleri dinlerken nerde olursanız olun, yalnız bir yerle, bir zamanda değil, bu değişik yer ve zamanlarda yaşamış türlü türlü insanla bir bağ, özdeşlik kurmamızı” sağladı. Müziğimizdeki protesto geleneğini estetik bir boyuta taşıdı. Böyle büyük bir öncüydü.  

***

1980’lerin başında babam Behçet Aysan’ın Karşı Gece kitabı yeni yayımlanmıştı. Evde, değer verdiklerine, eşine dostuna kitap imzalamış, postayla gönderecek. İlk sayfalarını yırttığımı, altına ilkokul öncesi yazımla, sevgiler diyerek kendi adımla imzaladığımı hatırlıyorum. O isimlerden biri de Ruhi Su’ydu. Son anda sayfaları kendime göre ayarladığım fark edilmişti. Demek ki, Ruhi Su o zaman hayattaydı. 

***

Ruhi Su’nun katili şüphesiz memlekete bir karabasan gibi çöken 12 Eylülcülerdi. Kanserin pençesinde kıvranırken pasaportu geciktirildiği için tedavi olamadı. Oysa gideceği hastane bile hazırdı. Hatta altı yazar, kültür bakanına mektup yazmıştı: Heinrich Böll, Wolf Bierman, Ingeborg Drewitz, Günther Grass, Siegfried Lenz, Günther Wallraff. Cenazesi ise darbe sonrasındaki en büyük protesto gösterisine dönüştü. Tam 163 kişi gözaltına alındı. 

***

Hasan Hüseyin şiirinde, “Ruhi Su söylüyor gecede / susuyor karası ihtiyar yalnızlığın /  allar morlar bayram bayram söylüyor” diyordu. Yine bir eylül günü yitirdik onu. Aradan yıllar geçti. Ama o türkülerini hâlâ gecede söylemeye devam ediyor.

Yazarın Son Yazıları

Kapitalizmin laneti futbolda şike...

Sam Shepard’ın yazdığı “Aç Sınıfın Laneti” vahşi Amerikan rüyasının çöküşünü bir çiftlikte yaşayan dört kişilik ailenin hikâyesi üzerinden anlatır bize.

Devamını Oku
06.12.2025
Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025