Şişinme insanoğlu, bir virüs seni haşat etti!
Işıl Özgentürk
Son Köşe Yazıları

Şişinme insanoğlu, bir virüs seni haşat etti!

15.03.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Bu aralar insanoğulları kendilerini çok bir şey sanmaya başladı. Yapay zekâ, teknolojinin mahrem diye bir kavramı yok etmesi, acayip pahalı arabalar, estetik ameliyatları, yaşlanmayı durduran türlü çeşit ilaç, sandık ki ölümsüzlüğe üç adım kaldı. Bir şiştik bir şiştik, tam o sırada gözle görünmeyen bir virüs saldırmanın tam zamanıdır diyerek işe koyuldu. Çok bir kısa zamanda öğrendik ki, milyonlarca doların yatırıldığı savunma sistemleri, insansız hava araçları hiçbir işe yaramıyor. Gene estetik operasyonlar, ereksiyon hapları hava. Mahrem sırlarla dolu teknoloji setleri anca durumun vahametini yayabiliyorlar. Yani dostlarım kısaca dünyayı yöneten kapitalist sistem, hiç beklemediği bir yerden vuruldu.

Öğrendik ki en güçlü devlet olarak bilinen ABD’de, meğer sağlık sistemi Zambiya seviyesindeymiş. Virüsü tespit etmek için kullanılan setlerin fiyatı 3 bin 500 dolarmış ve devlet hiçbir biçimde bunu karşılamazmış. Depoları nükleer silahlarla doluymuş ama bunlar virüs karşısında bir hiçmiş.

Avrupa’da tüm fuarlar, şirket toplantıları yasaklanmış. Ben bu virüsü çok sevmeye başladım, hadi bakalım düşen borsanızı nasıl kaldıracaksınız, karantinaya almak zorunda kaldığınız işgücü bakalım sizlere nasıl dönecek? Tamam, Avrupa’da insanlar tuvalet kâğıdı ve makarna stoklamaya başlamışlar. Öyle ki, İsveç’te yaşayan bir dostum şaşkın şaşkın bana haber yolluyor, “Işıl görsen” diyor, “Her dakika reyonlara tuvalet kâğıdı yığılıyor, anında reyon boşalıyor.” Tam o bunları söylerken Sağlık Bakanı, lütfedip “Bir vaka göründü” dedi. Bizde de makarna ve tuvalet kâğıdı yağması başladı. Bu arada katı sabun kalmamış.

Virüsün nereden çıktığı, nasıl bulaştığı, nasıl öldürüleceği halen son derece meçhul. Bir yığın laf ediliyor. En akla yatkın olan bilgi bence şöyle: Yarasalar ve yılanlarda yaşarken kendi kendine mutasyonunu geliştirmiş ve insandaki bir proteine tutunarak yaşamayı başarmış. Dehşet bir şey, fotoğraflarını gördüğümüz oldukça renkli ve güzel bir mikroorganizma bizim proteinlerimizden birini yiyip duruyor. Bu mutasyonu nasıl başardı, bu meçhul. Ama eğer özellikle Amerikan yapımı bilimkurgu dizilerini izlerseniz, bu başarılı mutasyonun insanlar tarafından yapıldığına ikna olabilirsiniz.

Biliyorsunuz sanırım, Fransa’nın ve dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biri olan Pasteur Enstitüsü, 20. yüzyılın vebası, koronası, AIDS virüsünün bir laboratuvar virüsü olduğunu, Amerika’da idam cezası bekleyen mahkûmlara istekleri üstüne şırınga edildiğini, bu kişilerin serbest bırakıldığında en çok New York metrosunda biriktiklerini ve hastalığın metrodan yayıldığını belgeleriyle açıklamıştı. Afrika’da yaşayan maymunların günahı alınmıştı. Bu bilgiyi aklımızda tutalım, şimdi size dehşet bir bilimkurgu dizisinden söz edeceğim. Unutmayın, insan-oğlunun hayal gücü gerçeklerden kaynaklanır. Dizi şöyle: Bir gün Amerika’nın bir kentinde, bir Afgan hastaneye giriyor ve anında kapıda düşüp ölüyor. Hemen incelenmek için odalardan birine alınıyor ve inceleme yapan doktorlar da bir süre sonra kanayarak ölüyorlar, önce hastane ardından bütün kent karantinaya alınıyor. Karantinaya alına halk, dışarı çıkmasın diye bölge askerlerle kuşatılıyor. Ölen ölene, karantinaya alınanlar arasında açlık başlıyor, karantinayı  aşmak isteyenler askerler tarafından kurşunlanıyor. İki kadın gazeteci gizli bir yoldan karantina bölgesine geçiyor ve bu virüs nereden çıkmış diye araştırmaya başlıyorlar, öğrendiklerini bilgisayarlarına yazıyorlar, bir süre sonra onlar da ölüyor. Bu kez bir erkek gazeteci gene gizlice arkadaşlarının kaldığı eve ulaşıyor ve bilgisayardaki her şeyi okuyor. Şöyle CIA’nın o bölgede biyolojik silah yapan çok önemli bir laboratuvarı var, mutasyona uğratılan bir virüs biyolojik silah bilim adamlarından birinin bir kaza sonucu gözlerine bulaşıyor ve taşıyıcı o. Afgan kişiye iftira atılmış, tıpkı maymunlara atıldığı gibi. Ve Amerikan hükümeti bunun bilinmemesi için binlerce insanın ölmesine evet diyor!

