Jale Özgentürk

Faiz üretimi vuracak

25 Aralık 2020 Cuma

Faizin enflasyonun sonucu olduğunu 130 milyar dolar ödeyerek öğrendik

Merkez Bankası faizi beklenenden de fazla, 2 puan artırdı. Piyasa mutlu, sıcak para yolda. Ancak borçları öteleye öteleye büyüyen tüketici, esnaf, sanayici kara kara düşünüyor.

Merkez Bankası, “piyasa dostu” politikalar çerçevesinde bugün beklenenin de ötesini yaptı. Faizleri 2 puan artırdı. Faiz oranları yüzde 17 oldu. Böylece Merkez Bankası piyasanın güvenini kazanmak için adım atarken, sıkı para politikası adımları hızlanmış oldu. Enflasyon da tekrar bir numaralı odak noktası haline geldi. 

Bu karar, “faiz enflasyonun nedeni mi, sonucu mu” tartışmasının bir cevabı gibi oldu. 

Ancak Türkiye’ye dövizi patlatan, enflasyonun altında düşük faiz diretmesi ile 130 miyar dolarlık bir maliyet ödetildi. Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı bir ülkede gerçekçi bir faiz artışına karşı çıkmak biraz hayal tabii ki. 

Yüksek faiz döneminin önümüzdeki yılın da bir gerçeği olacağı ortada. Yanlış politikaların sonucunda faiz artışları zorunlu ancak çok önemli sonuçları var. Bu da reel sektörü, özellikle KOBİ’leri şimdiden kara kara düşündürüyor. 

Kredi genişlemesi ile pandemi sürecinde üretimi sürdürebilme imkânı bulan mobilya, otomobil, inşaat gibi sektörler ihracatta önemli bir atılım yapamazlarsa sıkıntılı bir sürece girecek.

İşsizlik artacak

Bu da yüzde 30’lara yaklaşan işsizliğin daha da artması demek. Zaten borç sarmalına düşmüş vatandaşın, esnafın, sanayicinin, turizmcinin durumunun daha da içinden çıkılmaz hale gelmesi demek. 

Türkiye salgından önce zaten ekonomik kriz yaşıyordu. Pandemi ile birlikte duran hayat herkes için kaosa döndü. Mahkemelerde icra ve alacak davaları patladı. Davalar için İstanbul’da Çağlayan ve Bakırköy gibi dev adalet sarayları yetmez hale geldi. Ek binalar kiralandı. 

Türkiye’de bugün üç kişiden ikisi icralık durumda. Şirketler ise ağırlaşan finansal sorunlarını, hükümetin doğrudan destekleri yerine borç ertelemeleri ile aşmaya çalışıyor. 

Önemli davaları takip eden bir hukuk bürosunun ortağı Şevket Çelik, alacak-borç sisteminin tamamen tıkandığını söylüyor. Borç ertelemelerinde de artık sona yaklaşıldığını anlatan Çelik’e göre bankaların borçları öteleme imkânı kalmadı. 

Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun borç ertelemelerinin 180 güne çıkarılması tavsiyesine özel bankaların sıcak bakmadığını ekliyor. Özellikle “zombi şirket” olarak tanımladığı durumu kurtulamayacak halde olan şirketlerle ilgili şubat ayında iflas patlaması yaşanacağını öngörüyor. 

Bankaların isteksizliğinde tabii ki bilançolardaki bozulma etkili. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, önceki gün yaptığı açıklamada, “Hükümetin sağladığı koronavirüs mali canlandırma paketlerinin sona ermesi, ertelenmiş borçların vadelerinin gelmesi ve yüksek TL faizleri nedeniyle borç ödeme kapasitelerinin baskı altında kalacağını” belirtmişti. 

Şevket Çelik, makyajlı açıklamalar nedeniyle Dünya Bankası ve uluslararası finans kurumlarının artık resmi veriler dışında gerçek durumu görebilmek için hukuk büroları ile de görüştüğünü söylüyor. Türkiye 2021’e zor koşullarda giriyor. Ne yazık ki iktidarın piyasalar dışında güven veren bir politikası ufukta görünmüyor!

Şirketlere hijyen seferberliği

Nurten Öztürk... Türkiye’nin az sayıdaki başarılı iş kadınından biri. Eşi Fikret Öztürkle birlikte kurduğu OPET, bugün Türkiye’nin en büyük akaryakıt şirketlerinden biri. Kısa süre önce Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı olan Öztürk, sosyal sorumluluk konusunda da örnek insanlardan. 

Öztürk, 20 yıl önce en yakınındakilerin bile inanmadığı bir proje hayal etti. Temiz Tuvalet Kampanyası... Türkiye, uzun yol seyahatlerinde en önemli sorun olan pis tuvaletlerden işte o proje sayesinde kurtuldu. Öztürk, o projeyle el yıkama, hijyen kelimesini Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar ulaştırdı. 

Bu kampanya öyle bir seviyeye geldi ki Nurten Öztürk, tuvalet temizliği ve hijyen konusunda danışılan, adeta bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışan bir konuma geldi. Türk Standartları Enstitüsü, Türkiye’de tuvalet standardını OPET’in belirlemesini istedi. 

İlkokul çocuklarından köylerdeki kadınlara kadar 10 milyona yakın insan bu projeyle eğitim gördü. 

Pandemi, Öztürk’ün 20 yıl önce gündeme getirdiği hijyenin ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkardı. Öztürk’e TOBB’de yapacağı projeleri sordum. Tabii ki ilk planda hijyen var. Şunları anlattı:

- Pandemi nedeniyle geçirdiğimiz bu zor günler, mekân-insan ilişkisinin bulaşta ne kadar önemli olduğunu ve hijyenin her ortam için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 

- Hijyen; ortamda bulunan bakterilerin hastalık yapıcı seviyesinin altında tutulması için oluşturulan güvenli temizlik ortamıdır. Büyük-küçük tüm toplu yaşam alanlarında işyeri ve çalışanı güvenliği açısından ilk öncelikli konu olmalıdır 

- Biz de bu anlayıştan yola çıkarak geliştirdiğimiz proje kapsamında hizmet sektöründeki mikro işletmeler için hijyen oluşturmak, belirlenen hijyen standartları kapsamında Türkiye genelinde ulusal seferberlik ilan etmek amacındayız. 

- Söz konusu standartları mikro işletmelerin öğrenmesi ve uygulaması için ulusal kampanya yürüteceğiz. 

Türkiye’de sosyal sorumluluk projeleri kısa ömürlüdür. Temiz Tuvalet Kampanyası ise 20 yılına ulaştı. Öztürk, bu projeden hiç vazgeçmeyeceğini söylüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bölüşüm krizi 25 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları