Önceki gün İstanbul’da, ana muhalefet lideri CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan fiziki saldırı, ülkemizin siyaset kurumu ortamı ve siyasetçileri için ciddi bir uyarıdır. Siyaset tarihimize kara bir leke olarak geçecek bu talihsiz olay, ülkemizde siyasetin getirildiği durumu ve içine düşürüldüğü düzeyi çarpıcı biçimde göstermektedir.
Olayın organize olup olmadığı, güvenlik konusundaki yetersizlikler, ilgililer ve yetkililer tarafından değerlendirilecektir. Saldırı ve saldırgan tüm yönleriyle araştırılmalı, olay tüm boyutlarıyla aydınlatılmalıdır. Sonuçta ülkemiz, maalesef ana muhalefet liderini bile koruyamayan bir ülke görünümüne bürünmüştür. Bu olumsuz görüntü, ülkemize ve siyaset kurumuna yakışmamaktadır.
ADALETİN ADALETSİZLİĞİ!
Aslında bu olayın failinin geçmişi ile ilgili bilgiler irdelendiğinde ülkemizde siyaset kurumu gibi adalet kurumu da büyük yara almaktadır. Geçmişi birçok cinayet ve suçla dolu bir kişilik, elini kolunu sallayarak dolaşıp ana muhalefet liderine saldırma cüretini gösterirken ülkenin en büyük kenti İstanbul’un başkanı ve en büyük partisinin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere birçok muhalif belediye başkanı, siyasetçi ve düşünce insanı içeride tutulmaktadır.
Kısaca “adaletin adaletsizliği” olarak tanımlanabilecek bu kahredici durum, ülkemizde adalet kurumunun ne ölçüde yıprandığının, kanadığının ve toplumun vicdanında nasıl yaralar açtığının çarpıcı göstergesidir.
SİYASETİN DİLİ-SÖYLEMİ
Bu talihsiz olay, siyaset kurumu ve siyasetçiler için de pek çok dersle doludur. Başta ülkeyi yöneten siyasal anlayış ve yönetenler olmak üzere, her kademede yönetim sorumluluğu taşıyanlar ve tüm siyasetçiler; bu olayın siyasetle olan etkileşimlerini görmelidir. Siyasal gözlemciler olarak bizim en çok dikkat çekmek istediğimiz konu, olayın siyasal boyutlarıdır.
Saldırı sonrasında tam bir devlet adamı olgunluğu ve sakinliği ile hareket eden ana muhalefet lideri Özgür Özel’in tavrı ve söylemi, tüm siyasetçilere örnek olmalıdır. Başta iktidar mensupları olmak üzere siyasetçiler, toplumu geren, kutuplaştıran zehirli dili artık terk etmelidir.
OTORİTERLİĞİN YANSIMASI
Son olay, ülkemizde giderek tırmandırılan ve tüm kurumlara yerleştirilmeye çalışılan otoriter yönetim anlayışının da bir bakıma siyasete yansımasıdır. Unutulmamalıdır ki otokrasi, siyasal kutuplaşmadan ve gerginlikten beslenir. Ancak bu gerginliklerin ve kutuplaştırıcı söylemlerin kamuoyundaki etkileşimleri de birçok tehlikeyi beraberinde getirir.
Asırlık Cumhuriyetimiz ve köklü demokrasimiz otoriterliğe yenik düşmemelidir. Adaletin, barışın, demokrasinin, hak ve hukukun çağdaş kuralları-dili-söylemi, siyasete egemen olmalıdır.
EKONOMİDEKİ YUMRUK!
Siyaset kurumu ve siyasetçiler “telef” söylemiyle, ana muhalefet liderine atılan yumrukla meşgulken bir bakıma “ekonomideki yumruk” olarak tanımlanabilecek enflasyon ve yarattığı sorunlar, maalesef gözardı ediliyor. 2025 Nisan ayı enflasyon oranlarını TÜİK: aylık 3, yıllık 37.86; ENAG: aylık 4.46, yıllık 73.88; İTO: aylık 3.21, yıllık 47.21 olarak açıkladı. Bütün bu oranlar, dar ve sabit gelirli insanların yaşadığı hayat pahalılığını ve ekonomik sıkıntıları ortaya koyuyor.
Bu oranlara neresinden bakarsanız bakın, nasıl yorumlarsanız yorumlayın; sonuçta enflasyon ve hayat pahalılığı, vatandaş için adeta ekonomide yenilen yumruk haline geliyor. Emekçisinden emeklisine, asgari ücretlisinden çiftçisine, işçisinden işsizine; ekonomideki yumruktan hemen herkes doğrudan etkileniyor.
EKONOMİDE TELEF OLANLAR
Ekonomideki olumsuzluklar, yenilen yumruklar; toplumun dar ve sabit gelirli geniş kesimlerini adeta telef ediyor! Üstelik bu telef olma, siyasetteki telef tartışmalarının da gölgesinde kalıyor. Başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere, toplumsal ve siyasal muhalefet, öncelikle ekonomide telef olanların taleplerini, sorunlarını ve çözümlerini gündeme taşımalıdır.
Siyasette de ekonomide de telef olmanın yaşanmayacağı, hiçbir kimsenin ve kesimin yumruk yemeyeceği günleri-dönemleri özlüyoruz, bekliyoruz. Cumhuriyetin asırlık toplumsal ve siyasal birikiminin, bunu başaracak güçte olduğunu düşünüyoruz. Son dönemde ortaya çıkan toplumsal ve siyasal hareketlilik, bunun işaretleri ile doludur. Her şeye rağmen, geleceğe umutla, güvenle bakıyoruz.