Eserinizle övünün. Güneyimizde ikinci bir Lübnan yarattığınız için ne kadar övünseniz az. Arap Baharı denen ABD-İsrail projesi uygulamaya konmadan önce güneyimizde İsrail’le karşı karşıya geleceğimiz hangimizin aklına gelirdi. Ama bunların hepsi oldu.
İsrail için bölgedeki üç tehditten biri olan Irak parçalanmış ama bu parçalanma İran’a yaramıştı. Sıra Suriye’ye gelmişti. Bu işin taşeronluğunu da Türkiye ile Katar yapacaktı.
Terör örgütü HTŞ, ABD, İsrail, Türkiye ve Katar’ın desteğiyle gelip devlete çöktü. Dünyanın en tehlikeli teröristlerinden biri olan Colani’ye İtalyan takım elbiseler, rugan ayakkabılar giydirilip dünya kamuoyuna da “O artık terörü bıraktı” denerek lansmanı yapıldı. Ama ordusu eski IŞİD, HTŞ, El Nusra ve Türkistan İslam Partisi’ne mensup teröristler orduda subay, general yapıldı. Ordu ise tümüyle eski terör örgütü üyelerinden oluşturuldu.
Şara’nın Suriye’deki çok kültürlü yapısını koruma sözüne bu düzensiz ve cihadist ordunun oymayacağı biliniyordu. Nitekim Colani’nin ordusu içindeki cihatçı teröristler aylardan beri Lazkiye, Tartus ve Banyas’ta sistematik katliamlar yapıyor. Göstermelik birkaç kişiyi tutuklatmak ve görevden el çektirerek göz boyamak dışında Colani, hiçbir adım atmadı. Çünkü Alevilerin ne silahı vardı ne de arkasında başka bir ülkenin desteği. Türkiye de kefil olduğu Colani’ye bir uyarı yapmadı. İdlib’de, Halep’te, Hama’daki sivil halka Esad rejimi tarafından yapılan saldırılar karşısında yeri göğü inleten Türkiye suspus olmuştu.
ALEVİLER HALLOLDU SIRA DÜRZİLERDE
Colani’nin ordusu hızını alamayıp bu kez yıllardan beri Suriye’de kendi bölgelerinde etliye sütlüye karışmayan Esad rejimiyle mesafeli olsa da iç ayaklanmaya destek vermeyen Dürzilere yöneldi. Bakû’da Netanyahu ile görüşmesinden memnun ayrılan Colani, “Şimdi tam zamanı” diyerek terörist ordusunu Süveyda’ya gönderdi. Bahane de hazırdı. Yerel Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzilerin küçük çaplı çatışmalarını bastırmak için güya ordu Süveyda’ya gitmişti. Çatışan iki taraf olduğu halde neden sadece Dürzilerin üstüne yüründü? Hastanede bile katliam yaptılar. Peki yaşlı ve dinadamlarının kutsal saydığı sakal ve bıyıklarını yolmakla mı asayiş sağlandı? Sakal ve bıyık yolarak mı onları inançlarından vazgeçireceksiniz?
II. Abdülhamit’in Tashih-i Akaid projesi geçmişte Suriye’deki Aleviler üzerinde denenmiş fakat başarısız olmuştu. Anlaşılan aynı proje bu kez HTŞ tarafından Dürziler üzerinde deneniyor.
İsrail’in Dürzilere desteğini diline dolayan bizdeki cihatçılar, Hizbullah lideri Nasrallah İsrail tarafından öldürdüğünde sevinçlerini sokakta lokma dağıtarak, helva kavurarak göstermişlerdi. Siz bir ülkedeki azınlıklara katliam seyirci kalırsanız o grup, kendilerini koruyan ülkenin siciline bakmaz. Çaresizdir çünkü. İsrail için de bu tür olaylar bir nimettir. Haydut bir devlet olduğu tescilli İsrail, bu tür bahaneler olmazsa yayılmacı politikasını sürdüremez.
Şimdi YPG de bunu fırsat bilip başını kaldırdı. İsrail ile bizi savaşmak zorunda bırakan akıl, umarım akılcı bir çözüm yolu bulur.
Suriye bizden sorulur diye böbürlenmekle iş olmuyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamanın yolu önce ülke içinde düzenli ve teröristlerden arındırılmış bir ordu ve demokrasinin işlerlik kazanması gerekir. Azınlıkları kendileri gibi inanmaya, kendileri gibi yaşamaya zorlamakla toprak bütünlüğü sağlanamayacağı gibi İsrail’in müdahalelerine zemin hazırlar.
Halifelik ve Osmanlıcılık hayali ile başımıza yeteri kadar dert açıldı. Yok ümmet, yok Osmanlı millet sistemi gibi akla ziyan tasarımlarla başımıza yeni belalar açmayın.