Şimdi diyeceksiniz ki bu bir film. Evet, bir film ama hepimiz biliyoruz ki, devletlerin laboratuvarlarında her an yeni bir biyolojik silah üretiliyor. Ve en çok virüsler kullanılıyor. Ayrıca özellikle ülkemizde en son başvurulması gereken antibiyotikler peynir ekmek gibi kullanılıyor. Gerektiği zaman da etkisi çok azalıyor. Dünyada hava kirliliği ve gerektiği gibi beslenemeyen yoksul bir kalabalık var. Bir zamanlar verem nasıl bir öldürücü hastalıksa ve en çok yoksul ölümüne neden olmuşsa, bu korona denen virüs de ne yazık ki ülkemizdeki yoksulları vuracak, bir de 60 yaş üstündekileri. Bu altmış yaş üstündekilerin ölümü hükümetleri hiç ilgilendirmiyor, gizli gizli el ovuşturduklarını bile söyleyebilirim. Bir örnek, sanırım 8 yıl önce iklim değişikliği nedeniyle Avrupa ülkeleri öyle sıcak olmuştu ki, rakamla 11 bin huzurevi yaşayanı ölmüştü. Çünkü havayı soğutacak klimalar yoktu. Bu kişilerin büyük çoğunluğu çocuklarına, yakınlarına ulaşılmadığı için belediye tarafından kimsesizler mezarlığına gömüldü. Bu olayın ardından Fransa bir yasa çıkardı, huzurevinde ailesi bulunanlar her ay onları ziyaret etmek ve defter imzalamak zorunda bırakıldı.

Bu arada tuhaf bir rastlantı... Bizim Sağlık Bakanı, korona salgınına uğrayan ülkelere Birleşmiş  Milletler’in para yardımı yapacağı duyurulduktan sonra ülkemizde “Bir korona hastası tespit edildi” dedi. Bu arada kim bilir kaç kişi şak diye zatürreeden öldü bilmiyoruz. Kaç kişi taşıyıcı bilmiyoruz, gene işi Allah’a bıraktık. O da bizden bıktı.

Yazarın Son Yazıları

Hereke yolunda

Sevgili okurlarım sevdiğim tahta heykeller diyarı Değirmendere’ye taşındığımdan beri dostlarım, okurlarım beni hiç yalnız bırakmıyorlar.

Devamını Oku
14.12.2025
Boji’yle dünyayı gezdik!

Sevgili okurlarım, son yazdıklarıma bir göz gezdirdim.

Devamını Oku
07.12.2025
Canım şaka yapmışlardır

Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.

Devamını Oku
30.11.2025
Denize düşen yılana sarılır

Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?

Devamını Oku
23.11.2025
Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.

Devamını Oku
16.11.2025
Dünya unuttuğu bir sözcüğü yeniden anımsadı: Sosyalizm!

Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”

Devamını Oku
09.11.2025
Kraldan çok kralcılar

Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.

Devamını Oku
02.11.2025
İmecenin muhteşem gücü

Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.

Devamını Oku
26.10.2025
Hakan Tosun sen gittin gideli

Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.

Devamını Oku
19.10.2025
Düzenin yeni kurbanları: Katil çocuklar!

Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap!

Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Adana’nın yolları taştan sen çıkardın beni baştan!

Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.

Devamını Oku
28.09.2025
Kırmızı elbiseli küçük kız

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

Devamını Oku
21.09.2025
Vahşetin korkunç sularında

Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Bir kitap: ‘Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım’

Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.

Devamını Oku
07.09.2025
Devlet bir sivil itaatsizlik örgütü müdür?

Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.

Devamını Oku
31.08.2025
Bize kim düşe?

Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.

Devamını Oku
24.08.2025
Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.

Devamını Oku
17.08.2025
Parayı veren düdüğü çalar!

Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.

Devamını Oku
10.08.2025
Şu nitelikli ol ne demek? Biri bana anlatsın!

Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.

Devamını Oku
03.08.2025
‘Kolay ölümler ülkesi’

Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.

Devamını Oku
27.07.2025
Asılacak kadınlar ülkesi

Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.

Devamını Oku
20.07.2025
Kavşaktayız yeni sorular sorma zamanı!

Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.

Devamını Oku
13.07.2025
Topyekûn savaştayız!

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Zeytine ağıt

Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.

Devamını Oku
29.06.2025
Dünyanın hali gibi halimiz

Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.

Devamını Oku
22.06.2025
Yeniden Türkiş Dekameron

Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.

Devamını Oku
15.06.2025
‘Bana denizi göster’

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.

Devamını Oku
08.06.2025
Unutma biz Anadolu’yuz!

Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.

Devamını Oku
01.06.2025
Biraz mevzu değiştirelim

Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.

Devamını Oku
25.05.2025
Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.

Devamını Oku
18.05.2025
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Devamını Oku
11.05.2025
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde toplu anılar

24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival

Devamını Oku
04.05.2025
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Devamını Oku
27.04.2025
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Devamını Oku
20.04.2025
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Devamını Oku
13.04.2025
Boykotun sessiz çığlığı

Boykotun sessiz çığlığı

Devamını Oku
06.04.2025
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Devamını Oku
30.03.2025
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Devamını Oku
23.03.2025
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Devamını Oku
16.03.2025