Son dönemde ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal gelişmeler, tarımın ve tarımcının hep aleyhine oluyor. Kırsal kesimin sorunları çözülemediği gibi giderek daha da büyüyor.
Tarımla uğraşan insanlarımız, üreticilerimiz; bu sorunların hangi biriyle baş edeceklerini doğrusu şaşırıyorlar. Bu olumsuzluklar üreticinin giderek üretimden kopmasına yol açıyor.

İKLİM VE MADEN YASALARI
Son günlerde meclise gelen ve yasalaşan iki önemli konu, iklim yasası ile tarımsal alanların madencilik faaliyetlerine açılması; tarımcıları yakından ilgilendiriyordu. Bunlardan iklim yasası daha çok ticari yanlarıyla öne çıktı. Torba yasa içinde getirilen madencilik faaliyetlerinin önündeki engellerin kaldırılması ise, tamamen tarımı ve tarımcıyı vurdu.
Tarım kesimi için bir başka olumsuz gelişme, iklim koşullarıydı. Daha kısa bir süre önce don ve dolu afetleriyle karşılaşan üretici, şimdi de sıcakların ve kuraklığın kurbanı oluyor. Meyveler, sebzeler bağda, bahçede, tarlada kuruma tehlikesi yaşıyor.
ÇİFTÇİNİN ENFLASYONU
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) haziran ayına ilişkin Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE), çiftçinin yaşadığı ekonomik sıkıntıları ortaya koydu. TÜİK bile, çiftçinin üretim maliyetlerini göstermek zorunda kaldı. Buna göre çiftçinin enflasyonunu temsil eden Tarım-ÜFE, yıllık yüzde 50.31, aylık 18.82 oranında arttı. Aylık artış oranı en yüksek artış olarak kayıtlara geçti.
Böylece üretim maliyetlerinde rekor artış görüldü. İlginç olan ve tüketici olarak hepimizi ilgilendiren, çiftçinin yaşadığı bu üretim maliyetlerinin tarımsal gıdalara da yansıyacak olması. Önümüzdeki aylarda sebze ve meyve, çok daha yüksek fiyatlarla mutfağımıza ve soframıza gelecek.
MEYVE YENEMİYOR
Bırakın önümüzdeki ayları ve mevsimleri, içinde bulunduğumuz dönemde bile birçok dar gelirli ailenin mutfağına mevsim meyveleri girmiyor. Bir yandan donun etkileri, diğer yandan bugünlerde yaşanan kuraklık ve olumsuz iklim koşulları, meyve ağaçlarını etkiliyor. En çok fiyat artışı yüzde 203 oranıyla meyvede yaşanıyor. Kirazın fiyatı yüzde 367, eriğin fiyatı yüzde 127 oranında yükseldi.
Üretim maliyetinin ve üretici enflasyonunun arttığı bir başka alan da yumurta ve kümes ürünleri oluyor. Artık mutfaklarda neredeyse yumurta bile kırılamaz hale geliyor. Çiğ süt fiyatında yapılan yüzde 6’lık artış, üreticinin temel maliyet kalemi yemdeki artışı bile karşılayamadı. Süt üreticisi, süt veren hayvanlarını kesime göndermeyi düşünüyor. Bu durum ülkemiz ekonomisi, tarımı ve hayvancılığı için önemli bir kayıp olabilir. Tüm ilgilileri ve yetkilileri, tarıma, tarımcıya daha ilgili ve duyarlı olmaya davet ediyoruz.
***
Emeklinin hak ve örgütlenme mücadelesi
Ülkemizin en mağdur kesimleri arasında emekliler başı çekiyor. Emekli kesim, ekonomik ve sosyal sorunların burgacında adeta kıvranıyor. Bu durum ister istemez onları yeni arayışlara itiyor ve farklı örgütlenmelere zorluyor.

İzmir’de ve Ege’de emekliler oldukça hareketli. Sendikalar ve dernekler kuruyorlar, platformlar oluşturuyorlar. Yalnız burada da bir örgütlenme karmaşası var. Geçmişin siyasal ve toplumsal mücadeleleri içinden gelen ‘ak saçlılar’, farklı örgütsel yapılara ayrışarak güçlerini bölüyorlar
EMEKLİ ÖRGÜTLENMESİ
Emeklilerin sendikal hak ve örgütlenme mücadelesi 30 yıldır devam ediyor. İlk olarak 1995 yılında Tüm Emekliler Sendikası kurulmuştu. Sendika kapatma davası ile karşılaşınca, 2019 yılında DİSK’e bağlı Emekli-Sen kuruldu. Son dönemde bu sendika hakkında da kapatma kararı verildi. Kararla ilgili itirazlardan ve başvurulardan da sonuç alınamadı.
Aslında emeklinin sendikalaşmasına çıkarılan engel; anayasanın 51. maddesinde ‘çalışanlar sendika kurma ve üye olma hakkına sahiptir’ hükmünde, emekli ibaresinin yer almamış olması. Oysa Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerde ‘emekliler de sendika kurabilir ve üye olabilir’ deniyor. Aslında bu durum örgütlenmeden yana bir yorumu ve yaklaşımı gerekli kılıyor.
DEV EMEKLİ-SEN KURULDU
Kapatılan sendikanın yerine yeni bir sendika Devrimci Emekliler Sendikası (Dev Emekli-Sen) kuruldu. Başvurular kurucular kurulu tarafından Ankara Valiliği’ne verildi. Yeni sendikanın kuruluşu ile ilgili olarak Anadolu’nun dörtbir yanından gelen temsilciler, Ankara’da toplandılar. Toplantıya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da katıldı.
Çerkezoğlu konuşmasında; “Bütün emeklileri DİSK’in çatısı altında yan yana gelmeye, sendikalı ve DİSK’li olmaya çağırıyorum” dedi. Eski Emekli-Sen’in Genel Başkanı Cengiz Yavuz ile bölgelerden gelen temsilciler de yeni sendikaya tam destek verdiler. Önümüzdeki süreçte emekli örgütlenmesini daha da güçlendireceklerini vurguladılar.
***
Egeli bir sendikal önder; Kemal Türkler
DİSK’in kurucu genel başkanı Kemal Türkler, ülkemizde işçi sınıfı mücadelesinin ve emek hareketinin simge isimlerindendir. O aynı zamanda, sınıf sendikacılığının etkin örgütü Maden-İş’in de genel başkanıydı. 45 yıl önce katledilen değerli sendikacı Türkler, birçok kesimde çoğunlukla bilinir tanınır. Ama onun Egeli olduğu ve Ege’den yetiştiği doğrusu pek bilinmez. Hatta Egeliler bile bunu yeterince bilmez.

Kemal Türkler, 1926 yılında Denizli'de odunculuk yapan yoksul bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Yoksullukla geçen ilkokul çağından sonra genç yaşta terzi çırağı olarak çalışmaya başladı. Sonra gömlek ustalığı, ayakkabıcı çıraklığı gibi çeşitli işlerde çalıştı. 1944 yılında liseden mezun olan Türkler, Denizli'nin Tavas ilçesinde bir yıl memur olarak da görev yaptı. Daha sonra hukuk eğitimi için gittiği İstanbul’da çalışma hayatını ve mücadelesini sürdürdü.
50 YIL ÖNCE İZMİR’DE
Maden-İş’in örgütlenmesinde ve DİSK’in kuruluşunda önderlik yapan Kemal Türkler, aynı zamanda TİP’in de kurucularındandı. Onu geniş kesimlere tanıtan en önemli eylemlilik de 15-16 Haziran büyük işçi direnişi oldu. Aynı etkinlik ve başarı, 1976 DGM direnişinde de yaşanacaktı. Mücadelenin önderliğini yine DİSK ve Kemal Türkler yapıyordu. 1970’lerde DİSK’in kitleselleşmesinde ve emek mücadelesinin yükselişinde, Türkler’in çok büyük emekleri vardır.
Biz onu ilk kez bundan yarım asır önce, 1975 sonbaharında; DİSK tarafından İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen demokratik hak ve özgürlükler mitinginde görüp dinlemiştik. Aynı mitingde, kısa bir süre sonra o büyük 1 Mayıs’ı göremeden aramızdan ayrılacak DİSK Genel Sekreteri İbrahim Güzelce de konuşmacıydı. DİSK, 1 Mayıs’ların kitlesel kutlanacağı, DGM - Tariş direnişlerinin yaşanacağı yeni döneme hazırlanıyordu. Sonraki yıllarda, Kemal Türkler’in genel başkanlığını yaptığı DİSK’in üyesi olmanın onurunu yaşadık.
ALINTERİNİN ONURU
İstanbul’da Taksim’de kutlanan o büyük 1 Mayıs’larda onu görüp dinlemiş olmak da, anılarımızda önemli yer tutuyor. Hele 34 emekçinin katledildiği 1977 1 Mayıs’ındaki seslenişi, hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor! Sanırım onu son görüp dinlediğimiz miting, İzmir’deki 1979 1 Mayıs kutlaması oldu. O yıl İstanbul’daki kutlamalar sıkıyönetimce yasaklanmıştı. Bu nedenle merkezi 1 Mayıs kutlaması da İzmir’de yapılmıştı.
İşçi sınıfının bu büyük önderini, 1980 yılında İstanbul’da yapılan alçakça bir saldırıda kaybettik. Kemal Türkler, ülkemiz sendikacılığının ve emekçi mücadelesinin en önemli isimlerindendi. Bu yıl İstanbul’un yanı sıra İzmir ve Bodrum’da da anıldı. Alınterinin onurunu temsil eden bu değerli mücadele insanını, katledilişinin 45. yılında saygıyla anıyor ve mücadelesini selamlıyoruz.