Tehditler ve Murat Ağırel

Tehditler ve Murat Ağırel

07.09.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Her zaman vatandaşların yaşam hakkını savunma görevi devletin, yani devletin temsil organlarınındır. Gerekli yasal önlemleri almak, gerekirse özel yetkili görevliler ve savcılarla siyasi cinayetlerin, teşebbüste bulunanların ve böylesine insanlık dışı bir eylemin gerçekleşmesi adına şuursuzca çığırtkanlık yapanların üzerine gitmek en başta siyasi iradenin görevidir. Ne yazık ki yaşadığımız coğrafyada gazete ve dergilerin yaygınlaşmasına bir hayli geç kalındı, iletişim özgürlüğü ise bir hayli erken budandı. Gazeteciler ise sürekli bir namlunun ucunda kendini bularak görevlerini yerine getirdi. Hasan Fehmi’den Ahmet Salim’e, Zeki Bey’den Hasan Tahsin’e, Sabahattin Ali’den Cavit Orhan Tütengil’e, Abdi İpekçi’ye, Çetin Emeç’e, Uğur Mumcu’dan Musa Anter’e, Metin Göktepe’den Hrant Dink’e ve daha pek çok değerli isme uzanan öldürülen gazeteciler listesi cezasızlıkla bütünleşti. Biz ise, emri verenin de tetiği çekenin de yanına kâr kaldığı bu zaman dilimi içinde çırpınıp durmaya devam ettik. 

***

İktidarlar aktif bir muhalefetten rahatsız olduğu kadar çatlak seslerin yükselmesinden de hoşlanmaz. Ancak demokrasisini oturtmuş ülkeler haber alma ve iletişim özgürlüğü çerçevesinde vatandaşının bilgilenme ve öğrenme hakkını iktidarlara rağmen önemser. Çoğunlukla bir eyleme girişilmediğinden yasalarını uygulamaya bile fırsat bulamaz, bu alan içselleştirilmiştir de ondan. Ancak bu can alıcı noktaya nice bedeller ödeyerek gelindiği de aşikardır. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de bundan yüz elli yıl önce basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değildi. Nitekim 1887 yılında Sarayı Hümayun Baş Kitabet Dairesi’nin Matbuat Müdürlüğü’ne gönderdiği yönerge şöyleydi: 

“Her şeyden önce Padişah’ın değerli sağlığına, ürünlerin durumuna, ticaretin ve sanayinin gelişmesini bildiren haberlere öncelik verilmesi, 

Bakanlığın ahlak açısından onaylamadığı hiçbir romanın ve yazı dizisinin yayınlanmaması, 

Bir sayıda yayımlanamayacak kadar uzun ve edebi bilimsel yazılara yer verilmemesi, ‘Devamı var!’, ‘Devamı yarına’ gibi cümlelerin kullanılmaması,

Yazıda boşluklar bırakılmaması, çünkü bunlar birtakım kötü sanılara ve kafaları karıştırmaya yol açabilir,

Kişilere sataşılmaması (Bir devlet görevlisi ve mutasarrıfın hırsızlık yaptığı, para yediği, adam öldürdüğü ya da ayıplanacak bir iş yaptığı söylenecek olursa saklanması gerekir.)

Kişilerin ve vilayet ahalisinin bazı yolsuzlukları bildirmek için hükümdara verdikleri dilekçelerin kesinlikle yayınlanması yasaktır. 

Yabancı hükümdarlara karşı her ne biçimde olursa olsun girişilen suikastları veya yabancı ülkelerdeki kışkırtıcı gösterileri yazmak yasaktır. Çünkü yasalara saygısı olan barışsever halkımızın bunları duyması iyi olmaz.”

“Oh ne ala dünya...” dediğimiz bu manzumeler silsilesini el altından arayan anlayış fırsat buldukça baş gösterdi.

***

Değişen dünyada haber almanın kolaylaştığı bir çağda ise dönüşen toplum neoliberalizmin de etkisiyle medyanın konumunu yüzyıl öncesine göre bambaşka bir yere taşıdı. Ama sansürün değişen yüzü farklı şekillerde kendini göstermeye devam etti. Geçtiğimiz günlerde Murat Ağırel’in açık artırma ile çetelere ihale verilerek öldürülmesi için bir video yayımlandı. Video yayımlandıktan çok kısa süre sonra Emniyet Teşkilatı bir açıklama yaparak konuyla ilgili iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Böylesine hızlı bir şekilde suçluların bulunması önemlidir. Ancak arka plandaki elin ya da ellerin kim olduğunun da saptanması gerekir. Bir cüretin arkasına saklanarak mafyaya teslim edilmiş bir ülke görüntüsünün bile bu coğrafyada nefes alan aklıselim herkesi derinden yaraladığı gerçeği yeterince ağırdır. 

***

Bu ülkede siyasi cinayetlerde öldürülen ailelerin simge isimlerinden oluşan Toplumsal Bellek Platformu olarak bildiri yayımladık. Bildiride, “Bizler geçmişte bu görev yerine getirilmediği ya da eksik yerine getirildiği için bu ülkede yaşamının önü kesilen bir grup aydın, gazeteci ve yazarın yakınlarıyız. Onları yok edenler, en ufak bir acı bile duymadan yepyeni hayatlara yelken açtı. Bizimle alay edercesine, katilleri kovalar gibi yapan görevliler, vicdan muhasebesi yapmadan ellerini yıkadı. Bugün, (...) geniş ailemize bir üyenin daha eklenmesine razı olamayız. Takvim yapraklarında neredeyse her gün yitirdiğimiz bir aydının ölüm yıldönümü yazıyor. Bu ülkede düşünen, üreten, gerçeğin peşinde koşanlara yapılan eziyet bitmiyor. Ancak geleceğimiz için bu döngünün kırılması vicdan sahibi her yurttaşın sorumluluğudur. Çığlığımız ise mezarda yatan yakınlarımızdan mirastır.” denildi. 

***

Biz ölülerimizin değil nefes alanların hayatlarımızı sorguladığı bir ülkede yaşamayı hak ediyoruz.

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025