Abdülhamit dönemine benzer istibdat jurnalciliğine soyunan başdanışman Oktay Saral’ın son açıklamaları, Saray’da solunan havayı özetliyor.
Saral’ın “Liderlerini yalnız bırakanlar bilsin ki onlar hiçbir zaman hasbi olmamış, sadece kendi konforlarının, şahsi hesaplarının ve küçük çıkarlarının peşinde koşmuşlardır” yakınmasından anlaşılıyor ki Saray ve yakın çevresi, bütün büyüklenme gösterişine, buyurgan, dediğim dedik tutumlara karşın derin bir yalnızlık hissetmeye başlamıştır.
Belli ki içlerinde bir çözülme, kopuş, sorgulama ile karşı karşıyalar. “Sen hasbi değilsin, oysa ben reise gönülden bağlı, sadık hizmetkârım” itişmesi ayyuka çıkmış.
Tüm bu göstergeler, Saraycıların gelecek kaygısına düştüklerini, bir bölümünün çatırdayan, yurttaş gözünde eridikçe muhalefete karşı acımasızlaşan iktidarın paçasına asılarak kendilerini ve yakınlarını güvence altına almaya çalıştıklarını kanıtlıyor.
Diğer yandan, Saray’ın tüm anketlerde giderek seçmen desteğini yitirmesi üzerine telaşa kapılan çeyrek yüzyıldır iktidar olanaklarından beslenmiş kesimin de çaktırmadan kaçışa hazırlandığı anlaşılıyor.
Her ne kadar, AKP sözcüsü Ömer Çelik’e göre, anketlerde, uluslararası krizlerde devletin başında Saray’daki AKP’linin bulunmasından yana bir eğilim görüldüğünü ileri sürse de iktidarın bir iç krize doğru sürüklendiği artık gizlenememektedir.
İşine gelmeyeni cezaevine tıkan, onların savunmanlarından tutun ailelerine değin eziyet eden, halkın sorunlarına tümüyle sırtını dönmüş, yurdun tüm zenginliklerini talana açmış, dış politikada güdüm altına girmiş, kendi geleceği ve çıkarı dışında gözü hiçbir şeyi görmeyen istibdatın sonu belli olmuştur.
Halkın demokrasiyi içselleştirmiş çoğunluğunun yükselen muhalefeti ile birlikte iktidarda beliren önlenemez iç çelişkiler; tüm can yakıcı, baskıcı yöntemlere karşın Saraycılığı yıkılışa götürmektedir.
Toplumsal süreçler hemen dünden bugüne keskin sonuçlar vermez. Ancak, belirtileri ulaşacakları yerin göstergesidir.
CHP KAYYUMU

Ömür boyu sultanlık rejimine geçmek için önlerindeki en önemli engelin Cumhuriyeti kuran parti olduğuna inanların, CHP’ye yargı eliyle çökme davasında önemli bir kararın öncesindeyiz.
CHP yönetimindeyken attığı yanlış adımlarla Saray rejiminin kökleşmesine önemli katkılar sağlamış olan Kemal Kılıçdaroğlu, mahkemeden çıkacak olası bir kararla CHP’ye kayyum atanmasına izin vermeyeceğini söylemiş.
Sızan bilgilere göre, Kılıçdaroğlu, yeniden CHP’nin başına geçmeyi bekliyor. Hem de öyle kısa bir süre için değil. Gelecekmiş ve partiyi yeniden yapılandıracakmış!
Neden ve ne için?
Hem de bu koşullarda...
“Kayyum atanmasına izin vermeyeceğim” diyerek iktidarın bir tür kayyumu konumuna düşmek kabul edilebilir gibi gözükmüyor.
CHP açısından doğrusu, 19 Mart’tan bu yana, iktidarın hak, hukuk dinlemeden gerçekleştirdiği abanmaya karşı yükselen halk hareketini kavrayan ve kucaklayan, sahiciliği ve çalışkanlığı ile göz dolduran, giderek bir halk önderine dönüşmekte olan Özgür Özel ile genç ekibine destek olmak, başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere içeride tutulan tüm CHP kadrolarının özgürlüğüne kavuşması için çaba göstermektir.
Ancak, Kılıçdaroğlu böyle bir tutumdan uzak duruyor. Dolayısıyla Saray’ın kayyumu olmaya razı olacağı yönündeki görüntüsünü pekiştiriyor.