Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Petrol, İslamkomplo teorileri

20 Ekim 2016 Perşembe

“Siyasal İslam da emperyalizmin kullanışlı aptalı galiba” diye düşündüm, Donald Trump’ın “Ben her zaman söylerim gidip petrole el koymak gerekir” (Klare, Foreign Policy, 13/10/16) sözlerini, Clinton’ın basına sızan mektuplarından kimi alıntıları (Cockburn, The Independent, 14/10/16) okuyunca.

‘Gidip el koyalım’...
Klare, “Petrole el koyalım’, salt alkış almak için söylenmiş bir söz değil, ABD dış politika çevrelerinde yıllardır konuşulan bir seçenek” diyor. Bu seçenek ilk kez 1970’lerde petrol krizleri sırasında gündeme gelmiş, soğuk savaş ortamında değerlendirilmiş, uygun görülmemiş.
11 Eylül’den sonra, Bush yönetimi bu konuya geri döndüğünde, Wolfowitz, “İşgalin masrafını, Irak petrol geliriyle ödeyebilir” diyordu. Ancak direniş başlayınca, Irak’ta bir yönetim kurma sorununun iç dengeleri gereği, petrolün mülkiyetini devlete bırakmak gerekti. Tam bu noktada, ABD açısından çok kullanışlı bir Şii-Sünni iç savaşı başlamıştı. Klare’ye göre, ABD yönetimleri petrole el koymayı hep düşündüler ancak gerçekleştirmek için uygun bir anı, yeterli gücü bulamadılar...

IŞİD ve ABD...
WikiLeaks’in Clinton mektupları, müttefiklerinin IŞİD’i, finanse ettiğini, ABD’nin bildiğini ortaya koyuyor. Ağustos 2014’te IŞİD yıldırım hızıyla toprak kazanarak ilerlerken, ABD, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye gibi müttefiklerinin IŞİD’e mali destek verdiğine ilişkin söylentilere gözünü kapatıyordu. Ancak Clinton’ın 17/8/2014’te, ABD istihbaratının, bölgedeki kaynakların verilerine dayanan bir mesajı, “IŞİD ve diğer radikal gruplara gizlice verdikleri mali ve lojistik desteği durdurmak için Suudilere ve Katar’a baskı yapılmasının gereğinden” söz ediyor. Cockburn, “ABD yönetimi bu durumu hep biliyordu ancak Suudiler, Körfez monarşileri, Türkiye, Pakistan gibi müttefikleriyle ilişkilerini aksatmamak için önlem almıyordu” diyor.

Ben komplocu kafayla...
Biraz farklı düşünüyorum. En radikalinden ılımlısına, siyasal İslam, Ortadoğu halkları üzerinde etkisini 1980’lerden bu yana artırıyor. Bu durum emperyalizmin bölgeyi daha kolay manipüle edebilmesine, nihayet bir gün petrole el koyabilmesine uygun ortamın oluşmasına yardımcı oluyor.
Bu komplo senaryosuna iki yoldan ulaşıyorum. Birincisi, siyasal İslam, İslamafobi gibi tanımlamalar var ama bu tanımlamaları destekleyecek tek bir İslam yok. İslam dünyası paramparça, Şii-Sünni kamplaşması, IŞİD’in diğer Sünni akımlara bakışı, Vahhabi-Selefi akımın geri kalan tüm Müslümanları en hafif tabirle “yetersiz bulması”, bizde de, FETÖ-Nakşibendi çekişmesi, birbiriyle rekabet halinde çok sayıda tarikat... Bu parçalanmışlık emperyalizme, birbirine karşı kullanılabilecek çok sayıda “hakiki Müslüman”ı odak sunuyor. Emperyalizm geçmişte bu odakları, komünizme karşı kullandı. Soğuk savaş bittiğinden bu yana da, Ortadoğu’da doğal kaynaklarını korumaya çalışan ulusal projelerin devletlerini siyasal İslamın parçalanmışlığından yararlanarak yıkmaya başladı: Irak iç savaşı, Libya’ya müdahale, Suriye... Şimdi de IŞİD Musul’dan Suriye’ye doğru sürülecek. Müslümanlar din adına birbirlerini katletmeye devam edecek. Petrol piyasasındaki stratejik hatası, Yemen macerası, hanedan içi iktidar çatışması, ekonomik reform derken Suudilerin geleceği de belirsizleşiyor. Bu devletler yıkıldığında, “gidip petrole el koymak” kolaylaşmayacak mı?
İkincisi, dinci söylem egemen oldukça, kapitalizmi, emperyalizmi, genel olarak modern siyaseti, ekonomiyi anlayabilmek, teknolojik-bilimsel gelişme için olmazsa olmaz kavramlar, yöntemler, bastırılıyor, giderek kayboluyor. Gittikçe artan dindarlaşma, Ortadoğu halklarını, geçmişe öykünmeye , “Halife”, “Asrı saadet” fantezilerine mahkûm ederek, direnmek bir yana, başlarına gelenleri anlamaktan mahrum bırakmıyor mu diye düşünüyorum. Komplocu kafası işte...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böyle devam etmez! 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları