Miyase İlknur

İyi yere dükkân açtık

26 Mart 2022 Cumartesi

Gerçekten de herkesin imrendiği harika bir lokasyonda dükkânımız. Hem köşebaşı hem de çarşının göbeğinde olması nedeniyle müşteri sıkıntısı yok. Tek sıkıntı, belli aralıklarla çarşının karışması. O karışıklıkta sakin durur, komşu dükkân sahiplerinin kavgasına karışmazsan bir sorun yaşanmadığı gibi kârlı bile çıkabilirsin. Lakin öyle olmuyor işte. Çarşının karışması için başka diyarlardan gelen büyük dükkân sahipleri, komşu esnafları birbirine düşürüp fesat çıkarıyor. Komşuları birbirine düşürürken senden de taraf olmanı istiyor. 

Taraf olmak istemezsen bu kez de kavga sırasında kullanılacak taş, sopa, satır, zincir, bıçak gibi saldırı araçlarını senin depona istiflemeni ve desteklediği komşuya el altından vermeni istiyor. Onu reddettiğinde de kavgadan zarar görenlerin senin dükkâna kaçmaları için kepenkleri açık tutmanı isteyebiliyor. İşte o zaman da al başına belayı. Bu kez sen de açıktan hedef olabiliyorsun.

Bu baskıların hepsine direndiğin zaman “Sen görürsün!” tehdidi geliyor. “Bir daha sana mal vermem” denilip malının kesildiği de oluyor, dükkânında çalışanları birbirine düşürülüp iç fesatla uğraşmak zorunda da kalabiliyorsun.

Yakın tarihimize baktığımızda Türkiye’nin yaşadığı tam da bu.

Türkiye’nin jeopolitik konumu hem çok değerli hem de belalı mı belalı. Güneyimiz petrol yatağı, kuzeyimiz doğalgaz. Doğumuz ise hem petrol hem doğalgaz deposu. Dünyanın gözü de bu enerji kaynaklarına hem sorunsuz hem de ucuza ulaşabilmek. Gücü yeterse de gelip çökmek.

Bölge de karışıklık çıkarmak için hayli elverişli. Etnik ve dini yapıları çok çeşitli olan bölge ülkelerinde bu fay hatlarında kırılma yaşanması için küçük bir sarsıntı yeter de artar bile.

Cumhuriyetin geleneksel dış politika anlayışıyla bu sarsıntılardan ciddi bir hasar almadık. Sağ iktidarların aşırı Amerikancı ve NATO’cu politikaları nedeniyle alabilirdik de...

Soğuk Savaş döneminde yaşanan 1960 U-2 adı verilen casus uçakların Türkiye’de konuşlanmasının ortaya çıkması üzerine SSCB bize saldırabilirdi. Üstelik bu casus uçakların Türkiye’de konuşlandığını ne parlamento ne de kamuoyu biliyordu.

Rusya’nın Ukraynayı işgali nedeniyle başlayan krizde de karışıklığı çıkaran ABD, kendisi ateşe müdahale etmek yerine kullanılacak maşa arayışında. Polonya’yı maşa olarak kullanmak istedi olmadı. Şimdi Türkiye’yi kullanmak istiyor. 

Rusya’dan satın aldığımız S-400’leri Ukrayna’ya vermemizi istiyor. Karşılığında da havucun ucunu gösteriyor. “Gönder S-400’leri, göndereyim F-35 ve Patriot’ları” diyor.

Hadi ya, “Anan güzel mi?” demek var ama yutkunuyoruz. 

Bilinen fıkradır ama konuya denk düştüğü için anlatalım. 

Adamın biri komşusunun koyununu çalıp afiyetlenir. Öldüğünde huzura çıktığında sorgu sual başlar. Çaldığı koyun da sorulur kendisine. İnkâr eder. Çaldığı koyun ile koyun sahibinin de orada olduğu söylenince adam, “İyi ya işte madem hem koyun hem de sahibi burada. Verin koyunu sahibine, bu iş de kapansın” der.

S-400 meselesi de fıkradaki adamın önerisiyle çözülebilir. Öyle dolambaçlı yollara ne gerek var? Sen bize göndereceğin F-35 ve Patriot’ları direkt Ukrayna’ya göndersen ya...

İktidar bu sefer yoğurdu üfleyerek yiyor Allah’tan. 

ALAVERE DALAVERE TÜRK MEMET NÖBETE

ABD, bölgenin jandarması olarak Türkiye’yi kullanmaya alışmış nasılsa. Afganistan’ı karıştırır, sonra düzen kurmak için Türk Memetler oranın yolunu tutar.

Yugoslavya’yı parçalar Türk Memetler bu kez bir Kosova’ya, bir Saraybosna’ya koşar. Önce Irak’ı sonra Suriye’yi parçalamak için Afganistan’daki gibi cihatçı örgütleri sahaya sokar; ardından da onlarla mücadele için Türk Memetlerin gidip onları dizginlemesini ister. Olumsuz yanıt alırsa da “Madem öyle, ben de PKK ile iş tutarım” diyerek seni tahrik eder. Sizin anlayacağınız alavere dalavere Türk Memet nöbete.

İyi yere dükkân açtık valla.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kelle İsterük! 20 Nisan 2024
89 dejavusu 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları