Adına “hedefleme” diyorlar. Peki, hedeflenen kim? Siz, ben, eşimiz, çocuklarımız... Niye hedefliyorlar bizi?
“Herkesin bildiği sırrı” şöyle anlatıyor uzmanlar:
“Diyelim internette sosyal medya kurdunuz. İnsanlara görüşlerini paylaşabilecekleri, üstelik bedava kullanabilecekleri bir platform oluşturdunuz. Peki, nasıl para kazanacaksınız? Reklam almak zorundasınız. Fakat bir süre sonra reklamcılar diyor ki, ‘Her reklamı herkese gösteremeyiz. 70-80 yaşlarındaki insanlara örneğin, paten reklamı göstermek ne işe yarar? Reklam etkinliğini arttırmamız lazım.’ Nasıl arttıracağız reklamların etkinliğini? Kullanıcıların bilgilerini toplamaya başlayacağız. Hangi yaş grubundalar, ilgi alanları ne, ekonomik durumları ne... Böylece kime hangi reklamı göstereceğimizi bileceğiz.”
Zaten bütün sosyal medyada, internette nereden alışveriş etsek, orada mutlaka hakkımızda veri tutuluyormuş:
“Şimdi Amazon’a bağlanıyorsun. Bakıyorsun tam da senin okumayı ya da dinlemeyi isteyebileceğin şeyleri sana sunuyor. Nasıl yapıyor bunu? Senin hakkında topladığı bilgilerle yapıyor. Sistem seni tanıyor. Daha iyi hizmet verebilmek için böyle yapılıyor.”
Yani diyor ki, “İnternet dünyasında ekonominin temeli kişisel verilere dayanır”. Eğer iyi hizmet almak istiyorsan özel bilgilerini vermen kaçınılmaz.
Ayrıca diyor ki, “Eğer bir ürün için herhangi bir ücret ödemiyorsan, bil ki ürün aslında sensin. Senin bilgilerini satıyorlar.”
Fakat hikâye burada bitmiyor. Facebook- Cambridge Analytica skandalıyla ilginç şeyler de öğrendik. Örneğin, hakkımızda ne denli yoğun bilgi toplandığını öğrendik. 68 Facebook “beğenisi” ile bir kullanıcının ırkı, dini, cinsel yönelimi, alkol ya da sigara kullanımı, oy verdiği parti yüzde 85 doğruluk payıyla tahmin edilebiliyormuş. Artık profilimizi çıkarmaya başlamışlar.
Bu verilerle insanların nasıl “kirli bir propagandanın” hedefi haline gelebildiğini de öğrendik. Facebook’ta 50 milyon kişinin verisine ulaşanlar, iddiaya göre bu verileri Amerikan seçimlerinde ve Brexit’te kullanmışlar.
İnsanı dehşete düşürecek açıklamalar var.
ABD seçimlerinde zencileri “hedeflemişler” mesela. Seçimde oy vermek konusunda çok kararlı olmayanları. Oy verseler rakip partiye oy vereceklermiş. Bu nedenle onlara yönelik “seçim sandığına gitmemeleri”, “oy vermemeleri” için propaganda yapmaya başlamışlar.
Sahte bloglar, web siteleri oluşturulmuş. Ortada kanıt bırakmamak için “kendi kendini imha eden zamanlayıcı”ya sahip e-postalar göndermişler insanlara. Sonra propagandasını yaptıkları partinin neferine dönüştürebilecekleri kişileri “hedeflemişler”. Gelir düzeyi ortanın üzerinde, sağ eğilimli, çok insanla diyalog kuran kişileri. Anlıyoruz ki, hedeflemede iyice sofistike hale gelinmiş.
Bay Jonathan örneği ilginç. Jonathan hedeflenen kişilerden biri. Avcılık kulübü üyesiymiş. “Silah benim için çok önemli” diyor Jonathan. Ona “Eğer rakip parti iktidara gelirse herkesin evindeki silahlara el koyacaklar” propagandası yapmaya başlamışlar. Kararsız bir seçmen olan Jonathan bir süre sonra parti lehine, sanki üyesiymiş gibi propaganda yapmaya başlamış. Onu partiye kazanmışlar.
Nerede kaldı kişisel verilerin gizliliği, kişi hak ve özgürlükleri?
Yaşanan son skandalda, bu bilgilerin nasıl olup da bir başka şirketin eline geçtiği tartışıldı. Oysa bu bilginin çok daha fazlası Facebook’un elinde var.
Ne diyordu gizli kamerayla görüntüsü çekilen Cambridge Analytica’nın yönetim kurulu başkanı: “Amerikan tarihini değiştirdik.”
İnsan düşünmeden edemiyor: Facebook’un sahip olduğu bilgilerin küçücük bir kısmıyla Amerikan tarihi değiştirilebiliyorsa, bu bilgilerin tümüne sahip olanlar neler yapabilir? Geçen yıl, Facebook CEO’su Zuckerberg’in 2020’de ABD başkanlığı için adaylığı konuşuluyordu. Ne olacak şimdi o adaylık? Zuckerberg adaylığını koyduğunda Facebook’un sahip olduğu “büyük veri”, analiz modelleri ve hedefleme tekniklerini kullanacak mı?
Hedeflenmek
Yazarın Son Yazıları
Önce Cumhuriyet!
İklim için ses ver!
Özel yaşamın sonu mu?
Çatılar boş mu kalacak?
İklim değişikliğine hazır mıyız?
Limitleri yine aştık
Balinaların şarkılarına ne olacak?
Katil robot uyarısı
Normal(!)
Yapay zekânın kahkahası
Ütopyalar zamanı…
Uygarlığımızdan geriye ne kalacak?
Çölleşme
Oyuna sahip çık
Plastiğe boğulmak…
Dünyayı kim kurtaracak?
Adalet yürüyüşçülerini kim dinledi?
Dünya Göçmen Kuşlar Günü
Rengimiz kararmadan
Yapay zekâ yargıçlar...
Dünya Günü
Geleceğin jurnalci nesneleri
Hedeflenmek
Son gergedan
Serçesiz olmaz!
İnternet, hayaller ve gerçekler
Artırılmış gerçekliğin büyülü kentleri…
Spartaküs’ün öcü...
Dünya daha büyük!
Suçla mücadeleyi oyunlaştırmak
Ne oluyor bu robotlara?
Bataklık diye diye...
Neden öldürüyoruz?
Biz değil, algoritmalar suçlu
Nefesinizi ne kadar tutabilirsiniz?
Dünya 3.2 derece ısınırsa...
Dünyanın tüm dillerini anlamak
Gölge etme…
İnternetin babası Mustafa Akgül...
‘Soluk Mavi Nokta’