Kuru Otlar Üstüne (2): ‘Mesele’ taşrayı anlatmak değil!
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Kuru Otlar Üstüne (2): ‘Mesele’ taşrayı anlatmak değil!

10.10.2023 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Edebiyatta taşradan söz ederken insanı, insani gerçekliği en iyi anlatan yerdir derim sıklıkla. Peki bu hangi taşradır; içimizdeki mi yoksa dışta, ötede, en uzak yerdeki mi?

Edebiyatımızda bunun en iyi örneklerini bulmuşuzdur. Kemal Bilbaşar Denizin Çağrışı’nda anlatmıştır örneğin. Yusuf Atılgan, Necati Cumalı ilk akla gelen adlardan...

Dünyanın her yerinde taşra vardır. Bu bize özgü bir yer/mekân/yaşama biçimi olgusu değildir. Elias Canetti, bir denemesinde “insanın taşrası”ndan söz etmişti kendi yersiz yurtsuzluğunu anlatırken. Kafka’nın taşrasına ne demeli peki? Ya Dostoyevski’nin?

Edebiyatın bütün bu kapılarından geçerek Nuri Bilge Ceylan sinemasına baktığımızda, her ne kadar kendisi “Yeşilçam geleneği”nden gelen bir yönetmen olmasa da o mecrada üretilen filmlerin neredeyse önemli bir bölümü Anadolu taşrasını anlatır.

Yani taşra, bir edebiyatçı için “malzeme” değil, bildiğini en iyi şeyi anlatma yoludur. Buna tek bir örnek bile vermem yeterlidir burada: Hasan Ali Toptaş’ın tüm romanları bu gerçeklik üzerine kuruludur.

Nuri Bilge Ceylan sinemasının çıkış noktası, bence, “kendi taşra”sıdır. Hem içindeki hem de yaşayıp ettiği, görüp gözlediği...

Filme gelince:

Nuri Bilge Ceylan, filmini çekebileceği hikâye arayan biridir. Ama bunu yaparken veya buna kendisi için bir çıkış noktası ararken, eni konu mesele edineceği veya meselesini anlatabileceği insan hikâyelerine dönüktür yüzü. 

Edebi uyarlamaya prim vermemesi bundan. Yani, hazır kalıplarla biçimlenmiş bir konuyu alıp bir şablon gibi uygulamak yerine kendi “üretim”ini öne alan bir yönetmen. Kuşkusuz her yönetmen filminin hikâyesini kendisi yazmak ister. Carlos Saura veya  Pedro Almadovar filmlerini okuduğunuzda onların sesi/rengi/duyusu, birikimi her bir filmde öne çıkar. Başkasından alınan, uyarlanan öykülerde bile bu yanlarını asla gölgede bırakmazlar.

Sanırım Nuri Bilge Ceylan, bu konuda biraz esnek davranmalı. Neden derseniz, benzer izleklerin yinelemelerine düşmemek için derim öncelikle. Özellikle son üç filminin ortak noktası uzun diyaloglara yansıyan, adete ders verircesine öne çıkar söylemlerin birer aydınca bakışı içermesi. Bunların da çizilen karakterlerin sınıfsal konumları/duruşları, bize yansıyan gerçeklikleriyle pek bağdaşmaması.

Filmin dağılan, izleyiciye çoklukla “Neden” sorusunu sorduran birkaç önemli nokta var:

- Veteriner Vahit, yani baytar imgesi,

- Kız öğrenci/Sevim’in tutkusu,

- Eksik yaşam/kinizm,

- İçkin duruş,

- Sıkışıp kalmışlık,

- Taşranın bungunluğu,

- Yozlaşan, çürüyen bir toplumun “iyi” diye sarılabileceği duygu ipiltisini karanlık biçimde örtük bırakması...

- Sevmek çelişkisi, özgür olamama, Sevim’de filizlenenin, Nuray’da eksilerek yaşama sanrısında kendini gösterme biçimi...

- Yaza ve kış mevsimine göndermeler. Oysa orada anlatılan baharda filiz verenlerle güz mevsiminde solanların çağrıştırdıklarıydı.

- Derdi, yarası olan birinin bir başkasının derdine/yarasına çare bulması pek de mümkün değil; o nedenle acının kanadığı yeri bize gösteren Nuray’ın gizli öfkesi, kendini sınamak isteyen yapay duygululuk hali... 

- Nuri Bilge Ceylan, bir sınırda durur Nuray’ın hikâyesini anlatırken. Bir “militan” gibi göstermese de düşüncelerine yansıyan isyan/öfke karşısındaki Samet’i sindirmeye yetiyor. O diyalog sahnesini izlerken “Acı böyle mi kıvılcımlanır” diye de sorarsınız kendinize. 

- Sevim, bir imge. Masumiyetin ve yanlış algıların, hissettirilmesi istenilen “sevgi”nin göstergesi.

- Veteriner Vahit’in sağaltıcı olarak karşımıza çıkarken kendi bungunluğu, eleştirelliği...

- Huzursuzluğun simgesi olarak filmde beliren diğer kadın figürleri ise “yan karakter” olmak yerine, bu durumun içinde oluşan olguları yansıtan kişiler olarak karşımıza çıkarlar.

- Gene doğayı, kar ve görüntüyü filmin birer kahramanı gibi görmek kaçınılmaz. Çizilen kahramanların resme, fotoğraf ilgisi o içinde sıkışıp kaldıkların dünyada bir tutunma aracı sanki.

- Sizi, huzursuz etmeye geldim... Bir Dostoyevski, Nietzsche veya Pessoa tiradı olabilecek sözü söylemeden/söyletmeden hissettirmesi Nuri Bilge Ceylan sinemasının en belirgin cümlesidir bence.

Sanırım bunu da bir sonraki yazıda anlatacağım sevgili okurum.

Şunu da burada eklemek isterim: Kuru Otlar Üstüne, Nuri Bilge Ceylan’ın sinemasında, bir sonraki aşamada, romantizme kapı aralayacağı bir film olarak da kendini gösteriyor.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024