Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Afra, tafra, mafya

27 Haziran 2021 Pazar

Tarih, 2000’li yılların başıydı. 

Turizmci İlhan A., Dodge Ram minibüsüyle Marmaris’e gidiyordu. Memleketi Kuşadası’na da uğrayıp eşini ve oğlunu görecekti. Mutlu değildi. Batık bir girişimde epeyce para kaybetmiş, alacaklarına karşılık FBI ve Madonna’nın taşıtı olarak ünlenen Dodge Ram’ı tahsil edebilmişti. 

Kuşadası’nda mola verdiğinde, kayınpederinin bir araba aldığını, taksitlerini ödeyemediğini ve Aydın’da borçlandığı şirket tarafından tehdit edildiğini öğrendi. Eşine, “Ben hallederim” dedi.  

İlhan A., iri kıyım bir babayiğitti. FBI minibüsü ve Ray-Ban gözlükleri de vardı. Niyeti, Aydın’dan geçerken taksitleri ödemek ama alacaklı şirkete de racon kesip kayınpederinin bir daha rahatsız edilmemesini sağlamaktı. Yanına bir de Marmaris yolcusu almıştı: Emekli olunca badana boya şirketi kuran eski resim öğretmeni Behlül Hoca.

Cam kapının dili olsa  

İlhan A., Aydın’a gelince Dodge’u afili bir manevrayla şirketin önüne çekti. Ray-Ban gözlüklerini taktı, tehditkâr adımlarla ilerledi, açık sandığı yekpare cam kapıya olanca ağırlığıyla tosladı! 

Ray-Ban yamulmuş, İlhan A’nın yüz otuz okkası bir doksan yere yayılmış, afrından tafrından eser kalmamıştı. Sızlayan burnunun şişmeye başladığını hissediyordu. Toparlandı, çarpılan gözlükleri cebine koydu, içeri girdi, muhasebenin yerini sordu. Taksitleri sessizce ödedi ve çıktı.

Kamburu çıkmış özgüveni ve pişince şişmiş burnuyla Dodge’u süklüm püklüm Marmaris’e doğru sürerken Behlül Hoca yanında mırıl mırıl bir şeyler anlatıyordu. Önce dinlemiyordu, sonra duyduklarına inanamadı!

Hocanın ihaleyle imtihanı

Badana boya işini epeyce büyüten Behlül Hoca, birkaç yıl önce bir bakanlığın ihalesine girmek için dosya hazırlamış; emektar minibüsüyle Ankara’ya doğru yola çıkarken eşi “Beni de götür, annemi göreyim” demişti. 

Behlül Hoca’nın Ankara’daki kaynanasıyla arası açıktı. Konuşmuyor ve görüşmüyorlardı. Eşine, ültimatom verdi: “Götürürüm. Ama ihale çıkışı dediğim saatte dediğim yerde bekliyor olmazsan basar giderim Kuşadası’na, sen otobüsle dönersin!” 

Soğuk bir kış günü, Ankara’ya öğle 12.00 gibi vardılar. Behlül Hoca, eşini annesiyle buluşacağı Armada Otel’in önüne bırakırken bir daha tembih etti: “İhale saat 13.00’te. Tam 14.30’da burada bekliyor olacaksın. Yoksa basar giderim!” Kadıncağız “Peki” deyip indi. Behlül Hoca da bakanlığa doğru yoluna devam etti. 

Aşk tesadüfleri sever!

Tam Cinnah Caddesi’ne dönmek için yavaşladığında, minibüsün ön kapısı açıldı, içeri bir travesti atladı, Behlül Hoca’ya sırnaşmaya başladı. Neye uğradığını şaşıran emekli resim öğretmeni, aktif boyacı “kış kış” dedikçe, travesti koluna bacağına daha çok yapışıyordu. 

Böyle itişirken Behlül Hoca ileride bir polis arabası gördü. Travestiden kurtulmak için minibüsü polis arabasına doğru sürdü. Ancak polisin yanına geldiğinde, travesti ondan önce davranıp minibüsten atladı ve memurlara Behlül Hoca’yı gösterip “Bu beni sabaha kadar becerdi, şimdi paramı vermiyor!” diye bağırmaya başladı. 

Behlül Hoca heyecanlanınca kekelerdi. Polise dosyasını sallayarak “İh... ih...iha” derken, ikisini de alıp karakola götürdüler. Zavallı Behlül, derdini anlatıp karakoldan çıktığında saat 15.30 olmuş, ihale kaçmış, eşiyle randevuya da bir saat gecikmişti.

Yeşil papucu ters giydiren talih

Son sürat Armada’nın önüne vardığında, eşi ve kızını yalnız bırakmayan kaynanası yarı donmuş ama çok kızgındılar. Behlül Hoca, çaresiz kaynanayı da evine bırakmak için minibüse aldı. Başına geleni, onun yanında anlatamazdı. Karısı kafa etini yerken, sessizce sürüyordu. Bir ara koltuğunun altında yeşil bir papuç gördü. Eyvah! Travesti papucunun tekini minibüste bırakmıştı. 

Behlül Hoca, bir ışıkta durunca şoför kapısı iyi kapanmamış gibi yapıp yeşil papucu çaktırmadan dışarı attı. 

Nihayet eve vardılar. Minibüsü durdurdu. Eşi indi ama kaynanası oturuyordu. Behlül Hoca, arkasını dönüp “Anne geldik” demek zorunda kaldı. Kayınvalide “Ayakkabımın tekini bulamıyorum!” demesin mi? 

Kadıncağızın ayakları ayazda damat beklerken şişmiş, arabada ayakkabılarını çıkarmış, biri öne yuvarlanmış ve dışarı atılmıştı. 

Bilmez isen haddini, bildirirler haddini

Kaynanasıyla konuşmayan Behlül, sonunda hem kaynanası hem de eşine travesti macerasını anlatmak zorunda kaldı.

Ve yıllar sonra Marmaris yolunda, patlamış burnu, çarpılmış Ray-Ban’ını unutup kahkaha krizine giren İlhan A’ya, “Yetmiş yaşında bir kadın yeşil papuç giyer mi kardeşim, yeşil papuç?” diye sızlanıyordu.

Mafya devletini mi anlataydım?

Bizzat İlhan A’dan dinlediğim iki öyküden ilkinin gerçekliğine eminim. İkincisi o kadar inanılmaz ki Kuşadalı Behlül Hoca’nın nüktedan biri olup gururu cama toslayan İlhan A’yı teselli için dağarcığındaki bir fıkradan uyarladığını düşünüyorum. Ama sizi gülümsetebildiysem, ne mutlu bana. 

Belki de somurttunuz ve “Türkiye’nin gündemi bunca vahimken bula bula bunu mu buldun yazacak?” diyorsunuzdur. 

Ne yazsaydım, sevgili okurlarım? 

Batı Karadeniz’de her yıl bir afra, bir tafra bulunan doğalgazın, osuruktan ibaret olduğunu mu yazaydım? Doğu Karadeniz’de her yıl afrı metrelerce, tafrı küplerle ilan edilen petrolün IŞİD’in kaçak petrolü çıktığını mı yazaydım? Türkiye’yi afır tafır sevenlerin, Türkiye’yi sattıklarını mı yazaydım? Devletlilerle poz verip racon kesen kim varsa, istisnasız hepsinin harami olduğunu mu anlataydım? 

Bu gazetenin beş dürüst habercisi, pergolacının izinsiz inşaat haberini yaptı diye 14 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. 

Başımı belaya sokmayın, afra tafrayla ülkeye çöken mafyanın adını siz koyun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları